"Birden aklıma düştü demeyeceğim.."
Yıl 1977 idi. Mevsim kış. Günlerden Cumartesi'ydi. Mekan Erzurum Bakırcılar Çarşısı'nda Otel Bahar’ın kahvehanesi. Mektepti o yer. Gerçekten mektep. Devlet kurar devlet yıkardık. Dünya'yı kurtarırdık. Siyasal tartışmaların dibini bulurduk.
Sadece siyaset miydi ilgi alanımız? Değil. Sinemadan, resimden, şiire varıncaya kadar hemen her telden. Estetik sorunlar üzerine kafa yorar, dinsel argümanlarla yaşamın gayesini temellendirir, felsefi problemlere çözümler bulurduk, kendimizce. Daha gençtik. Daha lise sıralarındaydık. Aynı dünyayı özlesek de farklı düşünceler içinde, farklı şeyleri savunurduk kıyasıya. Kulaktan duyma şeylere kulak asmazdık. Okurduk. Yaşardık. Soluk alırdık. Sevdalandıklarımızdan söz ederdik adını anmadan. Psikolojik tahliller yapardık sevgilinin tavırları üzerinden.
Garip Şiir Akımı üzerine tartışıyorduk. Sobanın etrafını çevirmiştik. Ben Garip Şiir Akımı'nın basit bir batılı tarzın taklidi olarak görüyordum. Ve alt alta yazılmış her tümce yığınına şiir denmesine karşı çıkıyordum.
Muarızım –ki halen en yakınım, can arkadaşım, dostumdur kendisi, hala telefonlaşırız haftada bir de olsa. Başımı omzuna dayayıp ağlayabileceğim ender insanlardan biridir- tersini savunuyordu.
Aşırı derecede bir Orhan Veli tutkunuydu. Şiirde olması gereken imgelemden, ahenkten şuradan buradan derken örnekler üzerinden gitmeye başlamıştık. Dinleyicilerimiz de kulak kesilmişti.
Muarızımın okuduğu örnekler için Ben, “Her insan, ama her insan yaşamında adına şiir denen güzellikte bir iki şey verir. Fakat o yazılanlar o kişiyi şair yapmaz.” demiş sonra da Orhan Veli’nin 'Hitler Amca' şiirini okumuştum.
Tereyağı
Hitler amca!
Bir gün bize de buyur.
Kakülünle bıyıklarını
Anneme göstereyim.
Karşılık olarak ben de sana
Mutfaktaki dolaptan aşırıp
Tereyağı veririm.
Askerlerine yedirirsin.
Orhan Veli Kanık, Eylül 1939
Hitler amca!
Bir gün bize de buyur.
Kakülünle bıyıklarını
Anneme göstereyim.
Karşılık olarak ben de sana
Mutfaktaki dolaptan aşırıp
Tereyağı veririm.
Askerlerine yedirirsin.
Orhan Veli Kanık, Eylül 1939
Dinleyiciler kahkahayı basmıştı. Tartışmayı kesinlikle kazanmıştım. Muarızım bir süre bakmıştı bana. Daha öncede ne tartışmalar yapmıştık. Ne yenilgiler –çocukça, toyca bir şey, ama gençlik böyle bir şeydi işte- yaşatmıştık birbirimize.
Fakat bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordum. Ayağını kaldırdı ve tam alnımın ortasına indirdi. Boş bulundum. Düştüm. Düşerken gülüyordum. O da gülüyordu. O şiir o gün milletin dilindeydi.
Güzel bir gündü ya!
Cemal Çalık, 20.11.2015, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme