16 Ekim 2015 Cuma

SA1899/TG153: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 14. Bölüm

      “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-37

Bir keresinde bir kaç kadının üzerini aramıştık. Onlar; “Bir kadının üzeri aranmaz” diye itiraz ettiler. Umursamadık ve kimsenin geçmesine izin vermedik. Kadınlardan birini üç saat boyunca kontrol noktasında beklettikten sonra bluzunu kaldırarak kontrol edilmesine izin verdi.

Burası hangi kontrol noktasıydı?


Pharmacy (Eczane)

Olay gece mi oluyordu?

Hayır, gündüz vakti. Arkadaşlar onu bir köşeye çekerek “Eğer geçmek istiyorsan bluzunu kaldır” dediler. Üç saat boyunca onu tuttular ve sonunda kadın “Tamam” dedi. 

Ondan tam olarak ne yapmasını istemiştiniz?

Bluzunu kaldırmasını, kontrol etmek için. Askerlerden biri şöyle demişti: “Silah taşıyor olamaz mı? Eğer geçip gitmek istiyorsa bluzunu kaldırması gerekiyor.”

Ve en sonunda bunu yaptı.?

Evet, pes etti. 

O sırada hiç kadın asker yok muydu?

Sadece erkekler vardı. Bildiğim kadarıyla el-Halil’de kadın asker yoktu. Belki gözetleme noktalarında olabilir. Bakın zaten fazlasıyla saçma sapan iş vardı.

***
İtiraf-38

Shahabarati evi (Avraham Avinu yerleşkesine komşu bir Filistinli ailenin evi) bizim zamanımızda farklıydı. İlk başta oradaki inşaatı durdurmuşlardı.

Tel örgülerin yapımını mı?

Hayır, tel örgülerin yapımı ondan çok daha önce tamamlanmıştı. Evin kendisinden bahsediyorum. Evin inşası biz hala oradayken durdurulmuştu. Daha sonra Adalet Bakanlığı Yüksek Mahkemesi'nden ailenin evlerinin yapımına dair yasal izni olduğuna dair bir emir geldi ve Filistinliler inşaata devam etti. Bundan sonra orada bir tane karakol oluşturuldu ve yine sorunlar. İlk önce civardaki yerleşimciler her gün inşaatı engellemek için uğraştılar. Onlara (Filistinliler), askerlere taş ve yumurta fırlatıyorlardı. Gerçekten bize çok sorun çıkartıyorlardı. İnşaat bölgesine girmeye çalışıyorlardı. Sanırım bir keresinde bunu başardılar ve bir şeyler kırarak kaçtılar. Orası ciddi bir sorun noktası olmuştu.  

Orada orduya ait bir karakol bulunuyor muydu?

Bizim karakol vardı, esas olarak Filistinlileri kontrol altında tutmak ve onları korumak için. Böyle absürt bir durumdu. 

***
İtiraf-39

Aynı zamanda birçok hırsızlık olayı oluyordu. (Çev: Askerler tarafından gerçekleştirilen hırsızlıktan bahsediyor.)

Yağmalama mı?

Bir sürü. Bir keresinde bazı evlerin yerini keşfetmek için dışarıdaydık, biliyorsunuz el-Halil’de zenginlere ait birçok ev vardır. Evin birinde çekmecelerde nakit para bulduk, dolar olarak. Çılgınca bir durum.  Komutan, rütbeli iki askeri yanına çağırdı ve onlara “Tamam, parayı üçe böleceğiz” dedi. Her biri paranın üçte birini aldı. Evin sahibine çok az para bıraktılar ve ona şöyle dediler: “Eğer konuşacak olursan geri döner ve seni keseriz.” Sonra oradan ayrıldık.  

Ne kadar para vardı?

Çok. Gerçekten çok para vardı. Büyük miktar. Kimse orada o miktarda para bulduğumuza inanmadı.

Ve siz paradan kendinize pay almak istemediniz öyle mi?

Hayır. Başımızın belaya girmesini istemiyorduk. Onlara; “Biz hiçbir şey hatırlamıyoruz, bilmiyoruz. Ne yaparsanız yapın” dedik. 

Fakat ufak tefek hırsızlıklar normal olarak mı karşılanıyordu?

Ufak hırsızlıklar normal bir şeydi. Tavla takımları, sigaralar bunlar gibi her şey. 

Çantanızda bunları koyacak yeterince yer var mıydı?

Şu çantalardan vardı, Lowe çanta, biliyor musunuz? Yeşil, kamuflajlı tipten. Ordu malı. Devriyeye çıktığımızda bunları yanımıza alıyorduk. Etraftan bir şeyler toplayacaksak bu çantalar yanımızda olurdu. 

Elektrikli cihazlar mı?

Her şey. Ne istiyorsak onu alırdık.  

Her ne isterseniz alıyor muydunuz?

Tabi ki. Tesbihler, bunlardan çok vardı, bayraklar, ne kadar isterseniz, alabileceğimiz her şey, hoş ve eğlenceli gözüken her ne varsa alırdık. Kız arkadaşlarımıza dükkânlardan hediyelik şeyler. 

Bunlar ne tür eşyalardı?

Ivır zıvır, aptalca şeyler. Bir seferinde bir dükkândan ne aldık biliyor musunuz? Elastik kumaş. Terzilerden de iplik topladık. Bölükte bir dikim bölümü vardı, dünya kadar ipliği ve diğer malzemeleri oraya götürdük.  

Bunu yaparken dükkân sahibi ne diyordu?

“Lütfen yapmayın lütfen” diyordu. Biz de “kapa çeneni, konuşursan seni öldürürüz” derdik. 

***
İtiraf-40

Esas problem şu, oraya tamamen farklı bir düşünce ile gelmiştim. Banyo bölümüne “Breaking the Silence [Sessizliği Kırmak]” el ilanlarını asardık. B’tselem’de (İnsan hakları örgütü) gönüllü olarak çalışmış bir arkadaşımız vardı, bu tür şeyleri bize o getiriyordu. Gerçekten şuurlu bir şekilde hareket etmeye çalışıyorduk.  

Fakat yine de işinizi yaptınız.?

Bu söylediğim el-Halil’e gitmemizden önceydi. Olayların farkındaydık. Bu tür şeylerle ilk karşılaştığım yer el-Halil’di. Gazze’de atmosfer… Gazze’deyken günlük yaşamda yaptığımız her şeyin sebebi oradaki Filistinli halktı. İlk kez el-Halil’de olaylar gerçekten anlamsız görünmeye başladı. El-Halil’de geceleri rutin olarak evlere girdiğimiz zannediliyor. Girilen evdekileri uyandırıp hepsini bir odaya tıktığımızı zannediyorlar.

Gerçekte nasıldı?

Gerçekte nasıl mıydı? Gerçeği şu; her şeyden önce el-Halil’de benim hissettiğim şey kimsenin olan biten hakkında bir fikri olmadığıydı. Komutanlarımız, hiç kimse, neyin nasıl yapılması gerektiği hakkında bir fikir sahibi değildi. Ne yapılacak, doğru olan nedir, yanlış olan ne, eylemlerin sınırı nedir. İlk devriyelerimizden birinde üç adam ele geçirmiştik. Bir eve girdik, bu üç adam oradaydı, devriye komutanımız onların tutuklanmasına karar verdi. Biz de onları tutukladık. Bir saat sonrasında bu adamların bizim işbirlikçilerimiz olduğu ortaya çıktı. Özür dileyerek onları serbest bıraktık. Bu türden olaylar oluyordu. Hiç kimse sizin kimi tutuklayabileceğinizi, neler yapabileceğinizi bilemezdi.

Evlere girmek nasıl oluyordu?

(Bir eve girmek) iki şekilde oluyordu. Birincisi öylesine, keyfiyen girmek. Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz ve sonunda : “Hadi şu evin kapısını çalalım. Arama yapalım” deniyordu.

Neden?

Çünkü. Ordunun caydırıcı olması gerektiği söyleniyordu. Bu şekilde el-Halil’de hiçbir terörist kalmayacaktı.

Bunu kim söylüyordu?

Komutanlar. Müfreze komutanı. En azından benim bu tür keyfi hareketleri kabullenmem çok zor oldu. Somut etmenler olsa bile yine de çok keyfi şeyler oluyordu.  


<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 16.10.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 

Orijinal Metin:
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf

Seçkin Deniz Twitter Akışı