28 Ekim 2015 Çarşamba

SA1955/KY35-YTK29: Ölüm Kaç Fransız Frangı?

"Başlıktaki soru ne mi?"

Bayraklarınız yarıya indi. Hangi radyo hangi televizyonunuzu açsam yarınki gazetelerinizde ne yazacağını anlıyorum. Anmanın bini bir para. Pazularınızda görünmez siyah bantlar; Teşvikiye'den kalkmazsa şaşacağım cenazede kara gözlükler, koyu takım elbiseler içinde kadınlı erkekli.

Mikrofonlara “Bu sefer üzdü”ler… bir yas hali… “ama dinç durmalıyız, enseyi karartmamak lâzım derdi hep”ler… “Işıklar içinde yatsın”lar… Böyle uğurlayın tabii; hakkınız. O da hak etti.

Kurduğunuz oligarşinin ne yeteneği olduğu, neyi keşfettiği, hangi devrimi gerçekleştirdiği belirsiz, şüpheli vasat elemanlarını böyle uğurlayın.

Bütün hayatları o iktidarınız için emek vermekle geçti nihayetinde, hakkıdır.

Siz de iktidarınızın bekası ve kendi uğurlamalarınızı garantiye almak için böyle davranmak zorundasınız.

İtirazım yok.

Sınıf çıkarlarınız, ait olduğunuz o büyük camia için en doğrusu bu.

Mesele, geri kalan büyük kitlenin, adına millet denilenlerin nasıl uğurlayacağı.

Onlara da kendi uğurlamanızı dayatmamanız.

Kendi adamınıza dair gözyaşı dökmesini beklememeniz.

Dedesinin kütüğünü dahi bilmeyen çünkü her biri kimbilir hangi savaş ya da katliamdan kaçıp Anadolu'ya sığınmış kitlelerin torunu milyonların, 1920'lerin Türkiyesinde ana babasının nişanı Le Journal D'orint'te haber yapılan şahısla özdeşleşmesini ummayın.

Şapka Kanunu'na muhalefetten kadın asan, evet yanlış okumadınız, kadın asan Hasan Paşa'nın torununun ruhuyla beraber havalanmasını hayal etmeyin bu garibanların da. Kadının, “Ben bir hatun kişiyim. Şapkayla ne derdim ola ki?” demesine aldırmadan Erzurum'da astıran dedenin torununa… 27 Mayıs darbesinin idamlarının ardından “Üç şey kansız olursa işe yaramaz” deyip “Bunlar biftek, gerdek ve ihtilâl” diye sıralayan Çetin Altan için sizin gibi koyu elbiseler giyeceğini düşünmeyin.

Asılmış Başbakanlarının ardından yas tutan insanlara lâyık gördüğü saygı kadarını görecek elbet.

71 ve 12 Eylül darbelerindeki şakşakçı tutumu için de söylenecek çok şey yok; hep aynı adamdı.

TİP milletvekilliği, biraz hapis yatmışlığıyla Türk solunun içi nasıl boşaltılır en önemli simgelerdendir kendisi.

“Babamızınki az mı oldu acaba, biz daha solda duralım”cı evlatlarının numaralarını yaşayarak izliyoruz zaten.

Milletten bir hayır duası zor velhasıl.

Toplamda hücum ettiklerini iddia ettikleri her şeyi önce “Bu put” diye yaftalayıp sonra kendilerine “Put Kırıcı” statüsünü verdiler bir araya gelip bu hepsi birbirinin aynı adamlar ve çocukları.

Saldırdıkları zaman bazen herkesi kandırdıkları, göze hoş gelen çalımlarıyla keyif aldırdıkları da oldu ama yıkmaya çalıştıkları her şey bu memlekete ve bu millete aitti eğrisi doğrusuyla. “Gayrıresmi tarih” numaraları da “neler neler oldu, neler neler biliyoruz”ları da hep bu toprakların aleyhine kendi iktidarları içindi.

Hâlâ da öyle.

Sadece kan bağı olan çocukları değil manevî evlâdı, düşünsel mirasçısı, takipçisi kabul edilecek onlarca var bunlardan her yaşta.

Azıcık dikkatle bakınca ne kadar benzer ve bu yüzden ne kadar vasat olduklarını anlamak çok kolay.
Büyük numaralarını 'büyük gözaltı' diye yutturdular.

Hâlâ da kısmen yutturmaya devam ediyorlar.

Onu, olmadı çocuklarını solcu sanmaya devam ediyor solu, ideolojiyi, sınıfı, çıkarı bilmeyen ama kendini solcu sananlar.

***
Başlıktaki soru ne mi?

Bunu ben cevaplayamam. Böyle ölçü birimlerine sahip olmadığım gibi ömrümde frank görmüşlüğüm de yok zaten.

Hani onlar nasıl diyorlar, “creme del la creme” yani toplumun en üstündeki kremanın da kreması statüleri yüzyıldır değişmemiş o ailenin evlatları torunları damat gelinleri cevaplasın.

Hepsi babaları gibi yetenekleri varmış yokmuş hiç fark etmeden bir yerlerde istihdam ediliyor işte.

Elleri armut toplamıyorsa en azından kalem tutuyor sanırım.

Sanırım…

En son en pohpohlanan yazma konuşma şehvetinden kendini kaybedeniyle aynı konu aynı mantık aynı saçmalıkta yeter ki parası ödensin haftada 20 ayrı yere 30 ayrı yazı yazabilen kardeşi cemaat medyasında görünüp duruyordu.

12 Eylül sonrasındaki o adi romanla ünlendirileni, en son savcılığın geçen hafta Ankara katliamıyla ilgili “dosya kapsamına dair” yasaklamasındaki cümleyi anlamadığı için diline dolamış upuzun saçma bir makale döşenmişti en son.

Romancı, ama okuduğunu da anlamıyor. Ne gam…

Fakat bu soruyu anlayacaktır; o cevaplasın meselâ; “Ölüm kaç Fransız Frangı?”


* Bir makalenin sınırlarına sığması mümkün olmayan bu konu için daha geniş bilgileri Tayfun Er'in Yalıdakiler ama özellikle Erguvaniler kitaplarından okumanızı tavsiye ederim.


Yaşar Taşkın Koç, 28.10.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015

İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasar_taskin_koc/olum-kac-fransiz-frangi-2022568

Seçkin Deniz Twitter Akışı