7 Ocak 2016 Perşembe

SA2306/KY42-HM5: Erdebil Tarikatı ve İlhanlılar: Tasavvuf ve Siyaset İlişkisinde Yeni Dönem 5

"İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır."
Hamidreza Mohammesnejad


Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili (1252-1334) Türbesi , Erdebil

Ehl-i Hak Hareketi

Bu dönemin diğer tasavvufî hareketlerden birisi de “Ehli Hak” hareketidir. Bu hareket Anadolu, Irak ve İran’ın batısında baş göstermiştir. Kızılbaşlar da Ehl-i Hakk’ın bir kolu olarak ortaya çıkmıştır.(50)

Ehl-i Hakk’ın eğitimleri İsmaîliyye’ye benzer. Ehli Hak inananları Hz. Ali’ye İlahi sıfatlar vermişlerdir. Bunların ahlak anlayışı nefise karşı çıkan akıldır.(51)

Nakşibendîye Hareketi

Dönemin öne çıkan diğer bir hareketi de Nakşibendîye’dir. Miladî 1338 (Hicri 738) yılında Hoca Bahaeddin Muhammed Buhara’yı Nakşibendî ye tarikatını Cava, (Keşmir) Hint, Çin, Türkistan ve Türkiye’de kurmuştur. Bu hareketin “Tifüriye’den”(52) kaynaklandığı iddia edilmektedir.

Nakşibendîler soylarını Hz. Peygamber’e dayandırıyorlardı. Nakşibendî ye Tarikatının Halvetiye ve Kadiriye ile de ilişkisi vardır. Çoğu Nakşibendîler Sünnî mezhebindendirler. Uluğ Bey’in ölümünden sonra Abdu’l-Latif Şah, Timur’un müridi olmuş ve daha sonra bundan vazgeçmiştir.

Nakşibendî’ye tarikatına halkın saygı göstermesi Timur Devleti sultanlarının onları desteklemelerine neden olmuştu.

Nakşibendîlerin Şeyhlerinden birisi Hoca Ahrar olarak tanınan Ubeydullah, siyaset de önemli bir mevkie gelir. Nüfuzundan dolayı çok zenginleşir. Timur Devleti’nin ticaretini ele geçirir ve birçok mal ve mülke sahip olur.

Nakşibendîlerin sonraki dönemlerde de önemli siyasi rolleri vardır. Şah İsmail, Özbeklerle yaptığı savaşı Hoca Abdu’r-Rahim Nakşibendî’nin yardımıyla kazanmıştır. Şah İsmail de bu tarikatın rızasıyla Türkistan bölgesini ele geçirir.(53)

Birçok hükümet ve halkın saygı duyduğu Nakşibendî lideri Hoca Abdu’r-Rahim Nakşibendî’nin izni olmadan, Türkistan ve diğer ülkelerin Padişahları su bile içemezlerdi.(54)

Muşaşaiye Hareketi

Moğollar ve Timurlular zamanında başlayan bu hareketler Karakoyunlu ve Akkoyunlular zamanında yok denecek kadar azdır, fakat bu dönemde Huzistan’da Muşaşaiye gibi halk hareketleri göze çarpmaktadır. Muşaşaiye hareketi Safevîler zamanında da kendini göstermiştir.

Söz edilen bu mezhep-sufilik birlikteliği az da olsa İranlıların bağımsızlığı için etkili birer hareket olmuşlardır. Çoğu İranlı bu zulüm, avarelik, viran ve üzüntüden dolayı Sufîliğe yöneldiler. İran’ın siyasî ve içtimai durumu onların Sufiliğe yönelmelerinde etkili olmuştur.

Sufîliğin Yayılma Sebepleri

Sufîler halkın zalim yöneticilerden çektiği zulümleri, dünyanın itibarsızlığını ve yüzeysel işlerini önemsemek yerine derin konulara dikkat etmeyi vurgulayarak kendilerine ehl-i batin (dünyanın iç temizliğine önem verenler) diyorlardı.

Onlar konuşmalarında halkın çektiği acıları vurgulayarak halkı sufîliye davet ediyorlardı. Böylece tasavvuf zamanın önemli ve meşhur hareketi olarak ortaya çıktı. Halk sufîlerin tekkelerdeki konuşmalarından ve onların davranışlarından etkileniyordu.

Bunlar gibi binlerce kişi tekkelerde toplanarak Sufîlerin içtimai güçlerinin artmasına ve bu da yöneticilerin Sufîlere sevgi ve saygı göstermelerine neden oluyordu. Sufîler müritlerinin sayısı çoğaldıkça zalim yöneticilere karşı direniş gösterip onlardan kendi haklarını tanımalarını istiyorlardı.

Sufiler ortak özellikleri olduğu için ve bir mürşite inanmalarından dolayı birbirlerine sahip çıkarak destek veriyorlardı. Sufîler genel slogan ve sıfatları fütüvvet ve uhuvvet (cömertlik ve kardeşlik) idi. Birbirlerini severek, zor durumlarda birbirlerine yardım ediyorlardı.

Bir sufi bir köy ve ya şehire varınca o köy veya şehirin aynı tarikata mensup sufîleri onların ihtiyaçlarını karşılıyordu. Sufîlik ve irfanı düşünceler İran’ın büyük şair, bilgin ve ediplerini de etkiledi. Onlar da kendi fikir ve hayal güçleriyle tasavvufu zenginleştirerek yaydılar.

Sadi, Mevlânâ ve Hâfız gibi düşünür ve şairler Şiirlerinde irfanı düşünceyi ve onun temeli fikir özgürlüğünü, insan ve insanlığa saygıyı, güç, servet ve diğer dünya göstergelerine itina etmeme düşüncelerini dile getirdiler.

Özgürlük ruhu ve gönüldaş olmak halk içinde etkili oldu. “Sözün Padişahı” unvanını taşıyan Sadi;(55) dertleri azaltma yollarını gösteriyordu. Aşk diliyle Şiir söyleyen ve “İrfân Hünkârı” olan Hz. Mevlânâ manevî güzelliklere dikkat çekiyor halkı “gal” dan “hal”e ve “bir un”dan “derun”a yani konuşmadan hale, dışarıdan içeriye çağırıyordu.(56)

“Gayptan Gelen Dil” unvanlı Hâfız, acı çeken halka değişim sürecinin kuralını ve hiç bir şey olduğu gibi kalmaz düşüncesini aktarıyordu.(57)

Pir veya Şeyh

Büyüklerin konuşmaları ve çevrenin uygun şartlarından dolayı tasavvuf şehirlere, köylere tüm İran sahasına nüfuz etti. Müritler ve tarikat yanlısı olan halk bir Pir veya Şeyhi yol gösterici olarak örnek alıyorlardı. Mürşitler müritleriyle zikir halkası oluşturarak onlarla birlikte Şiîr ve sema düzenliyor ve bu toplanma geleneği onlara zevk ve sevinç veriyordu.

Allah Aşkı

Allah aşkının çekimine girme duygusu müritlerde de kuvvetlendi. Müritler şeyhlerine gönül verdiler ve onları sıradan biri saymayarak keramet sahibi olarak gördüler. Müridin en büyük arzusu Şeyh’in rızasını kazanmaktı ve onun emirlerine uymayı vacip görüyorlardı. Müritler canlarını verme pahasına tıpkı askerlik gibi şeyhe her çeşit fedakârlıkta bulunuyorlardı.

Müritlerin şeyhlerine yüklemiş oldukları kerâmetler onları kutsal makama yerleştirmelerine sebep oluyordu.

Muridlerin gözünde şeyhler adeta kendilerine tapınılan birer put gibiydiler. 

Müritlerin gözü kapalı bir şekilde onların izinden gitmeleri Şeyhlerin ve tekkelerin toplumda daha da güçlenmelerine neden oldu. Bu Sufîler teşkilatlanmıştı ve hakikat ve sufiliği tanımanın belli bir derecesine ulaştığında “Halife” makamına yükseliyordu.(58) Halife birkaç sufi veya bir köy veya nahiyenin sorumlusuydu. Halife, şeyhin emrini sufîlere aktararak zikri celi (yüksek sesle zikretmek) ve sema halkası oluşturmalıydı.

Sufîlerde Teşkilatlanma

Şeyh ve Müritler ’in arasında düzenli bir iletişim olduğu için eğer şeyh bir hâkim veya komutana muhalif olursa, tüm sufîler onu anlar ve birlik olup o hâkim veya komutana karşı çıkarlardı.

Yöneticiler de şeyhlere saygı gösteriyorlar, şeyhlerin müritlerinin sayısının çokluğundan, şeyhlerin beddualarının onlara zarar vermesinden ve düşmana yenilmelerine nedenden olacağından ötürü korkuyorlardı. Bu nedenle yöneticiler sürekli şeyhlerden onlara hayırlı dua da bulunmalarını istiyorlardı.

Gazan Han

Moğol Hanlarından Müslümanlığı ilk kabul eden Gazan Han idi. Gazan Han Şamanizm’i terk edip İslâm dinini seçtiği için Moğol olan Çin Hakanı’nın düşmanlığını kazanmış diğer bir taraftan da Memlükler ve Fatımîler ile siyasi çatışmalara girmiştir.

Bu nedenlerden bu üç rakibiyle mücadele etmek için ve şeyhler ve tekkelerin gücünden yararlanmak için onları kuvvetlendirme yoluna gitmiştir.

Böylece Moğollar zamanında tekkelerin sayısı artmıştır. Hamdullah Müstevfi (38) itibarlı şeyhin adını dile getirdikten sonra “Yüce mertebeli şeyhler âlem etrafında çoktular” diyerek devam ediyor ve çok olduğu için hepsinin adını söyleyemem diyor, sonra 136 kişinin adını zikrediyor.(59)

Büyük Sufîlerinin şöhreti İlhanlılar ve Timurluların onlara saygı göstermeleri yayılmış ve halkın onlara yönelmesinde çok etkili olmuştur. Moğolların iki padişahı Gazan Han ve Olcaytu İslâmı Sünnî Âlimler aracılığıyla değil de tasavvuf Şeyhleri aracılığıyla kabul etmişlerdir.(60)

Sufi büyüklerinin sohbetleri halkın çektiği acı ve üzüntüleri dindiriyordu.

13-15. Yüzyıl Şeyhleri

13 ve 14. Yüzyıllar arasında yaşamış Şeyh Zahid Gilani (13. Yüzyılda Şeyh Safi’nin Mürşit’i), Şeyh Safiyuddin Erdebili, Şeyh Sadeddin Mahmud Şebüster’i(61) ve Evhedi Merag’ı (62) 14. Yüzyılda, Şah Nimetullah Veli (63) ve son olarak 15. Yüzyılda Nureddin Ahmet Cami (64) dönemin önemli şahsiyetlerindendir.



<<Önceki     Sonraki>>


Hamidreza Mohammesnejad, 07.01.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Tasavvuf ve Siyaset

Hamidreza Mohammesnejad Yazıları 



Metnin Orijinali: 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, TAD, C. 34/ S. 57, 2015, s.99-120, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1986/20787.pdf

Sonsuz Ark'ın Notu: Çalışmasının yayınlanması için Hamidreza Mohammesnejad Beyefendi'nin onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 19.12.2015




Dipnotlar:

50- Mirhand, Revzetus-Sefa, Esatir yayınları, Tahran 1996, s 43.
51- Ehl-i Hak süflileri, Allah’tan sonra en üstün Hz. Ali diyordu; Aliyu’llahi Süfileri ise Hz. 
Ali’yi Allah’a benzetiyorlardı. Günümüzde bu bakış hafiflemiştir. 

52- Bayezid Bastamının torunuTifür bin İsa’nın (Bayezid Bastami) fırkasıdır, Attar NişabürıTezkiretul-Ulıya eserinde bu fırkanın meşhur arif Bayezid Bastamının izleyeni olduğunu zikrediyor. Bu fırkanın izleyenlerş kendinden vazgeçmek ve Melameti Tarikatinin alt yapısı sayılmaktadır. Bkz.Abdulrafi-Hakikat, Bayezid Bastamı, s. 64. 
53- Anonim, Alemarayı Safevî (Alemarayı Şah İsmail), Bongah-ı Ferheng Yayınları, YedullahŞukri çalışması, Tahran 1971. s. 446. 
54- Alem arayı Safevî, s. 448. 
55- GulamhuseyinYüsüfi, Didar BaEhl-i Galem, İlmi Yayınları,III. baskı, Tahran 1991, s. 249.
56- Mevlana Celaleddin Mevlevi, Mesnevi, Kulaleye Havar nüshası, Huseyin Kürd çalışması, 
II. Defter, 41. Bölüm, Moskovat.y, s 266. 

57- Hoca Şemsettin Hafiz, Hafiz Divanı, Macid İkbal Çalışması, bütün şiirlerinde örneğin İkbal Yayınları, Tahran 1984, s. 112. 
58- İbn-i Bazzaz, Saffetus-Safa, Gulamriza Macd Tabatabayi, Mosahhıh Yayınları, Tebriz, s.140. 
59- Hamdullah Müstevfi, Tarih Güzide, Abdul-Hüseyin Nevayı çalışması, Emir Kebir Yayınları, Tahran 1960, s. 676-677. 
60- Hamdullah Müstevfi,a.g.e, s. 1256.
61- Gülşen Raz eserinin sahibi.
62- Cam-ı Cem Mesnevi’nin sahibi.
63- Meşhür ve çok nufüzlüSufî ve Şah Nimetullahi Dervişlerinin kurucusu.
64- Nakşibendî Tarikat ’inin Şeyh’i, Fatik Sultan Mehmet ve II. Bayezidle mektuplaşması 
olanve Hat Evrenk eserinin sahibi. 

Seçkin Deniz Twitter Akışı