17 Ekim 2015 Cumartesi

SA1906/KY25-NO33: Umay Hanım'ın Kanal Düşleri

"Şeytan bize dokunduğunda kötü, düşmanıma dokunduğunda melek oluyor bizim ülkede!"


Geçen gün Almanya’da yaşayan Alevî kökenli bir arkadaşım 3 yaşındaki çocuğunun en çok sevdiği kanal olan Yumurcak TV’nin Digitürk paketinden çıkarılması üzerine, ‘Naim abi hadi bunu da açıkla!’ diye beni etiketlemeseydi bu yazı olmayacaktı. 

Benden önce yapılan yorumları okuyunca bu problemin bütün laik demokrat(!) kesimin ortak sorunu olduğunu fark ettim. Kimi, ‘yastayız’ diyor, kimisi nereden app indirileceğinin tiyosunu veriyordu. Madem problem bu kadar büyük ele almamak olmazdı. Buyurun.

Sevgili Mirved Yeğenim,

Bu soruyu sorman, sorabilmen bile ne tür bir kafa karışıklığı ile malül olduğunu gösteriyor sevgili Umay'ın babası.

Şöyle anlatmaya çalışayım. Herkesi tehdit eden bir salgın hastalık, bir fırtına, bir deprem karşısında bana dokunmadı, benim evim yıkılmadı diyen adama hepimiz kızarız değil mi? İnsanoğlu devasa tehlikeleri ancak kendi hayatlarına dokunduğu miktarda değerlendirmeye alır genellikle.

Gelelim Umay'ımızın kanal problemine. Esas sorun hükümetin bahsi geçen kanalları Tivibu ve Digitürk'ten çıkarttırması değil, güya bahsi geçen kanalların ait olduğu yapılanmaya karşı olan kesimin o kanallara halâ itibar etmesidir. Bunun Umay kızımızla ilgili olan versiyonu işin en masum kısmıdır zira.

Cemaat-hükümet kapışmasından sonra cemaatin bütün kanallarını televizyon alıcısının en sonlarına atan ve daha sonra tamamen silen muhafazakâr ailelere,"Yapmayın bari haber kanallarını izleyin" dediğimde bana ters ters bakıyorlardı. 

"Tamam, bu kanalların tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor, ama şu an ülke gündemini bunlar belirliyor bakmak, öğrenmek lazım" diye de ekliyordum mecburen. Burada vurgulanmak istenen muhafazakâr kesimin ihanete uğradığını hissettiğinde daha radikal tepkiler verebildiğini anlatmaktır.

Yıllarca 'F Tipi Yapılanma' diye kafamızın etini haklı olarak yiyenler oradan aldıkları malzemelerle hükümete yardırmaya başlayınca cemaatin her durum için, her kesim için ne kadar kullanışlı bir enstrüman olduğu anlaşıldı. 

Dün cemaatin yaydığı yalan haber ve belgelerle bir kesimin Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve Şike davaları ile mağdur edildiğini söyleyenler şimdi aynı kaynak sanki arı duru pirüpak imiş gibi oradan servis almaya başladılar. Halbuki bu Cemaat dün de böyleydi bugün de.

Yeri gelmişken şu tesbitimi de yazayım. Türkiye'de en bağımsız, en özgür düşündüğünü iddia eden ve 40 yıldır cemaat düşmanlığı yapan aydın kesim de dâhil olmak üzere, kimin, neyi,nasıl düşüneceğinin materyallerini % 95 Cemaat temin ediyor. 

Düşünebiliyor musunuz kendi can düşmanının bile gündemini tayin eden bir güç var ortada. Buna RTE ve hükümet de dahildir. Adam "Bu benim fikrim aga" diyor. Biraz izah edince "Yapma yahu? " diye kafasını kaşımaya başlıyor. Bu, işin entellektüel ve algı yönetimi kısmı sadece kriminal boyutuna girmek bile istemiyorum.

Öyle ki artık hükümet bahsi geçen yapıyla mücadelesini gündem bile yapamıyor. "Tabi canım bu da paraleldendir!" geyiği çoktan AK Parti karşıtı kesimde "İn" oldu bile. Sorumluluğu hükümetin uhdesinde olan her hangi bir olay meydana geldiğinde ‘Siz, şimdi bunu da paralele bağlarsınız’ sözünden sonra ne söylerseniz boş oluyor, önünüz çoktan kesilmiş, söyleminiz çoktan etkisini yitirmiş oluyor. 

Yarın Fethullah Gülen, Abdullah Öcalan gibi ülkeye getirilse ve bütün yaptıklarını itiraf etse bile inanmayacak ve dolayısıyla affedecek bir kesim oluştu bu ülkede.

Fettullah Gülen, 1988 den beri soru çaldırarak milyonlarca gencin istikbalini çalsa da, Ergenekon, Balyoz, KCK vb. davalarla on binlerce emekli ve muvazzaf subayın hayatını karartsa da, binlerce sivil Kürt politikacıyı yıllarca sorgusuz sualsiz hapislerde çürütse de; değil mi ki Erdoğan'ın başının belası olmuş "Başımız gözümüz üstünde" diyen bir kesim oluştu artık. Şeytan bize dokunduğunda kötü, düşmanıma dokunduğunda melek oluyor bizim ülkede!

Birilerinin "Amma da abartıyorsun", dediğini duyar gibiyim. Bu adamlar HSYK seçimlerinde yaklaşık 4500 oy aldılar. "Piyasada olan ve yargılanan ya da kaçan sayıları 20’yi bile bulmayan hâkim ve savcılar dışındakiler neredeler? Ne yer ne içerler? Ne yaparlar şu sıra?" sorusunu kimse sormuyor artık. 

Aynı şeyler "Sayıları on binlerce olan ve sadece bir avucunun yargılandığı ve bir kısmının sağa sola sürgün edildiği daha kimlikleri bile tesbit edilemeyen cemaatçi polisleri ne yapıyor?" sorusu için de geçerli. 

Bu konunun uzmanlarının tahmini ile, "Yüzlerle ifade edilen kurmay altı ve kurmay subaya sahip olduğunu bildiğimiz ama devletin halâ isimlerini bile bilmediği subaylar ne yapar? Ya MİT'de hala ciddi sayıda var olduğunu bildiğimiz canavarlar ne iş yapar?" 

Listeyi cezaevi gardiyanlarından, dış işleri bakanlığına kadar uzatırız, ama nafile.



Gelelim Umay'ımızın kanal problemine. 

Şöyle düşünün isterseniz;

Bir ülke düşün X örgütünü 1.dereceden tehdit ve düşman olarak görmüş ve Kırmızı Kitap'a (Almanya örneğinde anayasayı koruma teşkilatı gündemi) almış. Amerika'da , Almanya'da, İngiltere'de El Kaide’nin IŞİD'in firmaları, holdingleri, gazete ve televizyon kanalları olabilir mi? İzin verirler mi?

Hatırlayın El Kaide ile ilişkisi var diye milyarlarca dolar şahsi servete el koymuştu Amerika sorgusuz sualsiz. Peki, benim çocuğum bu kanalı çok seviyordu, seyrediyordu diye Selefiler'in çocuk kanalı kapatıldığında itiraz edecek Alman düşünebilir misiniz? Cevaplar, Hayır değil mi?

Bir km sınırı olmadığı halde binlerce asker, subay ve uçaklarla Suriye'de cirit atan Rusya ve İran'a kendi ülkelerinden "Bizim Suriye'de ne işimiz var?" sorusunu soran bir kişi bile çıkmaz da; 910 km sınırımız olduğu halde "Bizim Suriye'de ne işimiz var?" diyen milyonlarca sazan çıkar bizim ülkemizde.

Alâkası yok demeyin efendim bal gibi alakası var! En tehlikeli ajan ajan olduğunu bilmeyen, en tehlikeli hain ise hain olduğunu bilmeyen, hainleştiğinin farkında olmayan hain(!)lerdir. An itibariyle dünyadaki en yaygın uyuşturucu,"Tayyip Erdoğan Düşmanlığı "dır ki; nice vatanseveri vatan hainine dönüştürür de kimse farkına varmaz. 

Ülkücü ile PKK'lıyı, en laik olanla en İslamcı(!) olanı, açlıktan nefesi kokan işçi ile Tusiad patronlarını bir paydada topluyor bu düşmanlık! Bu konuda Cemaati harbiden tebrik etmek lazım..

Sevgili Umay’ın Babası. 

Bu durum daha başlangıç bahsi geçen kanallar tamamen kapatılacak ve Pensilvanya veya Frankfurt'tan yayına başlayacaklar o zaman rahat rahat bakarsınız.

Suç Umay'larda değil ki..


Not: Bu yorumda hiç kimse şahsen hedef alınmamıştır. Başta Umay ve babası olmak üzere herkes semboliktir. Ben de zaten sanal biriyim. Küfrederken bilin istedim.

Naim Okur, 17.10.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı