20 Kasım 2015 Cuma

SA2069/TG162:Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 17. Bölüm

     “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:


İtiraf-46

Kendi adıma el-Halil’den aklımda en çok kalan, beni en çok şaşkına çeviren şey tamamen serbest olmaktı. Aslında yasak olan birçok şeyi yapmanıza göz yumuluyordu. Canınız ne isterse, orada kanun sizdiniz.

Ve insanlar bu serbestliği kullanmaya cüret edebiliyordu?

Tabi. Çok iğrenç bir dönemdi. Birçok sorunum vardı. Geceleri uyuyamıyordum, uyuduğum zaman bu çok uzun sürmüyordu. Sanırım vicdan azabı yüzünden, bilmiyorum.

Sanki başka bir yere, başka bir ülkeye, tamamen farklı bir galaksiye gelmiş gibi, her şeyin serbest olduğu bir yer. (Çev: İsrailli askerlerin canları ne isterse yapabildikleri bir ortam tasvir ediliyor.) Canınınız ne isterse. Bir insanın evine girip divan üzerinde kestirebiliyor, kendinize kahve yapabiliyor, televizyon seyredebiliyordunuz.  

Bir evin içinde neler yapabileceğinize dair resmi kısıtlamalar yok muydu?

Zannedersem tecavüz etmek veya buna benzer şeyler yasaktı ya da cinayet. Fakat bunların haricinde başka şeyler var mıydı bilmiyorduk. Bilmiyorduk ve kimse bunu umursamıyordu. Gerçekten hiç kimsenin umurunda değildi. Bilmiyorum, sanki siz oranın imparatoru gibiydiniz. Gerçekten. Sanki biz kraldık. Hükmediciydik. Caddeden aşağıya doğru elleriniz cebinizde yürürsünüz, silahınız arkanızda asılıdır ve sadece üniformanız yüzünden sizinle konuşmaya kimse cesaret edemez. Canınız birden bire ceviz mi çekti? Dükkânlardan birine girer, bir kilo ceviz alır ve çıkar gidersiniz.  

Bu durumda dükkân sahibi ne der?

Şöyle der: “Merhaba, merhaba neler oluyor?”.  Bizde: “Ne merhabası! Dükkânını dağıtmamı mı istiyorsun? Nesin sen, beyinsiz mi?” der ona bir tokat yapıştırarak çıkar giderdik. 

Cevizi isteyenler kimdi?

İnsanlar. (Çev: askerlerden bahsediyor) Bunu seviyorlardı. Girdikleri evlerde içtikleri kahvenin yanında atıştırmalık olarak. Ceviz, kola. En çok kola.
***

İtiraf-47

Her şey sekiz saatlik nöbet değişimleri ile başladı. Sonunda o kadar yorgun olursunuz ki hiçbir şekilde uyuyamazsınız ve nöbet değişimleri arasında yapmak zorunda olduğunuz şu pis bakım işleri vardır.  Dolayısıyla uyumaya ayıracak vaktiniz kalmaz. Bu şekilde 21 gün tamamlanır ve üç günlük ara verilir. Bu sırada sinir küpü haline gelmişsinizdir ve size bu durumda dışarıya çıkmanız için baskı yaparlar… O stresle dışarı, devriyeye çıkar ve Araplardan, sizin o nöbetleri tutmanıza sebep olan şu pisliklerden sinirinizi çıkarmak için fırsat ararsınız. Ortam bu şekildedir. Ayrıca oradaki yerleşimciler de sizi sevmez.   

Yerleşimciler aranızda çatışma mı vardı?

Evet, birkaç kez olmuştu.

Shaharbati evinde mi? (Çev: Yerleşimcilerin mahalle sınırında yer alan Filistinli aileye ait bir ev)

Bazıları, fakat biz ilk başlarda çok toleranslı davranıyorduk. Tepesi atan ve sonra yerleşimcilerle ağız dalaşına giren bir asker vardı. Solcu veya sağcı biri değildi, sadece tüm bu olanlardan bıkmıştı. Yerleşimcilerden biri bu askere çok fena bir tokat atınca o da çılgına döndü ve tüfeğin dipçiğe ile yerleşimcinin yüzüne vurdu ve onu dövmeye başladı. Askere uzun bir süre, 35 günlük oda hapsi verildi. Öyle berbat bir haldeydi ki artık her ne olursa olsun umursayacak durumda değildi. İnsanlar bu durumlarda ne hale gelirler biliyor musunuz? Ben daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
  
Ne gibi?

Böyle durumlarda hiçbir şey artık umurlarında olmuyor…. Nöbet sırasında uyumaya başlıyorsunuz, yorgunluktan herkes sinir küpü haline geliyor. Nöbetiniz bitip geri geldiğinizde tepkiniz şöyle oluyor: Lanet olsun bu şehir beni hasta ediyor. Sinirleriniz bitmiş halde yolda gördüğünüz bir Arap’ın üzerine yürüyüp ona bir tokat atıyorsunuz, sadece sinirinizi çıkartmak için. Askerler bu şekilde Arapları karakola götürüp pestilini çıkarıncaya kadar döverdi.   

Aynen bu şekilde mi?

Aynen böyle. Çünkü gerçekten sinirlerimiz tamamen tükenmiş haldeydi, lanet olsun. 

Yaptığınızın size bu konuda bir yararı oluyor muydu?

Hayır. Fakat görevdeyken zaman geçirmeye yarıyordu. Aslında ben bu tür şeyleri çok yapmadım ama arkadaşlar bundan zevk alırdı. Ne demek istediğimi anladınız. Bazı askerler şöyle derdi: “ Beni nasıl benzettilerse ben de Arapları o şekilde benzeteceğim.” Nasıl olduğunu bilirsiniz. Hoş bir ortam yoktu orada. 

***
İtiraf-48

El-Halil’de yaşadığım en ekstrem operasyonel olay, bizim birlik 4-5 nöbet noktasında bulunurken gerçekleşmişti… Filistinli bir çocuk Tenuvah yolu boyunca yürürken birden bire 20-30 kişilik yerleşimci bir grup çocuklarıyla beraber ortaya çıkmış ve bu sırada o çocuğu görmüşler. “Hadi gidelim arkadaşlar!” diye bağıran yerleşimciler, çocuğun üzerine atlayarak ona vurmaya başlamışlar. Ben bu sırada bölük komutanı ile beraberdim. Bu olanlar bize telsizden bildiriliyordu. Bizim birlikten bir asker, zavallı çocuğu kurtarmaya gitmiş. Olay yerine bizden önce tabur komutanının mobil birliği ulaşırken, o sırada sıhhiyeciler çocuğa ilk yardım için orada bulunuyormuş.  

Yaralarını mı sardınız?

Ben taburun sıhhiyecilerinden sonra oraya ulaştım. Gittiğimde onlar ilk yardımı yapıyorlardı.

Çocuğun durumu nasıldı?

Kanaması vardı, yaralıydı.

Neresi kanıyordu?

Yüzü, vücudu. Üzerinde tişörtü yoktu, dolayısıyla vücudundaki yara bereyi görebiliyordunuz. Yüzündekileri de.

Çocuk kaç yaşındaydı?

12,14-Bilmiyorum. Çocuktu işte. 

Sonrasında ona ne oldu?

Sıhhiyeciler onu ne yaptı bilmiyorum. Belki daha fazla tedavi için yanlarında götürmüşlerdir, ya da evine bırakmışlardır. Bilmiyorum.  

<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 20.11.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 

Orijinal Metin:

http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf

Seçkin Deniz Twitter Akışı