"İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır."
Maraşî Şiî Seyitler Hareketi
Seyyid Kavameddin Maraşî liderliğinde Miladî 1350-1360 (Hicri 751- 762 )yılları arasında Mazendaran’da Maraşî Şiî Seyitler hareketi ortaya çıkmıştır. Seyyid Kavameddin’in babası Şeyh Hasan Cüri’nin müritlerindendi ve bu nedenle Mazendaran bölgesi temelleri daha önce atılmış olan “Hasaniye” Tarikatına (Hasan Cüri) geçmiştir. Miladî 1340 (Hicri 741) kurulan tarikat soyunu altıncı İmam Cafer’e dayandırıyordu.
Çok güçlenmiş olan bu tarikat arka arkaya Mazenderan Eyaletinde bulunan “Bavendliler, Garenliler ve Badüspanlılar” hükümdarlarına saldırıyorlardı. Bavendli kavmini ortadan kaldıran Efrasyab Çulavi, Seyyid Kavameddin’le çatışarak onu tutuklar. Ama Seyyid Kavameddin serbest bırakıldıktan sonra tekrar Efrasyab Çulaviy’le savaşır ve galip gelir sonra Sarı ve Amul bölgelerine girer ve Miladî 1360 (Hicri 762) yılında Mazendaran Maraşî Seyyid hükümetini kurar.
Bu devlet Timurun tarafından ortadan kaldırıldı, ama Timur’un ölümünden sonra tekrar Mazendaran da güçlendiler.(39)
Gilan Seyyidleri Devleti
Gilan’da (Lahican) Emir Kiya, şia seyyidlerinin liderliğinde zamanın hâkimleriyle mücadele etti ve bu konuda Mazendaran seyyidlerinden yardım istedi. Miladî 1370 (Hicri 771) yılında “Sadat-ı Gilan” (Gilan Seyyidleri) Devletini Lahican da kurdular. Bu Devlet Miladî 1592 (Hicri 1001) yılına kadar devam etti.(40)
Hurufiye Hareketi
Timurlar döneminde de İran halkı zor durumdaydı. Bu dönemde de Moğollar döneminde olduğu gibi toplumda fesat, ekonomik krizi ve kıtlıktan dolayı Sufî hareketler devam etmiştir. Bu hareketler de aynı Moğollar dönemindeki özellikleri taşıyordu, yani hem mezhep özellikli hem de halkın katıldığı hareketlerdi. Bu hareketlerin en meşhuru “Hurufî’ye” hareketidir.
Hurufî’ye bir tarikat ve Şiî Gulatlarındandır. Bu hareketin kaynağı diğer hareketlerde de olduğu gibi önceki asırların hareketleridir. Bu hareket Batinî akideden etkilenmişti. Bektaşiler de etkilendikleri Hurufî’ye tarikatı gibi Osmanlı Devleti’ne karşı çıkıyorlardı.
Fazlullah Abdul-Rahman Hasanî- Naim
Safevî döneminde Noktavi tarikatı Hurufî’nin etkisindedir ve ilişkileri vardır.(41) Miladî 1340 (Hicri 740) yılında Hurufî’ye tarikatının lideri “Naim’i” mahlaslı Fazlullah Abdul-Rahman Hasanî Esterabad’da (Mazendaran) diğer bir görüşe göre Şirvan da doğdu. Babası Esterabad’ın baş kadısı fakat (Fazlullah) çocukluğunu Şirvan ve Necef de geçirmiştir.
Babasının ölümünden sonra küçük yaşlardan beri züht ve takvayla yaşayan Fazlullah Hz. Mevlana’nın bir beytinin etkisinde irfana yöneldi. Fazlullah rüya yorumluyordu ve hayatını Takaya dikmekle geçiriyordu. Halk onun dürüstlüğüne ve doğruluğuna inanıyordu ve ona “Helal hor”(Helal yiyen, helal iş yapan) adını vermişti. Miladî 1384 (Hicri 786) yılında Fazlullah Mehdi olduğunu iddia etti. Miladî 1395(Hicri 796) yılında Miran Şah emriyle Şirvan da öldürüldü.(42)
Daha sonra Fazlullah’ın cesedi Timur’un emriyle yakıldı. Fazlullah Esterabadi’nin kaleme aldığı yarısı Farsça yarısı Esterabad lehçesinde yazılmış Urfname ve bazı tezkireler de ikisine birlikte Cavidan-Name denilen Cavidan-ı Kebirve Cavidan-ı Sağır adlı eserlerinin yanında, kendisine ait olan farsça Arş-name (1100 beyit) adlı manzume ile Muhabbet-name adlı bir eseri bulunmaktadır.(43)
Fazlullah'ın damadı Ali Al’a- Nesimî ve Hurufiliğin Anadolu'da Yayılması
Fazlullah’ın 3 oğlu ve 4 kızı vardı. Kızlarından birisi Fatma Hatun Fazlullah’ın müridi Ali Al’a ile evlendi ve Ali Al’a Anadolu da Hurufîliği yaydı. Böylece Hurufîlik ve Bektaşiliğin birbirlerinden etkilenmelerine neden oldu. Hurufîler’in düşüncesini yayan diğer bir önemli ismi Miladî 1418 (Hicri 821) yılında Haleb ulemaların fetvasıyla (44) derisi diri diri yüzülerek öldürülen “Nesimi” adlı meşhur şairdir.(45)
Hurufîye tarikatı her bir harfe bir anlam yüklüyordu. Hurufî’ye, harfleri ve onun sırlarını arayan bir fırkadır. Harflere böyle bir bakış, tarihte çeşitli gruplarda görülse de Hurufî’ye; Kur’ân’ın ayetlerini kullanarak harflerin sırlarını araştırmak üzere inşa olmuştur.
Hurufîlere göre Arapça; Kur’ân, Arap kavmi ve Hz. Peygamberin dilidir ve ilim özet olarak ve üstü kapalı bir şekilde onda mevcuttur. Farsça, Allah’ın onlara üstünlük inayet ettiği kavmin dilidir.(46).
Birçok şehirleri gezen Fazlullah, İsfahan’da rüya yorumu yaptığı için meşhur olmuştur. Bu nedenle orada birçok derviş ve halk ona katılmış ve İsfahan onun hareketinin merkezi olmuştur. Fazlullah, daha sonra da Tebriz’e gider ve orada da rüya yorumculuğu yapmaya devam eder.
Kırk yaşında Kur’ân’ın “Mukatta harflarının”(47) sırrı ona aşikâr olup peygamberlerin sır ve makamı ona açıklanmıştır. Böyle bir durumda olan Fazlullah ve onun müritleri siyasi bir grup olarak ortaya çıkmışlardır.
Fazlullah’ın asıl müritlerinin ve Tebriz’deki müritlerin siyasi görüşleri var olup ve onların sesi Osmanlı başkentine de ulaşmıştır. Hurufîlerin Bektaşîler üzerinde de olan etkisi Yeniçerilerle ilişkilerine neden olmuştur.(48)
Harflerin sırrına inanan Hurufîlerin hareketleri hızla siyasete dönüşmüş ve Timurlu hükümdarları ve büyüklerine karşı çıkmışlardır. Fazlullah’ın ölümünden sonra da Hurufîlerin yalnız İran değil Türkiye, Irak ve Suriye’de de müritlerinin sayısı artmıştır.
Fazlullah, Mavera’un-Nehir’in bazı bölgelerinde Çağatay kavimlerindeki taraftarların çoğalmasını kendi iktidarını zararlı gören Şahruh, onların bu topraklardan atılmasını istedi.(49) Bu nedenle Herat’da yayılan Fazlullah’ın müritleri Şahruh’un ordusuna girerek Timur Devletini yıkmaya çalıştılar.
Miladi 1427 Hicri 830, Hurufîlerden “Ahmed-i Lur” adlı biri tarafından Cuma namazında Herat’da Timurlu Şahruh’a karşı yapılan ve başarısızlıkla sonuçlanan suikast girişimi Hurufîler’in toplu katliamına neden olur. Hatta Bu katliam Timur Devleti’nin içindeki Hurufî taraftarlarının ölümüne de neden olmuştur. Hurufîler tarihin seyrinde önemli ve etkili olmuşlardır.
Hamidreza Mohammesnejad, 31.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Tasavvuf ve Siyaset
Hamidreza Mohammesnejad Yazıları
Metnin Orijinali:
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, TAD, C. 34/ S. 57, 2015, s.99-120, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1986/20787.pdf
Sonsuz Ark'ın Notu: Çalışmasının yayınlanması için Hamidreza Mohammesnejad Beyefendi'nin onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 19.12.2015
Dipnotlar:
39- Handmir,a.g.e, s. 567.
40- Nasreddin Mar’aşi, Tarih-iDeylemistan ve Gilan, ManüçehrSutüdeh çalışması, Tahran 1968, s. 120-147, Nesireddin Maraşi, Tarih-i Rüyan, Taberistan ve Mazendaran, Muhammed Hüseyin Tasbihi çalışması, Tahran 1975. s. 22-28.
41- RevşenHiavi, Tahkik Dar Tarih-i Ara ve Akayed, Tahran 2001, c. I, s. 239-243.
42- CL. Huart,“Fazlullah”İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı, cilt IX, s. 535,
43- CL. Huart, a.g.m.,s. 536,.
44- İbn-i Hecr-ı Asgalani, İnbaul-GamrBı-ebnaul-Umr, Hayderabad Deken, 1976, cilt V, s. 46-47.
45- Erol Gündüz, “Divan Şairi Seyyid Nesimi’nin Halk Şairi Kul Nesiminin Üzerindeki Etkileri”Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume: 3, Issue:12,Summer 2010,s. II.
46- Meryem Mir Ahmedi, Safevî Çağında Din ve Devlet, Emirkebir Yayınları, Tahran 1984, s. 23.
47- Kuran’ın 29 süresinin başlangıcında bulunan ve manası kimse tarafından tam olarak bilinmeyen harflere denilir ve kuran’da toplam 79 defa tekrarlanır. Bu mukatta harfler bazen ن , ق ve ص gibi tek, diğerleri de ikiden yediye kadar harften oluşan oluşmaktadır.
Bu harfler:“Bakara, Ali İmran, Araf, Yunus, Hud, Yusuf, Rad, İbrahim, Hicr,Meryem,Taha, Neml, Kasas, Ankebut, Rum, Lukman, Secde, Yasin,Sad, Mümin, Fussilet, Şura, Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkaf, Kaf ve Kalem” surelerinde geçmektedir.Mukatta harflerinin iki anlamı vardır: 1. Yemin etmek ve “ bu Kuran Allah tarafındandı” Arapları Uyarmak
için ... 2. Arapları (Müslüman ve Cahil) doğruluğa ve niçin iyi davranmıyorsunuz diye dikkatlerini çekmek ve neden Kuran’ın çağrısına tepkigöstermiyorsunuz. Bkz. Muhammed bin Cerir-i Taberi, Tefsir-i Taberi, çev. Ebulkasim Payende, Tahran 1974, ciltI, s. 72; CelaleddinSiyüti, El-İtkan, çev. Seyyid Mehdi Hairi Kazvini, Emirkebir yayınları, Tahran
1999, ciltIII, s. 24 ve 31.
48- Abdulbaki Gölpınarlı, Fihrist-i Mutün-, Hurufiye, Tevfik Subhani, Sazeman-ı Çapve İntişarat Yayınları, Tahran 1994. s. 31.
49- İbn-i Hecr-ı Asgalani, İnbaul-GamrBı-ebnaul-Umr, HayderabadDeken, c. V,1976, s. 47.