Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
“Dostluk bir bağımlılık değildir dostlarım, öyle baktığınızda dostunuzu kaybetmeye başlarsınız.”
İnsan, alışkanlıklarına mahkûmdur dostlarım.
Bu o kadar uzun bir hikâye ki, yaratıldığı günden bu yana ısrarla anlatmıştır bu
mahkûmiyeti insanoğlu… Ağlayarak anlatmıştır, bağırarak anlatmıştır,
öfkelenerek anlatmıştır, şarkı söyleyerek anlatmıştır, öldürerek anlatmıştır.
Alışkanlıklarını terk etmek istemiştir ya da oldukları gibi sürsünler diye
çabalamıştır. Terk etmek istediği zaman başka, sürdürmek istediği zaman başka
davranmıştır; bundan bir hayat üretmiştir.
Açık sularda dingin düşüncelerin teni çok
yumuşak, dokundukça hassaslaşıyor gibi bütün düşünceler; inceliyor, parlıyor ve
şeffaflaşıyor. Gördüklerimi size anlatırken, bir tür geçmiş-gelecek muhasebesi
yapıyorum sanki. Ölçebildiklerim, sınandığım zamanların başından bağlanıyorlar
benden önceki sınanmışlara. Sonra size bu sınanmışlığın bende kalan hatırâlarını
anlatıyorum.
Belki de bende alışkanlık yapanlardan size
ulaşanlar bu alışkanlığın verdiği mahkûmiyetin eseri. Anlatma alışkanlığına
mahkûmmuşum gibi hissediyorum. Sizde de dinleme alışkanlığına olan mahkûmiyet
var. Ben anlatmaktan vazgeçsem, siz de dinlemekten; hep beraber rahatsız
olacağız muhtemelen. Buna mahkûmuz galiba; ama ne tatlı bir mahkûmiyet; keşke
bütün alışkanlıklara mahkûm olduğumuzda böyle hissedebilsek… Ama maalesef öyle
değil.
Dostluklara ilişkin didikleniyor düşüncelerim.
Fark ediyorum; dostluk dediğimiz şey asla gerçekten ve daima var olacak kadar
güçlü bir şey değil, bir tür hayâl. Bu hayâle tutunarak alışkanlıklar
üretiyorlar insanlar ve buna dostluk diyorlar… Heyhât ki, bu alışkanlıklar asla
dostluğun bizzat kendisi olmuyor.
Alışkanlıklarımız rahatsız edildiğinde önce
dostluk duygularımızı hırpalıyoruz, sonra dostlarımız dediğimiz insanların
kusurlarını tesbih taneleri gibi tek tek seçiyor ve sorguluyoruz… Neticesi kaybetmek oluyor bu devinimin. Dostluk
dediğin alışkanlıklarla kurduğun şey, artık istemediğin terk edilmek üzere olan
birer yük oluyorlar bir süre sonra.
Elbette acı çekiyorsun, terk ettiğin
alışkanlıklarla meşgul olamayınca. Mahkûmiyetten kurtuluyorsun, doğru; ama
başka bir mahkûmiyete doğru dümen kırdığını fark etmiyorsun. Acı daha büyük bir
mahkûmiyet çünkü.
Dertleşmek için ya da bir yerde sen ne zaman
istersen seni daima anlamak için hazır tuttuğun bir affedici duvar gibi
alıştırmışsın kendine dostu, dosta da kendini. Böyle bir çıkarcı mekanizma
kurulmuş tâ ilk insandan bu yana. Ve sana kadar gelmiş; çaresiz dost ya da
değilin içerisinde acı söyleyen, uyaran, susan, kızmayan, kızsa da küsmeyen ve
bunları yapmadığı zaman dost saymadığın insana bu ihtiyaçların yüzünden
mahkûmsun. Bu ihtiyaçlarına da alışkanlıklarından bir kısmı diyebiliriz, değil
mi dostum?
Kolay kaybediyoruz, zor kazandığımız hâlde.
Güvensizliğin hüküm sürdüğü yeryüzünde güvenmeyi başarabildiğiniz bir insana
karşı daima dikkatli ve nazik olmalısınız dostlarım. Sert bir ruhla yanınıza
çıkageldiklerinde, dostlarınızı önce sakinleştirin; onları dinleyin… hemen karşılarına
kendi nefsinizi dikmeyin, onun alışkanlıklarının içine kendi dostluğunuzun
güzel ve iyi alışkanlıklarınızı itiverin, yumuşasınlar; öfkelerini ezsinler…
zaten bu değil midir dostluk?
Balıklar bile alışkanlıklarının peşinden
giderler… yunuslar mesela, köpekler, kediler, eşekler, atlar… Onların bu
alışkanlıklarını fark ettiğimizde dostluk diye takılır aklımıza onların bu ısrarlı
yolculukları… Ya da durup düşündüğünüz yerde bir meyhaneye dadanmış olan bir
ayyaş, bir avın peşinde günlerce koşturan bir avcı, parmaklarını ve zihnini
yazmaya alıştıran bir yazar, gündelik devinimlerine namazı iliştirmeyi başarmış
bir mü’min, şiirin alternatif ruhlarında özgürlük derleyen bir şair, insanları
sömürmeyi meslek edinmiş bir tefeci, kazdığı mezarları tek tek hatırlayan bir
mezarcı aklınıza doymamış alışkanlıkları getirse de bu alışkanlıklara dostluk
da sığdırılmış gibi gelir size. Ama bu dostluk mudur, başka şey midir? Hastalıkla,
yani bağımlılıkla dostluğu karıştırıyoruz gibime geliyor; birinin yerine
diğerini koyduğumuzda eksik kalıyor çünkü olan biten her şey.
Dostluk bir bağımlılık değildir dostlarım,
öyle baktığınızda dostunuzu kaybetmeye başlarsınız. Bağımlılıklar bir ihtiyaca
binaen başlayan alışkanlıklardır evet; dostluk da bir ihtiyaca binaen başlayan
alışkanlıklarla başlamıştır, ama bağımlılık gibi tek taraflı bir duygu yoktur
dostlukta… Birdenbire terk edip gidemezsiniz, birdenbire tekmelerinizle bütün
iyi ve güzel paylaşılmışların üzerinde tepinemezsiniz. Bu sizi gelmiş geçmiş en
aşağılık yaratık hâline sokar; yine siz üzülürsünüz.
Varsayalım ki dostunuzu yordunuz, dostunuz
sizi yordu; oturun düşünün ince ince…. Tüm iyi ve güzel hatırâlarınızı sevin
tek tek ve onları asla incitmeyecek bir şekilde kendinizi dostunuzdan, dostunuzu
da kendinizden eksiltin. Çünkü bir gün geldiğinde ona anlatmak isteyeceğiniz
güzel şeyler biriktirmiş olacaksınız.
Soğuk denizlerin yuvalarından uzaktaki
insanlara hatırlattığı çok şey var dostlarım. Ben bir gezginin ruhuyla bunu daha
iyi hissediyorum. Dostluğa dair çok hatırâlarım var, kendi hayatlarının içinde
eriyip giden dostlarımı hatırlamıyorum onlar böyle istedikleri için. Ancak
onlara dair olan her şey güzelce paketlenmiş bir şekilde duruyor bir yerlerde,
ki eğer incitmeden gitmişlerse…
Alışkanlıklarınız değişir, dudaklarınız başka
isimler söyler; ama unutmamanızı istediğim bir şey var dostlarım; Allah’tan
daha güzel bir dost yok. Bu yalnızlığın içinde en çok gördüğüm, anladığım ve
hissettiğim bu.
Allah’ı incitmek mümkün değil, ama eğer dost
edinmişsek onu, çok hassas olmalıyız diyorum kendi kendime… Günahlarımız ve
kusurlarımız azalmalı her geçen gün.
Yaşlı Bilge, 18-19.11.2015, 23:46, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 34
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.