"Geldiğimiz noktada sorunun çözüm yolu nedir?"
Bu sorun aslında Kandil'in de bağlı olduğu güçlerin ürettiği bir sorun haline dönüştüğü için artık Kandil'i de aşkın bir hale gelmiştir. O halde sorunun halledilebilmesinin tek yolu Kandil'in devreden çıkarılmasına bağlıdır.
Eğer bugün önümüzde bir Kandil sorunu olmasaydı "Kürt Sorunu" diye nitelendirilen eşit vatandaşlık sorunu çoktan ortadan kalkmıştı. Sadece HDP dahi, eğer Kandil'e bağlı bir parti konumunda olmasaydı bu sorunu dilediği yere evriltmeye yeterdi...
PKK'yı TC. uygulamaları sonucu 70-80'li yıllar üretti. Stalinist bu yapı süreç içerisinde şu veya bu şekilde bir legal/siyasal kitle oluşturdu. Ve bu siyasal kitle büyüyerek ve daha da büyüme istidadı göstererek yurdun dört bir yanından sempati kazandı.
Bunu nasıl becerdi derseniz; ülkedeki siyasal boşluğa iyi sızdı ve kendini tümüyle Kandil'e bağlı olamayan, ondan ayrı bağımsız bir siyaset üreten parti olarak gösterdi. Ve aslında da bir Öcalan projesi olan gerçek HDP de böyle bir şeydi. İçinde her tür zenginliği barındıran HDP projesi Türkiye'yi bütünüyle evriltecek ve haklı taleplerin kabulüyle yerinden yönetim modelinin gelişmesiyle de merkezi yapı demokratikleşecekti.
İktidar bunun sağlanabilmesinin önünü açtı, HDP kendine geniş bir zemin buldu ve iktidar da kendine engel olmak için önüne çıkanları da bir şekliyle çuvala koydu. İktidarın hedefi 'Kürt Sorunu'nu ortadan kaldırmaktı.
Sorunun demokrasi içerisinde çözümü için ilk şart ise içeride silahsızlanma ve silahlı güçlerin dışarıya taşınmasıydı. Eğer sadece bu yapılmış olsaydı bugün HDP bölgede ve ülkede etkinliğini artıracak, bağımsız demokratik taleplerini kolayca seslendirecekti. Ancak Kandil silahlanmayı artırıp, çocukları da militanlaştıracak bir yola başvurup şehirleri ele geçirmeye kalkıp, HDP'yi kuyruk olarak peşine takınca bu manzaralar zorunlu olarak yaşanır oldu.
Yetmedi. Kandil bütün gücünü iktidarla boğuşan güçlerin emrine amâde hale getirdi. İşte Bayık'ın utanç verici cümleleri:
"Yakında Türkiye'nin içinden ve dışından gelen başka örgütlerle birlikte yakında bir devrimci direniş cephesinin kuruluşunu ilan etmeyi öngörüyoruz. Adını veremeyeceğim bu örgütler, Erdoğan rejimine karşı bizimle aynı mücadeleyi paylaşıyorlar ve bizimle birlikte mücadele edecekler.."
"Ortadoğu'da varlık gösteren tüm güçlerle taktik ilişkilerimizin olması ve herhangi bir tarafı tutmadan kendi çizgimizi muhafaza etmemiz gerekiyor. Soğuk Savaş bitti, birbirine karşıt gibi görünen güçlerle çıkarlarımız buluşabilir..."
Açıkça diyor ki "Biz varoldukça Türkiye'nin düşmanlarıyla birlikte hareket edeceğiz ve bunu Kürt Devleti için yaptığımızı sizlere kabul ettireceğiz. Bakın bunu Öcalan'ı aşarak bu yerlere getirdik. O halde artık onun söyledikleri de anlamsız, tek merkez biziz."
Bunu şimdilerde açıkça bazı HDP m.vekillerine de söyletiyorlar.
Geldiğimiz noktada sorunun çözüm yolu nedir? Çözüm, Kandil'i aşmaktır...
Kandil iki türlü aşılır; Onun güçlerini kırarak, tıpkı cemaate yapılanı silahla yaparak onu etkisiz bir unsur haline getirmek veya onu taşeron olarak kullanan güçlerle anlaşmak...
Türkiye ikisini birlikte yapmaya çalışıyor. Çatıştığı dış güçlerle anlaşamazsa dahi İran modeliyle Kandil'i etkisizleştirerek İran'ın Karayılan'ı devreye sokmasına benzer bir durumla, Öcalan'ı yeniden devreye sokması...
Öcalan bu noktada etkili olur mu? Olur. Zira kandil onu devre dışı bırakırken de ismini, imtiyazını iyice sömürdüğü, tabusunu yıkmaya çalışmadığı için o hala kitlenin lideri görünümünde...
Kandil'in gücü zayıfladığında veya Türkiye Kandil'i devreye sokanlarla bir şekilde uzlaşırsa Öcalan yeniden kaldığı yerden devam eder ve HDP yenilenir, silahlı güçler yurdu terk eder, görüşmelerin yolu açılır.
O zamana kadar iktidar bildiği yöntemi uygulamak zorunda...
Adnan ONAY, 28.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar