25 Aralık 2015 Cuma

SA2246/TG171: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 19. Bölüm

     “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-50

Sınır Devriyesi ile aranızda hiç anlaşmazlık oluyor muydu?

Genellikle onları uzaktan gözlemlerdik. Mobil komuta biriminde görev yaparken onları görürdük. İbadet gününde Tenuvah yolunda (yerleşimcilerin ibadete giderken kullandıkları yol) olurlardı, Filistinlileri kontrol ederlerdi.

(Bir keresinde) Asker (Sınır Devriyesi), Filistinli bir adama bağırdı:”Gel buraya! Ellerini duvara daya!” Adamın ayaklarını açmasını istedi: “Bacaklarını aç!” Daha çok açması için ayaklarına tekme attı ve adam yere düştü. 


Bu arada iki devriye askeri kahkahalarla gülüyordu. Daha sonra: “Tamam ayağa kalk!” diyerek üzerini aradılar. Adamın orasını burasını tutarken “Bu nedir?” diye sorarak gülüyorlardı. [Çev: Anlaşıldığı kadarıyla Filistinli adamın namahrem yerlerini taciz ediyorlar] “Bu nedir? Şu nedir? Peki, şurada ne var?” Bu şekilde. En sonunda :”Hadi koş kaybol!” diyerek onu bıraktılar. 
  
Bu olay nerede oldu?

Atalar Mezarlığı’nın girişindeki kontrol noktasında, Tenuvah Yolu’nun sonundaki kontrol noktası. Bunu yaparken çok eğleniyorlardı. Çok komik, bu kontroller, büyük bir eğlenceydi (onlar için). Sınır Devriyesi etrafta dolaşırdı, bilirsiniz silahları omuzlarında, ortalıkta kasılarak yürürler, çok çirkin bir görüntü, her şey onlar için eğlencedir. 

Onlarda gördüğüm genel hal bu şekilde, maalesef. Sonra yerleşimcilere karşı davranışları. Eğer bir yerleşimci, yolun kendine ait tarafından yürümüyorsa neredeyse yüzüne tokat atar gibi bağırırlar. Size anlattığım gibi eğer istemezlerse, kim olursa olsun hoş davranmazlar. Karşılarındakinin kim olduğu önemli değildir.  

***
İtiraf-51

Filistinlilere ait bir pazar olan “Shalalas” mevkiinde devriye yapardık. Burası Filistinlilerin pazar yeri olarak kullandıkları canlı bir caddeydi ve ordu olarak biz orada düzenli olarak dolaşırdık. Askerler burası hakkında uyarılmıştı, haklı olarak. 

Bir asker olarak oralarda dolaşmak oldukça korkutucuydu. Yani pazar yerinin civarında Filistinlilerin yaşadığı sokaklarda yürüyorsunuz. Orada herhangi bir şeyi saklamak oldukça kolaydır. Diğer yandan bütün gün bu civarda bulunduğunuz için pazara fazla zarar vermek de istemezsiniz. Bahsettiğim pazar, Beit Hadassah adı verilen Yahudi yerleşkesinin hemen alt tarafındaydı. 

Bir Cuma ya da Cumartesi öğleden sonra pazar yerinin içinde yürüyorduk, etraf oldukça sessizdi. Ben askerlerin oluşturduğu sıranın en sonundaydım ve birden hemen yanı başıma doğru düşen bir taş fark ettim. Elime telsizi alarak diğerlerine bir saniye beklemelerini söyledim. Etrafa şöyle bir baktığımda bu Beit Hadassah tarafından bir sürü çocuğun bana doğru taş atmakta olduğunu gördüm, bazıları büyük taşlar atıyordu.  

Yahudiler size taş mı atıyordu?

Yahudiler taş atıyordu. Bize değil, ama pazarda bulunan Filistinlileri hedefliyorlardı. Yani hedefledikleri biz değildik. Onlara doğru koşup engellemeye çalıştık. Şimdi, size bahsettiğim çocuklar on yaşın altında. Birçok çocuk vardı, yirmiden daha fazla. Çatıların üzerine çıkmış, ellerindeki taşları atıyorlardı. Bizim devriyede altı asker vardı. 

Sonrasında çocukları yakalamaya başladık, onları oradan kovalamaya çalışıyorduk. Hep aynı durum, on yaştan daha büyük olmayan çocuklar, onlara karşı çok fazla şiddet uygulayamazsınız. Çaba gösterirsiniz, aklınızda hep şu vardır: Şiddet yok. Diğer yandan şöyle düşünürsünüz: Nasıl bir şeyin içindeyim, Filistinlilere taş atıyorlar ve ben bunlara karşı hoşgörülü olmak zorundayım? Demek istediğim ne olursa olsun bunları durdurmam gerekir, en azından düşündüğüm şey buydu. (Siz sorunca) bu olay aklıma geldi. Onları durdurmamız epey bir vaktimizi almıştı.   

Olay ne kadar sürmüştü?

Ne kadar sürdüğünü tam hatırlamıyorum. Her birimiz üç çocuğu yakaladık onları itelemeye çalışırken direniyorlardı, en sonunda evlerine doğru kaçtılar. Bu olayın ardından, görev sonrasında kendi aramızda da büyük bir tartışma yaşadığımızı hatırlıyorum.

Neden?

Çünkü içimizdeki askerlerden bir iki tanesi çocuklara ders vermeye çalışmıştı. Yani arkadaşları taş atarken askerler bunların beş altı tanesini karşılarına alıp Araplara taş atmanın neden yanlış bir şey olduğunu açıklamaya çalışıyorlardı. Yakın arkadaşlarımdan biri bu askerlerden biriyle Baruch Goldstein’ın (cami içinde ibadet ederken onlarca Filistinliyi katleden biri) haklı mı haksız mı olduğunu tartıştığını gördüm. 

Acı bir durum, yani 8-9 yaşlarındaki çocukların Goldstein’ı idol haline getirdiklerini görmek insanı incitiyor. Orada bulunan çocukların tümü Goldstein’ı idol olarak görüyordu. Diğer taraftan sizin oradaki görevinizin çocukların gelecekte bu şekilde düşünmelerine engel olmak olmadığını biliyorsunuz. Bunu yapmanız mümkün değil. Ben böyle düşünüyordum. (Görevim) sadece onları aşağı yoldaki Filistinlilere taş atmaktan alıkoymaktı.   

Kendi aranızda bu meseleden dolayı mı kavga ettiniz?

Bir tartışma oldu. Bazımız, onlar daha çocuk oldukları için bu şekilde düşünmelerine engel olmamız gerektiğini söylüyordu. Ben de onlara böyle bir imkânımızın olmadığını söyledim. Keşke olsaydı ama yoktu. Bunu yapabilmek için yeterli imkân ve mekâna sahip değildik. 

Bu tür olaylar ne sıklıkla oluyordu?

Hatırladığım kadarıyla yerleşimci çocuklar sık sık bu şekilde taş atarlardı. 


<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 25.12.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 



Orijinal Metin:

http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf




Seçkin Deniz Twitter Akışı