26 Ekim 2015 Pazartesi

SA1950/KY1-CÇ158: Don Kişot Sendromu

"Siz yine de diyebilirsiniz ki, ülkemizde böyle bir sendrom yok. Ve fakat ben olduğuna inanıyorum."


Sık sık kullanılmaya başladı bu deyim.. isim babası olarak kendini ortaya koyan çok. Bu kavramlaştırmanın gerçekte sahibi kimdir? Hiç önemli değil. Eh madem sık kullanılır bir kavram olmuş demek ki böyle bir durumdan birçok mustarip kişi var. Dolayısıyla kavramlaştırmanın sahibinin kimliğini sorgulamayı es geçip ıstıraba konu olan ‘şey’le neyi anlatacağım? O’na gelelim. Kavramlaştırmayı yapanın kimliğinin sorgusunun sadra şifa bir yanı yok.

Don Kişot bildiğiniz gibi okuduğu macera, aşk kitaplarıyla gerçeklik algısını kaybetmiş bir kahramandır. Öyle ki, bir berberin başındaki -yağmurdan korunmak için adam başına geçirmiş leğenini- leğeni tılsımlı miğfer bilip zavallı adamın başından almıştır. Eski püskü metruk bir han Don Kişot’un gözünde bir şato, hem de kuleleri gümüşten bir şato olarak makes bulmuş. Azılı haydutları zavallı köleler olarak görüp onları esaretten kurtarmaya kalkışmış ve en meşhuru da yel değirmenleri. kahramanımız yel değirmenlerini de dev canavarlar olarak görüp ve saldırmış. 

Bütün bunlar olurken kendisini uyaran uşağı da - o da ayrı bir alem, şövalyenin kendisini vali yahut kral yapacağına inanıyor, bundan kuşkulanmıyor - efendisini uyarıyor.. fakat Don Kişot kendisine inanmış uyaranı Sanço'yu kâh cahillikle suçluyor kâh büyücülerin hışmına uğradığına inanıp üzülüyor. 

Öykümüz genel itibari ile böyle, gerçek dünya ile kurmaca dünyayı bir birine karıştıran, gerçeklik algısı bozulmuş birinin yaşadıkları. Gelelim bizim bu öyküden hareketle kullanacağımız Don Kişot Sendromu kavramının nesnesine, içinde yaşadığımız topluma. Bireysel Algı Bozukluğu'ndan söz etmeyeceğiz. Ben, içinde yaşadığımız toplumda böyle bir sendromun olduğunu gözlemliyorum. Bu gözlemin kökeninde taban tabana zıt değerlendirmelerin olması yatmaktadır.

Siz yine de diyebilirsiniz ki, ülkemizde böyle bir sendrom yok. Ve fakat ben olduğuna inanıyorum. 

Bir kesime bakarsanız memleket hem ekonomik hem sosyal yaşam bakımından çok berbat bir durumda. Adeta açlığın hüküm sürdüğü bir esir kampında yaşama savaşımı vermekteyiz. Her geçen gün dünü daha bir şiddetle, mumla arar durumdayız. Bir başka kesime göre dünden çok çok iyi durumdayız. hem de fersah fersah. Hem ekonomik olarak hem sosyal yaşam olarak dünle kıyaslanamayacak bir durumdadır ülke. 

Öyle ise gelin ve söyleyin şimdi bu ülkede toplumsal bir Don Kişot Sendromu'nun yaşanmadığını! Böyle bir şeyin olmadığını kim söyleyebilir bana? 

Söylemler, değerlendirmeler, tanıtlamalar arasında uçurum olmasa, normal derdik. Ve fakat söylenen her şey iğneden ipliğe birbirine taban tabana zıt. Ya karşımızdaki gerçekten yel değirmeni yahut canavar. 

Ülke ya dünden daha berbat durumda ya dünle kıyaslanması nakabil daha iyi durumda. Şimdi gerçeklik algısıyla ilgili bir bozukluğun olmadığını söyleyebilir misiniz? Bunun sebebi nedir? 

Don Kişot’un gerçeklik algısını bozan şeyin ne olduğunu biliyoruz. Okuduğu macera, aşk ve şövalyelikle ilgili kitaplar. Ya bizim toplumsal olarak yaşadığımız gerçeklik algı bozukluğunun kökeninde ne var? 

Şimdilik ben yazılı ve görsel medya diyorum. Medyaya inanılırlığın bir bedeli. Bu ‘şimdilik’ olan bir tespit. Gelelim bu yanılsamadan nasıl çıkılacağına yahut bu yanılsamanın gerçekte hangi kesimde olduğunun tespitine. 

Bu tespiti siz okuyucular kendiniz yapın. Sizden ricam şu -yalnız somut veriler rica edeceğim, somut verilerin ne olduğu açıktır- diyelim ki ülkenin durumunun dünden daha berbat ya da daha olduğunu söyleyenlerdenseniz, burada ekonomik olarak somut veriler şunlar olur;

a) Dün ülkenin gayr-i safi milli hasılası şu kadar idi- bugün şu kadar
b) Dün ülkenin ekonomik büyümesi yüzde şu idi- bugün yüzde şu
c) Dün enflasyon oranı şu idi- bugün şu
d) Dün şu ürünleri tüketiyorduk/tüketemiyorduk- bugün o kalemleri tüketiyoruz/tüketemiyoruz 

Sosyal yaşamda ise kıyaslamalar şöyle yapılır –yasa maddeleriyle birlikte- Dün şunları şunları yapıyorduk/yapamıyorduk yasak- bugün bunları yapıyoruz/yapamıyoruz zira yasak.. (Madde 141-142-163. Maddeler benzeri)

Somut bir örnek verelim; "Dün tesettürlü insanların üniversitede okuması yasaktı ve o insanların tesettürden çıkmaları için ikna odaları bile kurulmuştu.." 

Böyle somut örnekleri kıyaslayarak dün-bugün karşılaştırması yapılırsa gerçeklik algısının hangi cenahta bozuk olduğu daha rahat görülebilir sanırım.



Cemal Çalık, 26.10.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme


Seçkin Deniz Twitter Akışı