"2016 belli ki bir çok açıdan zor geçecek, ama kendi toplumsal fay hatlarımızdaki çatlakları bir an önce büyümesine müsaade etmeden kapatmamız gerek."
Her yılın son günleri ve yenisinin ilk günleri bunun muhasebesiyle geçer az çok. Neler yaşadık giden yılda, önümüzde görünen ne? Sadece takvimcilik, bir basın alışkanlığı değil bu. Geçene bakıp geleceği öngörmeye çalışma, yorumlama kaygısı bir yanıyla.
Giden yıl neresinden baksan dökülen, elimizde kalan bir 365 günden ibaretti. Fazlasıyla acılı, fazlasıyla kanlı bir yıl oldu. 7 Haziran'dan sonraki berbat beş aylık süreç 1 Kasım'da güçlü bir iktidar çıkarsa da taşırdığı sorunlar yıl biterken hâlâ ensemizde işte.
Küresel krizin derinleşmesi, ihracat pazarımızdaki daralma, ekonominin reformları beklerken karşılaştığı zorluklar devrediyor bilançolarını 2016'ya. Bunlarla başa çıkılır nihayetinde. Bunları ağırlaştıran ya da önemsizleştirense dış politikayla, bölgedeki gelişmeler olacak.
Sınırların içinde ve hemen ötesinde 'Kürt' kelimesiyle özetlenecek birbirine sıkı sıkıya bağlı iki mesele önümüzde duruyor.
Ankara ne Diyarbakır'da ve bazı ilçelerdeki terörle mücadeleden vazgeçmeye ne Cerablus'ta bir oldu bittiye razı görünüyor.
Sınırların içindeki mücadelenin inatçılığını doğrudan Cerablus hamlesinin parçası olarak görürken sınır ötesinde öyle veya böyle ABD ile Rusya'nın işbirliği yaptığından şüphesi yok. Güneyinden kuşatılmanın orta vadeli sonuçlarına katlanmak yerine “madem sonunda niyet bu, ne olacaksa şimdi olsun” diyerek gerekirse herkese rağmen müdahaleye hazır ve kararlı.
Yani takvimdeki son rakam değişince aslında bugün önümüzde duran sorunlarda ya da onlara yönelik çözüm arayışlarında hiçbir şey değişmiş olmayacak.
Aradaki temel fark bundan sonra olacaklara kayıt düşerken on iki ay boyunca 2016 diyecek olmamız.
Yeni yılda belki en yeni başlıklardan biri Kıbrıs'la ilgili olabilir. Akdeniz'deki silah yığınağı, kıyıdaş ülkelerde, ama sosyal/siyasal, ama silahlı ama ekonomik kargaşa adayı daha önemli hale getiriyor. İster istemez bu kargaşada sürekli yeni ittifaklar oluşuyor.
Abdülhamit'in tahta çıktığında, savaş isteyenler yüzünden çıkmasını önleyemediği 93 Harbi'nin ağır yenilgisi yumuşatılsın diye İngiltere'ye kiralanmak zorunda kalınan Kıbrıs adasında ancak merhum Menderes'in diplomatik çabaları sayesinde elde edilmiş haklarla 1974'te yeniden söz sahibi olabildik.
Doğalgaz, petrol vesaire orta vadede bugünkü öneminden çok şey kaybeder, kaybetmeye başladı da hatta. Sınır tartışmaları, bu kargaşa da gün gelir bir istikrara kavuşur. Bütün bunlar yaşanırken binlerce yıldır olduğu gibi bundan sonra da kıyamete kadar Anadolu yarımadası da Kıbrıs adası da yerinde durmaya devam edecek.
O yüzden umarım Kıbrıs müzakerelerinde aktüel gelişmelerin dayattığı zorluklara direniriz ya da zaten bundan vazgeçmek gibi bir niyetimiz yoktur.
İstanbul kardan şikayet ediyor, yazıyı haklı olarak daha erken istiyorlar Onlar kardan şikayet ederken bizse Ankara'da kar yağmadığı için yaşadığımız feci soğuktan şikayet ediyoruz.
Kar da geçer soğuk da… Cerablus da Kıbrıs da bir hâl yoluna girer, hepsiyle başa çıkılır.
Kişisel olarak tanışma fırsatı bulmuş olanların yazdığı yazılardaki o çok sert üslubun dışında bir karakteri olduğuna şahitlik ettiği Hasan Karakaya'nın vefatının ardından gelen tepkilere bakınca toplumun karpuz gibi ikiye bölündüğü bir kere daha ortaya çıkıyor.
Ülke, toplum asıl bu ve benzeri sorunlarla nasıl başa çıkacak, işte onu bilmiyorum.
Tıpkı sonu felaketle biten etnik ayrımların bütün tartışmalara rağmen kökleşememesi gibi Ortadoğu'da keskinleşen mezhep bloklaşmasının bu topraklarda karşılığı yok. Olduğu ya da oldurulmaya çalışılan kadarı da bir an önce yok edilmeli.
2016 belli ki bir çok açıdan zor geçecek, ama kendi toplumsal fay hatlarımızdaki çatlakları bir an önce büyümesine müsaade etmeden kapatmamız gerek.
Bunun için sadece iktidara değil belki ondan daha fazla CHP, MHP hatta (belki bugünkü büyük hayal kırıklığı doğuran tutumlarının ötesinde yarın şartlar değiştiğinde) HDP'ye çok fazla sorumluluk düşüyor.
Umarım, yeni yıl, bize uzunmuş gibi gelen ama tarih için göz açıp kapayana kadar yok olan aslen geçici sorunların başımızı daha az ağrıttığı ve uzun vadeye yayılma tehlikesi olan asıl sorunlarımızın halline yönelik ortak çabaların arttığı bir yıl olur.
Yaşar Taşkın Koç, 06.01.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/zor-yil-2016-2024946