7 Ocak 2016 Perşembe

SA2312/KY25-NO44: Seçilmişlerin Suç İşleme Özgürlüğü(!)

"Bizim esas sıkıntımız evrensel olması gereken ve herkese eşit ve adil bir şekilde uygulanması gereken hukuki kural ve kanunları hassas dengeler ve konjonktür hazretlerinin yüzü suyu hürmetine askıya almamızdır."


Siyasi partiler içinden çıktıkları sosyolojik tabanın istek, talep ve ihtiyaçlarını dile getirmek için politika yaparlar. Bu istek ve ihtiyaçları dillendirerek propaganda yapmaya ve bu yoldan iktidara gelmeye veya iktidar olamasalar bile parlamentoya taşıyarak diğer siyasi partiler ile işbirliği yaparak hayata geçirebilmek için varlar.

Gelelim HDP nin durumuna. HDP'nin de her ne kadar Türkiye Partisi olduğunu iddia etse bile etnik ve bölgesel yoğunluklu bir siyaset yaptığını artık kabullenmek zorundayız. Ve temsil ettiğini iddia ettiği etnik aidiyetin veya bölgenin taleplerini dile getirmesi de doğal karşılanmalıdır. Buna siyasi ve idari farklı modelleri teklif etmek; özyönetim, özerklik, federasyon ve hatta bağımsızlık fikri de dahildir. Esasen bu ve benzeri teklifleri demokratik sistem içinde dile getirmek için seçilmiş ve meclise gelmişlerdir.

Burada doğal ve demokratik olmayan şey son günlerde sıkça tartışıldığı üzere hiç bir demokratik ülkede bir parlamenterin egemenlik hakkını koruyacağına sadakat yemini ettiği devlete, "Buraya devlet giremez!" sloganı ile ifade edilecek şekilde meydan okuyan çeteleri savunup onlarla hatıra fotoğrafı dahi çektirecek hale gelmesidir. Devletin meşru güvenlik güçlerinin yapmış olduğu yanlış uygulamaları eleştirmek başka şeydir, "Kürtler kendi savunma birliklerini oluşturmalıdır" demek başka bir şey!

Hukuk devletinde ve demokratik toplumlarda hiçbir meslek grubunun suç işleme özgürlüğü veya ayrıcalığı yoktur. Buna milletvekilleri de dahildir. Milletvekilleri hırsızlık yapamayacağına, adam öldüremeyeceğine göre insanları birbiri aleyhine kışkırtan söz ve eylemlerde de bulunamaz, nefret suçu işleyemez. Bu minvalde bir milletvekilinin kürsü dokunulmazlığı bahanesi ile halkı sokağa çağırma ve silahlı ayaklanmaya çağırma özgürlüğü yoktur ve olamaz.

Bizim esas sıkıntımız evrensel olması gereken ve herkese eşit ve adil bir şekilde uygulanması gereken hukuki kural ve kanunları hassas dengeler ve konjonktür hazretlerinin yüzü suyu hürmetine askıya almamızdır. Çözüm süreci boyunca sürecin hatırına verilen tavizlerin bizi getirdiği nokta: bir yalama olma durumudur. Eğer 6-8 Ekim olaylarında S.Demirtaş hukuki bir bedel ödemiş olsaydı bugün bunları konuşuyor olmayacaktık.

Parti kapatmanın çözüm olmadığı daha önceki yıllarda tecrübelerle yaşandı. Bu konu parti kapatma yoluyla değil de; silahlı mücadeleyi destekleyici açıklama yapan ve fiilen destekleyen milletvekilleri ve belediye başkanlarının milletvekilliği ve başkanlıklarının düşürülmesi yoluyla çözülmelidir. Bahsi geçen parlamenter ve başkanların yaptıkları eylemler ve konuşmalar; İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve Kürtçe dillerine çevrilmeli ve dünyanın en önemli kurum ve kuruluşlarına, uluslararası medyaya önceden bildirilmelidir. 

Bu şekilde hür dünyadan gelecek tepkilerin önü alınmış veya en azından azaltılmış olur. Çünkü dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde o ülkenin parlamentosunda oturup maaş alarak, o ülkenin egemenlik hakkına aykırı konuşma ve faaliyet yapamazsın. Nefret suçu (Volksverhetzungsgesetz) ve iç savaşı kışkırtıcı hiç bir konuşma ve icraat Batı demokrasilerinde tolere edilmez.

Esas sıkıntı bu durumun sadece HDP eksenli düşünülmesinde yatıyor. Halbuki dini veya etnik sosyal bir grubu Ermeni, Rum, Yahudi, Alevi, Kürt vb kavramları kullanarak aşağılayan birbiri aleyhine kışkırtan konuşmaları yapanlar sadece HDP'liler değildi. Dolayısıyla bu kural sadece HDP için değil bütün parti ve milletvekilleri içinde geçerlidir. Meseleye bu şekilde eşit ve adil, suçlu değil suç seçici davranılırsa: hem HDP'ye oyunun kuralları hatırlatılıp tekrar mindere, sistem içine dönmesi sağlanmış olur hem de HDP içinde veya dışında alternatif oluşumlara ön ve yol açılmış ve alan yaratılmış olur.


Naim Okur, 07.01.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı