“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Kadın
Askerlerin İtirafları – Women Soldiers’ Testimonies
İtiraf
27
Adı: *** | Rütbe: Çavuş |
Birim: Sachlav | Yer: Hebron
Bir keresinde Hebron’daydım ve bu hayret verici küçük
sarışın kız oradaydı, “***, Küçük Şeytan” (Hebron’da bulunan yerleşim
birimlerinin birinden bir Yahudi kız) Karakolun yakınlarında, Şabat elbisesinin
içinde zarif ve sevimli ve gülümseyerek yanımızdan geçiyordu. Ve sonra bazı Araplar
gördü ve büyük bir taş kaptı yerden ve birine doğru koştu, üzerine sıçradı ve "Bum!" Onun başına vurdu o taşla.
Öylece öyle mi,
fırlatmadan?
Aynen öyle. Ona doğru fırladı ve onun
başına bu taşla vurdu. Ve bu adam yol boyunca yürüyen yaşlı bir adamdı. Sonra
bağırmaya başladı kız: “İğrenç, kanı her yerimde, çok mide bulandırıcı!!” ve
adam kıza döndü ve öylece yürüdü, benimle olan asker adama yüklendi ve onu
yumrukladı sanki adam kızı tehdit ediyormuş gibi.
Tam şok olmuş olarak orada duruyordum.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Fevkalade güzel Şabat elbisesi içerisinde aptal
sarışın küçük bir kız bir taşla bir Arabın başına vurdu ve o asker kıza dönüp
ona seslendiği için adamın suratına bir yumruk attı. Şabatı’ı geçirmek için
kendi üslerinden gelen lafını etmeye bile değmeyen diğer dört tip (asker) sanki
hadi bizi de dene der gibi adama yaklaştılar. Böylelikle Arap yarasının üzerine
elini koydu sadece ve hayatını kurtarmak için koştu.
Kaç yaşındaydı?
Yaşlı. Elliden fazlaydı sanırım. Gerçekten yaşlı.
*** (kız) kaç yaşındaydı?
Sekiz yaşlarındaydı sanırım. Küçük bir kız. Yedi ya da sekiz
yaşında. Bebek arabasında bir erkek kardeşi vardı, hatırlıyorum. Ona küçük
taşlar vermişti ve “Onu Araba fırlat, onu Araba fırlat” demişti. Bu bebek
arabasındaki küçük şey de bunu yaptı, söyleneni yaptı ve fırlattı. Oturduğu ve
çok küçük olduğu için doğal olarak o taş onun ayakuçlarını vurdu, ama kızın ona
gösterdi oydu: “Arab’a taşı fırlat.”
***
İtiraf
28
Adı: *** | Rütbe: Çavuş |
Birim: SNahal | Yer: Hebron
Hebron’daki ilk günümüzdü, büyük bir şok olmuştu, sadece
görmüş olmak için İşgal Altındaki Topraklardaydınız.
İşgal altındaki
Topraklarda daha önce bulunmuş muydunuz?
Hayır.
Nerelisiniz?
Haifa. Böylelikle daha sonra, Hebron’da bulunduğum ikinci
gün askerlere fırtına yelekleri dağıtmam için Tel Rumeyda’ya götürülmüştüm. O
bölgede olmaktan ve o şeyleri görmekten dolayı oldukça heyecanlıydım ve görevde
kalmak istediğimi söyledim.
Ve ne gördün?
Tam oraya vardığımızda, bilirsiniz, sizi gerçekten çarpıyor
çünkü demek istediğim temel eğitimde bilmeniz gereken ne (yanınıza) almak için?
Gerçekten zaten gerçekten kullanmadığınız M-16, kask ve kurşungeçirmez yelek. Böylelikle
oraya vardığımızda bir kurşun geçirmez giyinmek zorundaydım, hatırladığım
kadarıyla bir Hummer veya bir Jeep kullanıyorduk, hangisi olduğunu
hatırlamıyorum, o geniş olanlardan biriydi.
Oraya vardığımızda ve “Dışarı çık”
dendiğinde ben hiçbir şekilde çıkmıyorum dedim. “Neden?” Çünkü Hebron’dayım,
(malum) Bölge’de. Dışarı çıkmıyorum. Israr ettiler, “Hadi ama, ne oldu sana?
Görevin tam ortasındayız, çık dışarı.” Hayır, hayır, ben korktum. Neyse çavuşum
geldi, elini verdi ve beni dışarı çıkardı. Sonra başında takkesi olan küçük bir
çocuk gördüm ve harika diye düşündüm, Yahudi bir komşu, o halde gerçekten
çıkabilirim. Araçtan çıktım ve hala kısmen korkuyordum, oradan buradan ateş
sesleri duyuyorsunuz, veya onun gibi acayip şeyler. Gerçekten korktum.
Ordudaki ilk iki günüm. Böylece karakola geçtik ve bu
karakolu gördük –Tel Rumeyda– yerleşimcilerin ikametgâhlarının yanındaydı ve
orada gerçekten kalabalık yaşıyorlardı ve pencerelerinde tel ağlar vardı. Karakolun
kendisini geçtim ve şoktaydım, sanki bir savaşın ortasındaymışım gibi
hissettim.
Etrafıma bakıyorum, büyük bir harabe gibi görünüyordu ve onlar
içlerinde yaşıyordu. Ve karakol ve askerler silahlanmış ve hazır ol vaziyetteydiler
ve etrafta çocuklar dolaşıyordu ve orada burada askerlerle konuşuyorken gördüm
onları. Tellenmiş pencereli evler bu yönüyle, gerçekten tuhaftı. Ama ben yine
de heyecanlanmıştım ve düşünüyordum, vay canına, kimsenin göremeyeceği şeyleri
görüyorum.
Endişeden sonra ne oluyor?
Sonradan sakinleştim ve sonra, oraya gittiğimiz başka
zamanlar, demek istediğim, senin korkman gereken bir şey değil, onların,
Arapların korkması gereken bir şey olduğunu biliyorsun. Nasıl hareket
ettiklerini de görüyorsun, sadece sokağı geçiyorlar. Onları yol boyunca
yürüdüklerini hatırlıyorum, ve biz geziniyorduk, ve onlar İsrailli askerleri görürler,
demek istediğim Yahudi göçmen çocukları, yol kenarlarından geçerlerdi. Askerler
de. Korkuyorlar ve sen yavaş yavaş anlıyorsun ki daha güçlü olan sensin burada.
***
İtiraf
29
Adı: *** | Rütbe: Baş Çavuş
| Birim: Sınır Devriyesi | Yer: Sınır Bölgesi
Burada kendine özgü bir durum var. Tam olarak ne zaman
gerçekleştiğini hatırlamıyorum, ama 2002’nin sonlarında olduğunu düşünüyorum.
Devriyedeydim birkaç savaşçı ile ve bir başkası arkada benimle oturuyordu.
Gezici (yaya) veya benzer bir devriyede olabilirdik çünkü genellikle bir Jeepte
bizden sadece üç kişi olurduk. Fakat zaten Jeepin arkasında iki savaşçı
oturuyorduk, bir başka adam ve ben. Beş yaşlarında bir kaç çocuk yakalamıştık.
Bunun nasıl geliştiğini hatırlamıyorum, onu nereden getirdiğimizi. Filistinliydi
fakat onu topraklarına geri getirdiğimizi hatırlıyorum ya da böyle bir şey. Yani
alınmıştı ve etraflıca tokatlanmıştı biraz ve Jeepe alınmıştı ve bu çocuk
ağlıyordu öyle ki yanımdaki adam “Neden, ağlama!” diye bağırıyor. Adam çocuğa
gülmeye başlar ve böylelikle sonuçta çocuk da ona gülümser (diye düşünürken
ben) ve sonra - bum, karnına bir yumruk. Vay be, ben bile o kadar güçlü bir
yetişkini yumruklayamazdım. Bir çocuk – sadece beş ya da en fazla yedi
yaşlarında. Ufacık. Bum. Neden? “Bana gülmeye kalkma!”
Çocuk askere gülüyor
muydu?
Sanmıyorum, onun güldüğünü görmedim. Kesinlikle askerden
değil, korkudan titriyordu. Hepsi “Hayır, hayır…” diye yalvarırdı kendilerine
zarar vermemeleri için.
Birsen Şöhret, 25.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk-Çevirmen Yazar, Çeviri
Çevirmenin Notu: Çevirideki kesik, kekremsi ifadeler, röportajlardan yazıya aktarılan orijinal metne sadık kalındığı için, olduğu gibi çevrilmiştir.
Orijinal Metin: