Sonsuz Ark'ın Notu:
22 yaşında Azerî kökenli İran vatandaşı bir Üniversite öğrencisi olan Hüsameddin Ferzîzâde Şiâ'ya yönelik sistematik eleştirisi yüzünden İran İslam Cumhuriyeti adı ile anılan Faşist Velayet- Ruhbanlık Sistemi tarafından idama mahkum edilmiştir. Aşağıda bu tertemiz delikanlının aziz hâtırâsına ve eserine dair tercümeyi bulacaksınız. Ona destek olmak için bu çalışmayı yayınlıyoruz. (Güncel Not: Hüsameddin Ferzîzâde kardeşimiz, 14.09.2020 günü yayınladığımız aşağıdaki çalışmasını paylaştığım Twitter hesabıma şu mesajı bırakmıştır: "Selam, Hayatımın zor günlerinde beni desteklediğiniz için teşekkür ederim. Husamuddin farzizade" Çalışmasını yayınladığımız zamandan bu yana 5 yıl geçmiş, bu zaman içinde, 1993 doğumlu olan bu genç kardeşimiz İdam'dan kurtulmuş, ancak üniversiteden atılmış, hayatı cehenneme çevrilmiş bir durumda. Umuyorum dost ellerimiz ona uzanabilir Türkiye olarak. Seçkin Deniz)
Seçkin Deniz, 21.11.2015
Bismillahirrahmanirrahim
Hz. Hüseyin’in Kerbelâ Mesajı
Hz. Hüseyin’in Kufe ehline yazdığı mektup tek başına bu konudaki Şia yalanlarını ortaya koymaya yeter. Çünkü Hüseyin Kufelilere yazdığı mektupta hiçbir şekilde Hz. Peygamber’in torunu olduğundan bahsetmemektedir. Zira Hz. Hüseyin Kur’ân merkezli davranıyordu ve Kur’ân’a göre Peygamber soyundan olmanın tek başına hiçbir önemi yoktur. Önemli olan ferdin takvasıdır.
Yezid’e karşı çıkmasını Peygamber torunu olmasına değil adaletten yana olmasına bağlamaktadır. Bu yüzden Hz. Hüseyin’in öldürülmesinden sonra ortaya çıkan bütün rivayetler yalan ve sahtedir. Hüseyin’in Peygamber torunu olduğu için kendisini hilafete layık gördüğü şeklindeki anlayış sonradan uydurulmuştur. Ve bu uydurmaların Hz. Hüseyin’in Kur’ân merkezli dünya görüşü ile hiçbir alakası yoktur.
Bütün bunları Hz. Hüseyin’in düşmanları uydurmuştur. Hz. Hüseyin’in düşmanları onu Cemel Savaşı’ndaki Talha ve Zübeyir’e benzetebilmek için bu yalanları uydurmuşlardır. Diğer bir kısmı ise yine Hüseyin’in düşmanları sayılabilecek Seyyidler ve Şiiler tarafından uydurulmuştur. Seyyidler kendi inançlarına tarihi dayanak ve haklılık kazandırmak için bu yalan rivayetleri uydurmuşlardır.
Seyyidlerin amacı siyasi iktidarı kendilerine dedelerinden kalan bir miras gibi gösterebilmekti. Hz. Hüseyin ise Kufelilere yazdığı mektupta Yezid’e karşı çıkmasının gerekçelerini şu şekilde
belirtmiştir:
“Ey Kufeliler, Hz. Peygamber’in buyurduğuna göre her kim helali haram sayan bir zalim hakimi görüp sessiz kalırsa Allah’ın farz kıldığını terk etmiş olur. Bilmiş olun ki böyle bir durumda sessiz kalanlar Allah’ı bırakıp şeytana uymuşlardır.”(19)
Hüseyin aynı mektubunda, iktidarı soya bağlayan Şia ve diğer soycuların inanç ve fikirlerinin batıl ve yanlış olduğunu açıkça beyan eder. Aynı mektupta Hüseyin şöyle devam etmektedir:
“Adaletli, Kitab’a göre davranan ve hakkı ikame eden herkes imamdır.”(20)
Çünkü Kur’ân “ulul emri minkum” diye beyan etmektedir. Yani işi bilenler benim tarafımdan belirlenmez. Aksine sizin içinizden çıkar. Diğer bir yerde de Kur’ân yanlız takva sahiplerini üstün olarak niteler ve soy mensubiyetinin hiçbir değeri olmadığını ortaya koyar.
Soy açısından Peygambere dayanmanın veya ondan geliyor olmanın Kur’ân’a göre hiçbir değer ve önemi yoktur. Ancak ahlak ve davranış olarak Resulullah’ı örnek alanlar Kur’ân tarafından övülmektedir. Kur’ân’da geçen “zilkurba” yani “Peygamber yakınlarına saygı” da bu anlamdadır.
Yani Kur’ân’a göre Peygambere yakınlık soy birliği meselesi değil, adalet ve ahlak yakınlığı meselesidir. İster Muhammed’in ister Cengiz Han’ın isterse de Yakub’un soyuna dayansın İslâm’a göre soy meselesinin hiçbir önem ve değeri yoktur. Gadir-i Hum macerası (21) da Hasan ve Hüseyin'in soyundan gelen Benî Hâşim kabilesinin uydurmasından başka bir şey değildir.
Çeviren: Mustafa İkbâl
Tahkik ve Notlandıran: Bülent Şahin Erdeğer
Hüsameddin Ferzîzâde, 21.11.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Hüsameddin Ferzîzâde Yazıları
Metin adresi:
Notlar:
19- Taberi, c 7, s. 2993. (F)
20- Taberi, çev. Ebû -l Kasım Payende, 6. Baskı, 1374, s. 2924. (F)
21- Gâdir-î Hum (Arapça غدير الخم "Hum Gölcüğü") Şiî itikadına göre Hz. Muhammed’in Hz. Ali’yi kendisine halef olarak seçtiğini ilân ettiği, günümüz Suudi Arabistanının Mekke Vilâyeti ile Medine Vilâyeti'ni birbirinden ayıran "Rabiğ Vadisi" üzerinde "Rabiğ" şehri yakınlarında yer alan bir mıntıkânın adı olan Gadir-i Hum, eskiden Medine'den Mekke'ye giden yolun yaklaşık 5. km'sinde sol tarafa düşen, adı geçen vadide bir nehir sebebiyle oluşmuş bir gölcük ya da bataklıktı. Şiîlerin inancına göre İslam Peygamberi, Ali bin Ebî Tâlib'i kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bunun kaynağı olarak Gadir-i Hum'u öne sürerler. Bunu anmak için her sene Hicrî Zilhicce ayının 18inde "Gadir-i Hum Bayramı" kutlanır. Bu gün, Gadir-i Hum Hadisi'nin yıldönümüdür. Ali bin Ebî Tâlib'in birinci sırada halife oluşuna delil olarak getirilen hadisin bir kısmı: Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allahım, onu sevenleri sev, ona düşman olanlara da düşman ol. Şiîliğin İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye, İsmâil’îyye, Nizâr’îyye, Tâyyîb’îyye, Mustâ‘lîyye, Davûdîlik, Alavî Buhra ile Süleymanî Buhra kollarından olanlar bu bayrama katılırlar. (B)