"O alana belki ancak biraz genel eğilimlerin dışında ayrıntıya, insana dair olana bakmayı başarabilen az sayıda sanatçılar hele ki şairler yaklaşabilir."
Yeni hükümet o gün açıklanmamıştı ve “ertesi gün okursunuz artık” diye bağlamıştık yazıyı. Meğer ne boş bir temenni imiş. Hükümet açıklanmadığından değil, açıklandığı gün artık gündemin bambaşka bir yere savrulmasından.
Hani ortalıkta gezen o laf gibi, “Tanrı'yı eğlendirmek istiyorsanız plan yapın…” zannettik ki ertesi gün ve sonraki günler kabinenin nasıl oluştuğuna dair yazıp çizebilecektik.
Artık herkes biliyor, aynı sabah sınır ihlali yapan Rus uçağı angajman kuralı gereği bu sefer düşürüldü.
Senin bu satırları okuduğun saatlerde acaba Rusya Irak hava sahasında da ağır bombardıman yapma kararını hayata geçirmiş olacak mı? Kürdistan Özerk Yönetimi'nin bu ihtimal nedeniyle bütün uçuşları durdurduğunu biliyoruz şimdilik. Merkezi hükümetin henüz bu duruma onay verip vermediği belirsiz. ABD ve İngiltere şiddetle karşı çıkıyor bu harekâta.
Almanya'nın Fransız hava kuvvetlerine destek için Suriye'ye Tornado uçaklarını gönderme kararı aldığı yazılıyor.
Akdeniz'de balık sürüleri hele ki yunuslar kim bilir ne kadar şaşkın artan trafikten.
Hatay'dan çıkıp güneye doğru Suriye üzerinden göçtü kuşlar bu sonbahar. Yazın aynı yoldan geri dönmek isterken neyle karşılaşacakları konusunda onların da şüpheleri var mutlaka.
Her şey bu kadar hızlı akar ve değişirken işe yarayıp yaramayacağından emin olamasa da balıklar ve kuşlar kadar kafası karışık gazeteci ister istemez geçmişte söylenen zamana dayanıklı sözlere bakıyor.
Prusyalı General Clausewitz'in dediği gibi, “yayılmak savaşın doğasında var.”
Yayılıyor savaş beyaz örtü üzerindeki mürekkep lekesi gibi.
Ondan etkilenen isimler arasındaki Marx savaş için neler söylemiş, fazla ilgilenen yok henüz.
Onun teorilerini inceleyenlerden olduğu bilinen Mao'nun “İktidar namlunun ucunda büyür” sözü akıllarda daha uzun kalıyor. Oysa belli ki Mao, kendi ülkesinden Sun Tzu'dan da epeyce beslenmişti ama artık onun neler dediğine bakmak için (kitap okumaya fazla vaktin yok biliyorum) internet elinizin altında.
Velhasıl neredeyiz, nereye gidiyoruz bunu öngörmek için ne bu hızı algılamak ne bu alt üst oluşu analiz edebilme kabiliyetimiz yok. En azından benim yok.
Yaşayıp göreceğiz.
Bildiğim, milliyetçi Sırp suikastçı Bosna'da Avusturya Macaristan Veliahtı'nı vurduğunda milyonların hayatının değişeceğini ne o ne milyonlar biliyordu.
Kendisi tüberkülozdan hayatını kaybedeceği hücresinde 1918'e kadarki yıkımı izleyebildi.
Veliahtın yanında hayatını kaybeden hamile eşi Hohenberg Düşesi Sophie denk bir asalete sahip olmadığı için yaşasa bile imparatoriçe olamayacaktı zaten.
Büyük strateji kuramlarının uçuştuğu yüzyıllar boyunca onların gölgelerinin ağırlığı altında ne suikastçı Princip'in hücresinde düşündüklerinin ne Sophie'nin zaten dram olan hayatının bir önemi oldu.
Bundan sonra da öyle olacağına kuşkunuz olmasın.
O alana belki ancak biraz genel eğilimlerin dışında ayrıntıya, insana dair olana bakmayı başarabilen az sayıda sanatçılar hele ki şairler yaklaşabilir.
Tıpkı Edip Cansever'in “Mendilimde Kan Sesleri”nin aradan geçen yıllar ve olaylara rağmen dokunduğu yeri hem ışıtan hem kanatan dizeleri gibi.
Çok severim bu şiiri. Tayfun da çok sever. İçinde en çok rüzgar geçen şiirler yazan Erdem de çok sever.
Erdem, yani şu anda İstanbul'da “siyasi ve askeri casusluk; gizli belgeleri açıklamak; terör örgütüne (üye olmasa veya bilerek yapmasa da) yardım” suçlarından hakim karşısında olan Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül.
Böyle işte okuyucu; yazımın gazeteye yollanma saati yaklaşıyor iyice ve ben sigara dumanı, tost yağının kokusu, başında kavak yelleri esen delikanlılık-genç kızlıkla dopdolu Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'nun kendi yarı karanlık, ama içi umutla ışıyan kantininde tanıdığım henüz 19 yaşındaki Giresunlu Erdem Gül arkadaşımın tutuklanıp tutuklanmayacağını bilmeden yazıyı bağlamak zorunda kalıyorum.
Sonucu bilmiyorum.
Hâkimin kararı ne olacak bilmiyorum.
Ama gencecik bir adamken tanıdığım Erdem'in ne o gün ne orta yaşını artık geçtiği bu günlerde de asla Paralel Yapı veya benzeri bir oluşumun adamı olmayacağını adım gibi iyi biliyorum.
Yaşar Taşkın Koç, 02.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/maruzatim-var-hakim-bey-2023249