"Bu cevabı bütün dünya açık ve net bir şekilde öğrendi."
Üst
Düzey İşbirliği Konseyi kuran ve sık sık görüşen Rusya-Türkiye 24 Kasım günü
neden birdenbire düşman hâline geldi? Türkiye, güney sınırlarında sınır ihlali
yapan kimliği belirsiz savaş uçağını düşürdüğü için. Peki, Türkiye aslında kimliğini
bildiği Rus Savaş uçağını neden vurdu?
Suriye’yi
kan gölüne çeviren Pentagon politikalarını hatırlayarak bu soruya cevap aramak
şart. İran’la 36 yıllık görünürde kopuk-derinlerde bütünleşik politikalarını
artık mağaralardan çıkarıp kamu önünde meşrulaştırmak isteyen bir ABD’den; belki
de Humeyni’ye 1979 Devrimi(!)ni yaptırıp SSCB’ye karşı Yeşil Kuşak oluşturmak
isteyen ve bugün Irak’ı ve Suriye’yi İran’ın egemenlik alanı hâline getiren NATO’dan
bahsetmeliyiz.
Yine
düşünürken SSCB ve NATO’nun aslında insanlığı iki kara deliğe mahkum etmek
isteyen bir şeytanî aklın varlığına işaret ettiğini idrak etmeli ve diledikleri
an kavga eder gibi görünen, sonra hiçbir şey olmamış gibi oturup bölgesel ve
küresel politika ve çıkarlarına uygun olarak konuşup anlaşan BMGK üyelerinin
tüm hamlelerini tek tek analiz etmeliyiz, ancak bu geniş bir zaman gerektirir.
Kısaca somutlaştıralım.
Kırım’ı
Ukrayna’dan alıp kendine bağlayan Rusya, aslında çok da etkili olmayan
ambargolarla görünürde cezalandırılırken, aynı Rusya, nükleer çalışma seti
gittikçe tehlike arzeden İran’ın durumunu görüşmek için P5+1 adıyla anılan BMGK
ve Almanya ile bir masanın etrafında oturup uzlaşabiliyor, İran’a uygulanan 36
yıllık ambargonun kaldırılmasının önünü açabiliyor. Ki; aynı İran nükleer
görüşmeler sürerken birdenbire Irak ve Suriye’de dindaşlarını avlayan bir
kiralık katil olarak kullanılır hale getiriliyor. Ki; İran’ın Ahmedinejad
döneminde Türkiye’nin koruması altında kişilikli bir dış politika stratejisi
uyguladığı günler çok da unutulmuş değil.
İran, nükleer intiharı anlamına gelen anlaşmaya evet dediği andan itibaren BMGK ve
Almanya’nın kapı köpeği olmuş ve antik ihtiraslarının kurbanı olarak Irak,
Suriye ve Yemen’de korkunç Müslüman savaşlarına hiç düşünmeksizin girmiştir.
24 Kasım
2015 gününe dek Devrim Muhafızları ile birlikte Lübnanlı Şii milisleri de
kullanarak Suriyeli Sünni Müslümanları yok etmeye çalışan İran’ın, savaşan
asker gücü sıfıra inmiş Esed’e verdiği destek işe yaramaz hâle gelmiş iken
Rusya Tartus üssündeki çıkarları için aktif bir şekilde savaşa katılmış, sahada
kendi savaş uçakları, askerleri, savaş gemileri, füzeleri ve misket
bombalarıyla Türkmen Dağı’ndaki köyleri bombalamıştır. Bu topraklarda yaşayan 120
bin insan Türkiye sınırına göçmek zorunda kalmış ve burada Türkiye’nin kurduğu
kamplarda ikamet etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye
Türkmenleri bombalamak için manevra yaparken Türkiye sınırlarını ihlal eden Rus
savaş Uçakları için Rusya’yı sık sık uyarmış -Ekim 2015’te beş kez bu konuda Rus
tarafıyla toplantılar yapılmıştır (Bakınız: Not)-, Erdoğan ‘Dostum’ dediği Putin’e defalarca bu bombardımana göz
yummayacaklarını ifade etmiştir.
Rus savaş uçakları Türkmen Dağı’nı bombalarken Esed’in Lübnanlı şii milislerden ve
İranlı Devrim Muhafızlarından destek alan birlikleri stratejik Türkmen Dağı’nın
hakimiyet bölgelerini elegeçirmiş ve Türkiye tahammül edemez hâle
getirilmiştir. Putin, Suriye’deki katliamları sürerken, hangi amaçla
hazırlandığı belli olan özel sandukalı Kur’an-ı Kerim’i Tahran ziyaretinde Hamaney’e
hediye etmek üzere yanında götürmüştür.
Putin’in
Türkiye ile alay eden politikaları ve hamleleri, bir süredir Türkiye’nin
diplomatik görüşmelerini askıya aldığı İran’la Türkmen Dağı’nın düşürülmesi
üzerine bir kutlama programı hazırlamış olmasıyla tahammül edilemez boyutlara
ulaştı.
Putin,
Türkiye toprakları üzerinde manevra yaparak Suriye’de yaşayan Müslüman Türkmenleri
öldürecek bombaları atan uçaklarının akibetine dair hiçbir kaygı duymuyordu.
Türk politikacılar Putin’e göre çok esnekti ve her türlü hakareti sindirmekte
mahirdi.
Putin'in
Basın Danışmanı Dmitri Peskov, "Türkiye'nin bu öngörülemeyen hareketleri
sebebiyle sadece hayal kırıklığımı dile getirebilirim" diyordu Rus uçağı
düşürüldükten sonra.
Oysa
Putin daha ahlaksızca şeyler söylüyordu:
“Bu olay
terörle mücadelenin ötesine geçmektedir. Elbette ki yetkililerimiz hayatlarını
riske atarak teröre karşı kahramanca savaşmaktadır. Bugün olanlar,
teröristlerin suç ortaklarının bizi arkamızdan bıçaklamasıydı. Bugün
yaşananları başka bir biçimde tanımlayamıyorum. IŞİD'in kontrolündeki
bölgelerden büyük miktarda petrol ve petrol ürününün Türkiye'ye gittiğini uzun
zamandır biliyoruz. Buradan teröristlerin ellerine büyük paralar geçiyor. Şimdi
de bizi sırtımızdan bıçaklıyor, teröristlerle savaşan uçaklarımızı vuruyorlar.
Hem de ABD ile havadaki olası karşılaşmaları önlemek için bir anlaşma imzalamış
olmamıza rağmen. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye de ABD öncülüğündeki koalisyon
içinde terörizmle savaştığını söyleyen ülkeler arasında. IŞİD'in eline petrol
ticareti sayesinde milyarlarca dolar geçiyor. Teröristlerin elindeki
bölgelerden büyük miktarda petrol ve petrol ürününün Türkiye'ye gittiğini uzun
zamandır biliyoruz. Buradan terörist grupların eline büyük paralar geçiyor. IŞİD
buna ek olarak bir dizi ülkenin ordusu tarafından da korunuyor. Bu da, (IŞİD
militanlarının) insanları en acımasız yöntemlerle nasıl öldürebildiklerini ve
Avrupa'nın kalbinde nasıl terör saldırıları düzenleyebildiklerini açıklıyor. Uçağımız
Suriye hava sahası üzerinde bir Türk F-16’sı tarafından havadan havaya füze ile
vuruldu. Suriye hava sahasına, Türkiye sınırından 4 kilometre öteye düştü.
Vurulduğunda 6 bin metre yükseklikte, Türk topraklarından 1 kilometre uzaklıkta
uçuyordu. Bu olay Rusya ile Türkiye ilişkileri açısından çok ciddi sonuçlar
yaratacak. Rus uçağı ve pilotları, Türkiye için hiçbir şekilde tehdit teşkil
etmedi. Bu çok açık. Burası çoğu Rusya kökenli militanların yoğun biçimde konuşlandığı
dağlık bir bölge. Uçaklarımız, her an Rusya'ya geri dönebilecek teröristlere
önleyici saldırılar düzenleme görevini yerine getiriyordu. Rusya, Türkiye’ye
sadece komşu olarak değil, aynı zamanda dost bir ülke olarak yaklaşmıştır.
Böyle bir adım kimin işine yarardı bilemiyorum ama bizim buna ihtiyacımız
yoktu. Türkiye, Rus uçağının düşürülmesinden sonra hemen Rusya ile iletişim
kurmak yerine, sanki uçağı Rusya düşürmüş gibi NATO’ya başvurdu. Türkiye ne
istiyor? NATO’yu IŞİD’in hizmetine sunmayı mı?”
Putin’in
gerçekleri saptıran ve suçüstü halini yansıtan bu açıklamaları Türkmen Dağı’nda
IŞİD’in olmadığını söyleyen Erdoğan’dan ve NATO genel sekreterinden geri döndü.
Erdoğan,
"Bayurbucak DAİŞ'in olduğu bölge değil, kimse kimseyi kandırmasın. Hava
sahamızı ihlal eden uçağa, angajman kuralları çerçevesinde müdahale edilmiştir.
Bayırbucak'taki
soydaşlarımıza yönelik saldırıları, onların bombalanmasını şiddetle kınıyoruz .
Kimseye düşmanlığımız
yoktur. Suriye'de daha vahim olayların yaşanmamasının sebebi Türkiye'nin
soğukkanlı tutumudur. Türkiye,
Cerablus'tan başlayarak Akdeniz'e kadar uzanan hattı tüm terör örgütlerinden
arındırma kararındadır." derken; NATO Genel Sekreteri, "Rusya'nın
hedef aldığı yerlerin çoğu IŞİD'in faaliyet göstermediği yerler." dedi.
Obama,
"Hollande ile Rusya'nın rejimi güçlendirmek için ılımlı muhalifleri
vurduğu konusunda hemfikiriz." diye açıklama yaptı ve NATO, Türkiye’nin
topraklarını savunma hakkını destekledi.
Putin’in
Türkiye’yi IŞİD’e destek vermekle suçlayan açıklamalarını IŞİD’le savaşan
koalisyon ülkelerinin gündemine girmeyecek kadar riyakarca ve arsızca idi.
Putin’in
Suriye’de aktif rol almasının tek sorumlusu olan Obama ve NATO, bugün Türkiye
ile Rusya’nın yüksek düzeyli işbirliklerini yok etmiş olmanın keyfiyle Türkiye
ile Rusya arasındaki askeri gerilimin azalması için çalışacağını söyledi.
Gün
akşama döndüğünde NATO’nun ve koalisyon üyelerinin verdiği tepki ve Davutoğlu
ile Erdoğan’ın kararlı duruşu Putin’e geri adım attırdı. Sözcüsü ve basın
danışmanı Peskov, Putin'in “Bu olay Rusya ile Türkiye ilişkileri açısından çok
ciddi kaçınılmaz sonuçlar yaratacak” söylemi hakkında, "Elbette Devlet Başkanı
Putin, askeri imalarda bulunmuyordu, bunu dikkate almalıyız" dedi.
Putin’in
öfkeyle yaptığı açıklamalar dostu Erdoğan için içinde biriktirdiği nefretin
düzeyini de göstermişti. İtibarsızlaştırmaya çalıştığı Erdoğan,
düşürülen Rus Uçağı ile Putin’e gereken onur dersini vermiş ve Putin’in bütün
iç dengelerini altüst etmişti.
Erdoğan, Türk savaş uçaklarının sınır ihlali yapan ve uyarılara cevap vermeyen Rus savaş uçağını düşürdüğünü açıklarken, Rusya yerden atılan füze ile düştü yalanına sarılmaya çalışmış, ancak başarılı olamamıştı.
Erdoğan, Türk savaş uçaklarının sınır ihlali yapan ve uyarılara cevap vermeyen Rus savaş uçağını düşürdüğünü açıklarken, Rusya yerden atılan füze ile düştü yalanına sarılmaya çalışmış, ancak başarılı olamamıştı.
Düşürülen
Rus savaş uçağının temel sonucu olarak, Türkmen savaşçılar Türkmen Dağı’nın en önemli stratejik
noktası olan Kızıldağ’ı yeniden elegeçirmişlerdi.
Başlıktaki
sorunun tek cevabı buydu: "Kızıldağ yeniden Türkmenlerin kontrolünde"
Bu
cevabı bütün dünya açık ve net bir şekilde öğrendi. Türkiye Putin’in acımasız
ihtiraslarına “Dur” dedi. Arap topraklarını kan gölüne çeviren Putin'in stratejik burnunu kesti..
Âkil Ağazâde, 25.11.2015, Sonsuz Ark
Not:
Rus
İhlalleri ile ilgili yapılan görüşmeler:
- 03 Ekim 2015 tarihinde Rusya Ankara Büyükelçisi ile Dışişleri Bakanı Müş.Vek. Ahmet Muhtar Gün Dışişleri Bakanlığı’nda görüştü
- 05 Ekim 2015 tarihinde Rusya Ankara Sav. Ataşesi ile Genelkurmay Karargahı’nda görüşüldü.
- 06 Ekim 2015 tarihinde Rusya Ankara Sav. Ataşesi ile Genelkurmay Karargahı’nda görüşüldü.
- 07 Ekim 2015 Rusya Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müşteşar Vekili Alexander Kantemirov ile Genelkurmay Karargahı’nda görüşüldü
- 15 Ekim 2015 9 kişilik Türk askeri heyet, Rusya Heyeti ile daha sonra 12 kişilik bir başka Türk askeri heyet ile Genelkurmay Karargahı’nda görüştü.