“Rusya’nın sadece iki dostu vardır: Ordusu ve Donanması.”
III. Alexander
Emperyalizm ince işçilik gerektirir. Uzun yüzyıllara kök salmış bir tarih bilinci, şeytani bir dikkatle örülmüş ve sık sık bedellerle denenmiş kalıcı sadık bağlılar grubuna yaslı planlar, bunların her kriz sürecinde karmaşık ilişkiler ağına sahip sosyo-ekonomik ve jeo-stratejik gereklerce yeniden ve yeniden harmanlanması, her birinin insan kapasitesini çok aşan biçimde kayıt edilmesi, tasnif edilmesi ve geçmişten geleceğe bütün canlılığı ve bir o kadar viral yollar ile aktarılması gibi çok zahmetli, sabır gerektiren çok ince bir işçiliktir emperyal olmak.
En mahir emperyalistlere bakın, bütün derin ve kapsamlı sömürü ağlarında onların eli/kolu vardır, bütün büyük krizlerin tamamında, işgal ve kitle kıyımların tamamında parmakları vardır, bütün doğal kaynak ve insani hamulenin muazzam kısmı her tür yol ile o başkentlere akar ama hiç bir protestoda bayrakları yakılmaz, hiç bir sıkı ideoloji içinde onları tel’in eden sloganlar üretilmez, kitlelerce dostları yoktur ama kitlesel düşmanları da yoktur.
Bir de kaba güç ve saldırganlığı, kibir ve fırsatçılığa kararak ortaya atılan güçler vardır ki buna en iyi örnek, şu ara bir dünya gücü olarak Ortadoğu’ya dalan Rusya’dır. Avrasyacılık tezi üzerinden kurguladıkları yeni emperyal vizyonlarında Rusya’yı bölgenin kalpgahı olarak tanımlarken, bu kalpgahın etrafında, ‘çeperinde’ yaşayan halklar ile 500 yıllık tarihleri sonunda hemen hiçbir sahici ilişki geliştirememiştir. Kendi çeperindeki Ermeni, Gürcü dindaşları dahil diğer Türki halklar ve Slav halkları ile sadece güç ilişkisi üzerinden kaba bir iktidar/sömürge dayatmasında bulunan Rusya’nın, tarihteki iki önemli çıkışının yarattığı muazzam bir ‘yeniden’ baskısı ile hareket ettiğini söylemek abartı olmaz.
Rus olarak tanımlanan siyasi iddianın tarih sahnesine çıkışı oldukça geç bir tarihte, 1500’den sonradır. 3. Roma olarak da adlandırılan bu siyasi iddianın en temel sorunu, soğuktur. Bu soğukluk sadece iklim değil, ondan mütevellit Rus toplumunun içinde var olduğu derin yoksunluk, derin acı çekme ve acıya tapınma hali, patates/pancar/votkadan müteşekkil esrik ve karamsar dünyası ile insanlığa kayda değer hemen hiçbir değer vaaz edememiştir.
En başarılı oldukları Çarlık ve SSCB dönemi boyunca yaptıkları gayri insani ve yüz kızartıcı katliamları, toplu sürgünleri, milyonlarca insana dayattıkları akıl dışı toplu sindirme ve cezalandırma hareketleri için dünyada artık muazzam bir külliyat mevcuttur. Sadece yetmiş yıllık SSCB dönemindeki yasal cezalandırmalarla öldürülen insan sayısının 20 milyonu geçtiği tahmin edilmektedir.
Antitezi olduğu iddiası ile Batıya karşı halkları örgütleme projesi olan Çar’lıktan SSCB’ye ve son Avrasyacı girişim olarak Rus oligark Putinizm'e kadar Rus kafası, sözde savaş açtığı Batı emperyalizminin kötü bir kopyasından başka bir şey değildir. Rus aklının gerisinde iç burkan bir tarih sahnesine tekrar çıkma hevesi yatmaktadır, lakin Rus aklı olarak tanımlanabilecek bir derin ilişkiler ağından, söz etmek zordur.
Bütün savaşçı gücünü Tatar ve diğer göçebe etnisitelerden alan bu esrik Slavlığın anlam dünyası olarak öne çıkardığı Rus Ortodoksluğu da temelde batı değerler dünyasına kaba bir öykünmeden başkaca bir şey değil. Ortodoksluğu Ekümenik bir yorumla doğu halklarının etrafında kenetleneceği bir anlam dünyası halinde yorumlamak da tersine doğu halklarına, Ermeni, Slav, Yunan ve diğer halklara ahlaksız bir teklif ve kullanım değeri kadar bir önem atfetmekten ibarettir.
Benzer şekilde İslam dünyasına dönük bir yarma harekatı için bir kullanım değeri atfettiği Şiiliğe ilgisi de kötü bir kumpas ve asla iyi niyet taşımayan bir ahlaksız teklif mesabesindedir.
Bu kadar kısır bir siyasayı, emperyal bir iddia olarak insanlığa ve bölgeye sunmak ancak patates/pancar/votka ile esrik ve karamsar, umutsuz ve gri dünyası ile Rus aklının ortaya koyabileceği bir garabettir.
Kaba Rus Aklı
500 yılı aşkın bir süredir emperyal hedefler güden Rus aklının bölgede inşa edebildiği tek bir stratejik/müttefik hat yoktur. Bütün ilişkileri konjonktürel, güncel çıkar ve operasyonel değer odaklıdır. Son yüzyılda, Marksist/Lenininst değerler dünyası üzerinden ilişki kurduğu hiçbir sosyoloji ile kalıcı ve stratejik değer atfedebileceğimiz bir ilişki geliştirememiştir. Bir dönem yönettikleri halklardan Rusları hayır ile yad eden bir halk yoktur desek yanlış olmaz. 500 yıldan beri kilitlendiği sıcak denizlere inme hedefinde gelip tutunduğu tek kayda değer şey, hiçbir insani ve sürdürülebilir siyasi değer sahibi olmayan bir aile şefliği ile kurduğu kaba güç ilişkisinden kotardığı Lazkiye askeri üssüdür.
Ve şimdi bodoslama daldığı Ortadoğu’da, tıpkı kırk yıl evvel vahşice daldığı Afgan dağlarında tosladığı acı gerçeğe yeniden toslamış bulunmaktadır.
Rusya’nın, 4 yılı aşkın bir süredir çok kaba bir şekilde bir katliam operasyonu yürüten Esed aile şefliği ile kurduğu ilişki tam anlamı ile kaba emperyalizm ve sömürgecilik faaliyetidir. Suriye’nin mazlum halkına hiçbir gelecek vizyonu koymayan, hiçbir makul ve tartışılabilir siyaseti söylem düzeyinde bile ifade edemeyen Putinizmin Suriye’nin geleceğinde bir yeri olmayacaktır. Tıpkı Kongo’da Belçika’nın, Cezayir’de Fransa’nın, Libya’da İtalya’nın olmadığı gibi. Tek farkla ki batılı emperyalistler kendi ontolojilerine yatkın sosyolojik hatlar inşa edebilecek kültürel değerlerini başarı ile taşıdılar, dilerini, yaşam biçimlerini benimseyen kesimler var edebildiler. Ancak başta Suriye olmak üzere dünyanın geri kalanına Rus Putinizmi'nin verebileceği hiçbir şey yoktur.
Suriye’de işlenmekte olan insan kıyımına, katliamlara 4 yıldan beri ortaklık eden Rusya, son bir kaç ayda artık Esed aile şefliğine verdiği destekle yetinmeyip devasa askeri kompleksi ile bizzat Suriye içine girmiş, bununla da yetinmeyip bütün bölge ülkelerini tehdit ve gözdağı ile sindirmeye, bu oldu bitti işgale her kesimi razı olmaya zorlamaya başlamıştır. İşte Türkiye ile yaşadığı uçak krizi bu dayatmaların kaçınılmaz sonuçlarından biridir.
Acemi Emperyal
Rusya acemi emperyal olarak şu ara daha ince işçilik gerektiren, akıl ve derin tarih bilinci gerektiren işlere yönelmiş görünüyor, HDP Eş Başkanı’nın Rusya ziyareti ve Lavrov ile yaptığı görüşme, Esed aile şefliğinin verdiği vekalet ile Türkiye’nin sınırında bir ‘Kürt komünü’ inşaasına girişen PYD ile kurduğu ilişkiler buna işaret etmektedir. Lakin Putinizm ve PKK’nın anlamadığı bir şey var, Kürt sosyolojisi ve bölgenin diğer herhangi bir halkına Rus emperyalizminin verebileceği hiçbir şey olmadığı gibi, Rusların yüzyılın başında en başta Kürtlere ve bölge halklarına yaşattığı zulüm ve zorbalıklar, aldatmalar, kıyımlar henüz tarih bile olmamıştır, capcanlıdır. Ama özellikle de Kürtlerin bu ahlaksız teklife tav olacağını düşünenler, sadece barikatta aşk fantezileri ve mazlum Kürd’ün kanı üzerinden devrim hayalleri kuran Cihangir solcuları olabilir ki, Rusya onların siyaseten nasıl bir toplumsal dışlanmışlık yaşadığını görebiliyordur umarım.
Şimdi yeniden başa dönelim, Rusya eğer bölgede gerçekten kayda değer bir ülke olmak istiyorsa, kendi ülkesindeki 20 milyonu aşkın açlık sınırının altındaki yoksullar, zulüm altında inlettiği Kafkas halkları, mazlumluklarını sonuna kadar sömürdüğü ve derin bir vesayet altında yaşattığı Ermeniler, sürekli tehdit ettiği Ukrainler, Finler ve diğer Slavlar ile adalet ve işbirliği üzerinden bir ilişki geliştirmesi ilk yapması gerekenlerdir. Kıtalararası füzeler üretebilen, yok edici savaş araş gereci geliştirip hiçbir insani değeri sureta bile tanımayan bu tavrı ile Rusya olsa olsa mahallenin ilk fırsatta birinden tokat yiyecek kabadayısı mesabesindedir.
Esas olan adalettir, esas olan hakkın yanında olmaktır, esas olan kim olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı durmaktır. Yoksa en ileri insan katletme makineleriniz ile gelir, bir süre öldürür sonra gerisin geri karanlık ormanınıza geri dönersiniz.
Mustafa Ekici, 27.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar