12 Kasım 2015 Perşembe

SA2032/TG159: Bir Graham Fuller Paranoyası; 1 Kasım, Erdoğan, Türkiye ve Kürtler

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki yazı, artık Türkiye ve Ortadoğu'ya yönelik tüm stratejileri Erdoğan engeline takılarak başarısız olan eski CIA Ortadoğu Sorumlusu Fuller'in neredeyse delirerek yapmaya çalıştığı paranoyak bir nöbet artığıdır, analiz değildir; bu yazıyı, Erdoğan'ın bu açıdan ne anlama geldiğini izah etmesi açısından ve neocon-siyonizmin tüm maskelerini çıkararak en vahşi ve en sivri dişleriyle nasıl saldırdığını görmenizi istediğimiz için yayınladık. 1 Kasım 'Büyük ve Sessiz Türkiye Devrimi'nin önündeki engelleri kaldırmıştır.
Seçkin Deniz, 12.11.2015


Türkiye ve Kürtler- Bölgenin Kalbindeki Soru İşareti
Turkey and the Kurds —The Question Mark at the Heart of the Region

Erdoğan, parlamentodaki çoğunluğu yeniden elde etmeyi başarırken, ben de dâhil olmak üzere Türkiye gözlemcilerinin çoğu, 1 Kasım seçimlerinin sonuçları ile ilgili öngörülerinde yanıldı.

Potansiyel politik ve sosyal kaostan kaynaklanan sıkıntı, oy verenlerin liderlerini değiştirmeme kararlarında önemli bir rol oynadı, diğer partilerin hiçbirinin liderlik vasfına uygun ikna edici öneriler ortaya koyamaması da (muhtemelen Kürt Partisi haricinde) bu noktada önemli bir etmendi. 


Şu anda ülke; anayasal hükümlerin ötesine geçerek tek gayesi güç elde etmek olan; politik rakiplerini tehdit ve taciz eden; medya ve yargıyı susturan; çoğu yozlaşmış insanlardan oluşan şakşakçılarını etrafında toplayan bir liderle baş başa kaldı.

Birçok insan, ülkenin Erdoğan’ın keyfi, paranoid ve dengesiz güç yönetimini sınırlandıracak olan bir koalisyon hükümeti tarafından yönetilmesinin daha iyi olacağı düşüncesindeydi. Fakat seçmenler konuştu ve onu dördüncü defa destekledi. Türkiye şu anda süregiden tartışmalı tek parti (bunu Erdoğan olarak okuyun) yönetiminin belirsiz sonuçları ile karşı karşıya.   

Türkiye’nin hemen ele alınması gereken birçok sorunu var fakat ben en merkezde olanı üzerinde yoğunlaşacağım- kapsamı geniş Kürt sorunu ve bu sorunun Suriye, Irak, İran ve Türkiye’nin kendi kaderi ile doğrudan bağlantıları.

Türkiye’nin Erdoğan yönetimindeki Suriye politikası, ülkeye diğer meselelerden çok daha fazla zarar vermiştir. Arap Baharı’nın yükselişi sırasında Esad’ın devrilen diktatörlere yakın zamanda katılacağını beklemek oldukça akla uygun gözükse de Esad, muhaliflerini yok etme noktasında ne kadar dayanıklı ve gitgide daha da zalim olduğunu ispat etti.  

Şunu hatırlamamız lazım; Esad on yıldan fazla bir süre Erdoğan’ın sanal himayesinde olan bir kişiydi fakat ne zaman ki, Erdoğan tarafından ilk dönemde muhaliflere karşı ılımlı bir şekilde yaklaşması yönünde yapılan babacan tavsiyeye karşı geldi, Erdoğan yüzünü ondan çevirerek düşmanlarını silahlandırma kararı aldı. Fakat rejim karşıtı asıl silahlı muhalif güçler, IŞİD ve el-Kaide ile bağlantılı grupların eline geçmeye başladığı zaman, Esad karşıtı koalisyon daha fazla destek sağlamaktan vazgeçerek bunun sebebini, Esad rejiminin bile Şam’ın cihatçı güçler tarafından ele geçirilmesinden daha az zarar verici olmasına bağladı.  

Erdoğan uzun bir süre aşırılıkçı tehditle ilgili analizlere karşı direnerek cihatçı gruplarla cilveleşmeye devam etti; ta ki isteksiz olsa da Batı’nın taleplerine boyun eğene kadar. Daha sonrasında, modern Türk tarihinin en kötü terör saldırısı, IŞİD bağlantılı bir grup tarafından Ekim ayında Ankara’da gerçekleştirildi. Birçok kişi, Türk güvenlik güçlerinin garip bir şekilde olay yerinin uzağında bulunduğu bu terörist saldırısının, 1 Kasım’da Erdoğan’ın kazandığı zaferin altyapısını oluşturan toplumsal korkuyu şekillendirmeye yaradığını savunmaktadır.

Diğer yandan Kürt sorunu tüm bölgeyi etkilemektedir. IŞİD’i çevreleyen uluslararası çatışma, Türk sınırı boyunca Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinde yoğunlaşmakta ve Türkiye içindeki Kürt silahlı mücadelesine (PKK) de katkı sağlamaktadır.  

Kürtlerle politik anlamda uzlaşma yönünde son on yılda büyük adımlar atmış olan Erdoğan, sonunda PKK ile yürütülen müzakerelerin bozulmasına izin verdi ve bunda kendisi için politik kazanç görerek süreci tersine döndürdü. Sonuç, bir geriye dönüş ve PKK ile karşılıklı silahlı cepheleşme ve artan şiddete maruz kalmakta olan seçmen arasında yükselen korku oldu.  

Kürt meselesinin çözümüne yönelik bu ciddi bozulma ve geriye dönüşün suçlusu her iki taraftır: PKK da Türk güçlerine ve yetkililerine karşı özel gerilla operasyonlarını parlatmak için hazırdı. PKK özellikle, Türkiye Kürtlerini yönetmeye talip,  ılımlı merkez-sol Kürt partisi (HDP)’nin başarılı yükselişi karşısında kendisini tehdit altında hissetmekteydi.
  
Erdoğan’ın partiyi karalamasına ve baskı altında tutmasına rağmen HDP, Kasım ayındaki seçimde Parlamentoda yüzde onluk temsil sağlayacak hayati ve kritik bir oy aldı.  

Sonuç olarak, Kürt meselesi şu an hem ulusal hem de dış politika anlamında ülkenin en acil çözülmesi gereken problemini oluşturmaktadır. Bu meselenin çözülememesi durumunda sorun, aşağıda belirtilen faktörlere binaen bölge için tehlike arz eden unsurlardan biri haline gelecektir: 

- Ülke içinde bulunan Türkiye Kürtlerinin, politik anlamda ülkeye daha iyi şekilde entegrasyonunun ve daha fazla politik ve kültürel otonomi yönündeki taleplerinin karşılanması gerekmektedir. Bu süreç, Ankara için rahatsız edici olabilir, fakat bu taleplerin karşılanmaması sadece, Kürtlerin -şu an ciddi anlamda gündemlerinde olmasa da- muhtemel tam bölünmeyi de kapsamakta olan daha radikal çözümlere yönelimini hızlandırmasına yol açacaktır.    

Politik konumunu gelecek dört sene için de garantilemiş olan Erdoğan, şimdi son zamanlardaki retoriğinde görülen sertliği düşürerek, ülke içinde ve dışındaki çeşitli Kürt unsurlarıyla beraber çalışmanın yollarını arayacak mı? Türkiye içindeki Kürtlerin bile yekpare bir grup oluşturduğunu söylemek oldukça zor. Kürtler için daha fazla hak elde etme anlamında birleşmiş olsalar da fiziksel anlamda ülkenin her tarafına dağılmış durumdalar-İstanbul dünyadaki en büyük Kürt kenti olma özelliğine sahip. Dilleri birbirinden farklı ve politik taktikler konusunda aralarında anlaşmazlık söz konusu. Kürtler, yeni ılımlı HDP’nin arkasında birleşerek Türkiye içindeki PKK operasyonlarının sonlandırılmasına yardım edebilecekler mi? Veya Kürtlerin bir kısmı şiddeti Ankara’ya karşı bir basınç noktası olarak mı değerlendirecek?    

-Erdoğan Esad’ı devirebilmek için her türlü yolu denemiş olsa da çok etkin bir IŞİD karşıtı, Suriyeli solcu bir Kürt grubu olan PYD ile işbirliği içine girmeyi reddetti. PYD, PKK ile ittifak halinde olduğu için, Amerika’nın müdahalesi olmasa Erdoğan geçen yaz, şok edici bir biçimde Suriyeli Kürtlerin şehri Kobani’yi IŞİD kurtlarının ellerine teslim etmeye bile hazırdı.   

Washington gerçekte-Ankara’nın bu durumu şaşkınlıkla karşılamasına rağmen-IŞİD karşıtı cihatçı olmayan güçler arasında en etkili grup olan PYD’yi takdir etmektedir.  

-Suriye’nin gelecekteki politik yapısı için kuzeydeki Suriyeli Kürtlere belli bir dereceye kadar sağlanacak politik ve kültürel otonomi elzemdir. Ankara şu an bu olası neticeye karşı dirense de bu sonuç neredeyse kaçınılmazdır. Bu noktada, Suriyeli Kürtler Türkiye ve Iraktaki Kürtlere katılarak yerel otonomi elde etmek için beraber çalışacaklardır. 

-Şu an kötü işaretler, Orta Doğu’da en fazla Kürt nüfusa sahip dört ülkeden sonuncusu ve muhtemelen bölgede en büyük ikinci Kürt yoğunluğa sahip ülke olan İran’ı tehdit ediyor. Çok kültürlü bir ülke olan ancak Kürt nüfusun isteklerini karşılayamayan, bunun yerine şiddet ve baskı uygulayarak Ankara ve Bağdat’tan bile daha az bir esneklik gösteren İran, kendi Kürt nüfusundan kaynaklanan ve artan bir baskıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Irak ve İran Kürtleri arasında oldukça sıkı bağlantılar mevcut. İran’daki Kürtler, gittikçe artan bir şekilde ülkenin komşuları ile arasındaki ilişkileri etkileyecektir.    

-Kürtler konusunda süregiden açmaz, çoğu Orta Doğu devletinin etnik ve dini azınlıklara karşı tutumlarında görülen genel başarısızlığın bir simgesi durumundadır. Kürt meselesinin kapsamlı bir şekilde ele alınması, bölgedeki daha büyük sorunlarla baş etmek için merkezi konumda yer almaktadır. Kürtler, bir zamanlar gözlerden uzak olan Kürt meselesini uluslararası anlamda ön plana çıkarmaya yönelik, 1990’dan beri Orta Doğu’da gerçekleşen bölgesel savaşların neredeyse tümünde politik zeminde başarılı oldular. Bölge ülkelerinin tümünde yer alan Kürt profili, büyümeye devam ediyor ve Türkiye, Irak, Suriye ve son olarak İran’ın ülke içi problemlerinin çözümünde merkezi konumda yer alıyor.    

Bundan sonra Erdoğan kendi elini güçlendirmek için Kürt problemini suistimal etmeye devam mı edecek? Veya politik geleceğini güvence altına almış birisi olarak yeniden “devlet adamlığına geri dönme” ihtimali var mı? Şu anki icraatları güven telkin etmiyor, ancak diğer taraftan politika her zaman sürprizlere gebedir.

Graham Fuller / 9 Kasım 2015




Tamer Güner, 12.11.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri, 



Yazının Orijinali:
http://grahamefuller.com/turkey-and-the-kurds-the-question-mark-at-the-heart-of-the-region-predictions-among-turkey-watchers-about-the-outcome-of-turkeys-1-november-elections-were-mostly-wrong-inclu/

Seçkin Deniz Twitter Akışı