Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Peki, ölmeden inenler? Gücendirdiklerimiz, terk ettiklerimiz, bizi gücendirenler, bizi terk edenler?"
Serinlik
evet… insan hayatının iç duvarlarında en ihtiyaç duyulan şey… bugün güvertede
okyanusun hafif hafif salınan sularına bakarken hissettiğim ve düşündüğüm güçlü
bir duyguydu serinlik. Belki de düşüncelerimde beliren, demeliydim. Üşüyordum
gerçi; kırçıl gökyüzünden sökülüp gelen uzak diyarların acımasız soğuğu bana
serinlik gibi görünüyordu ya da her neyse… gemim rüzgarın akışına kapılmış
giderken suya bakıyordum dalgın dalgın ve düşünüyordum sabitlediğim dümen hiç
kıpırdamadan sürüklerken her şeyi.
İnsan
ömrü, yokuş yukarı giderken pek hatrına gelmez insanların; ama yokuş aşağı
inerken dalar gider insan geçmişe doğru, ömrünün muhasebesini yapar. Bu bir
yolculuk dostlarım bir tren yolculuğu gibi. Her istasyonda inenler ve binenler
olur size ait bu yolculukta. Ruhunuz inen ve binen yolcuların sizde
bıraktıklarıyla avunur. 'Ömür Yolculuğu' dediğimiz, kimi zaman durup düşünmeye
zaman bulamadan geçip giden heyecanlar, acılar, sevinçler ve üzüntülerle
doludur; kimi zaman da ağır ağır geçer, her şeyi inceden inceye hissedersiniz.
Balıkları
görüyorum hızla ilerlerken yaşlı gemim. Güverteden eğilsem tutuverecekmişim
gibi onları tek tek. Hatırâlarıma ne çok benziyorlar zihnimden akıp giderken insanlarla
balıklar. Her birine tek tek dokunmak istediğim hâtıralarım, o hâtıralarımın en
nadide varlıkları olan insanlar; sevdiklerim sevmediklerim…
Bir hüzün dalgası
yükseliyor gözlerime, sonra, diyorum, bu bir yolculuk inen iniyor binen biniyor
trene; bizim trenimiz bu, her birimizin doğduktan ölene dek geçen sürede hiç
durmaksızın zamanı dolanan.
İyiler
için dua ediyor, rahmet diliyorum. Kötüler için dua etmek içimden gelmiyor, onların rahmete muhtaç olup olmamaları da beni ilgilendirmiyor. Sevdiklerim hep iyi
miydi ya da sevmediklerim kötü? Yok, hayır, böyle ayırmıyorum onları… insan
bazen kötüleri de sevebiliyor kötülükleri kendisine dokunmadığında, bazen de
sevmediği iyiler de oluyor yürüyüp giderken hayat.
Ancak
dostlarım, başlangıçta kötü olarak bildiklerimizi hiç sevmediğimizi fark ettim,
sonradan kötü olduklarını anladığımız insanları sevmemizin de bizim sınanmamız
olduğunu öğrendim. Onlar bizim sınanmamız için vardı, biz de onların sınanması
için. İyilik ve kötülük sınanma araçlarımızdı aslında. Birbirimizin ruhuna,
bedenine dokunarak iyiliği ya da kötülüğü deniyorduk.
Başkalarına nasıl
bakıyorsak başkaları da bize öyle bakıyor; unutmayalım. Herkes bir diğerinin
treninde bir yolcu, bir hâtıra, bir serinlik ya da öfke dalgası. Dostlarım,
geriye doğru baktığımızda kimi zaman öfkelendiğimizi, kimi zaman da hüzünlendiğimizi
anladım. Sevdiklerimizi hatırladığımızda hüzünleniyoruz, sevmediklerimizi
hatırladığımızda içimizi bir öfke bulutu kaplıyor zamansız her dalışımızda.
Akıp
giden suya bakarken, gözlerim kamaşıyor biraz biraz, balıkları göremez oluyorum;
hâtıradan hâtıraya atlarken zihnim, baktığım yeri görmemeye başlıyorum. İçine
bakıyor insan o anlarda. Yaşanmışlıklara, pişmanlıklara ya da kahır dolu
dakikalara odaklanıyor düşünceler.
Hangi
insan ömrü sona ererken 'oh' demez merak ediyorum. Çünkü başlangıcından itibaren
yorucu bir yolculuk bu, öldüğünde de bitmiş olması sevindirmeli insanı. Ancak
öyle olmuyor, yapıp ettiklerimiz, o hâtıralar tek tek karşımıza çıkarılacak çok
sonra.
Allah bizi yargılamak için dirilttiğinde, zerre kadar iyiliğimizi ve zerre kadar kötülüğümüzü çıkarıp önümüze koyduğunda o hâtıralara yüklediğimiz iyilikler ve kötülüklerle yeniden karşılaşacağız. Şu anki dalışımız belki biraz ahiret günü olacak olanların bir tür provası. O gün neler olacağını biliyoruz hepimiz aslında, şu an olduğundan biraz daha fazlası olacak o gün; unutmak istediğimiz ve unuttuğumuz hâtıralara yüklediğimiz iyilikler ve kötülükler de girecek işin içine.
Allah bizi yargılamak için dirilttiğinde, zerre kadar iyiliğimizi ve zerre kadar kötülüğümüzü çıkarıp önümüze koyduğunda o hâtıralara yüklediğimiz iyilikler ve kötülüklerle yeniden karşılaşacağız. Şu anki dalışımız belki biraz ahiret günü olacak olanların bir tür provası. O gün neler olacağını biliyoruz hepimiz aslında, şu an olduğundan biraz daha fazlası olacak o gün; unutmak istediğimiz ve unuttuğumuz hâtıralara yüklediğimiz iyilikler ve kötülükler de girecek işin içine.
Serin
hava, hatta biraz soğuk gibi… ellerim büzüşüyor içime doğru, balıklara uzanmak
isterken vazgeçip.
Benim bir gemim oldu trenden başka… ama trendeki yolculuğum sürerken yapıp bitirdiğim ve trendeki hayatta çekip çevirdiğim. Kaçışları anlatsa da, doğru ya da yanlış demeyeceğim inşâ ettiğim bu gemi için, çünkü var, çünkü soğuğu, sıcağı, kasırgayı, fırtınayı, dalgaları hissedebiliyorum; ellerim üşüyebiliyor, zihnim kendi demirlerini çekip alabiliyor hayattan. Misafirlerimi de ağırlayabiliyorum, onlara kahve ikram edebiliyorum, sonra tekrar bırakıyorum kendi yolculuklarına. Hayata bilerek dokunsunlar istiyorum, onlara güzel hâtıralar vermek istiyorum az da olsa.
Benim bir gemim oldu trenden başka… ama trendeki yolculuğum sürerken yapıp bitirdiğim ve trendeki hayatta çekip çevirdiğim. Kaçışları anlatsa da, doğru ya da yanlış demeyeceğim inşâ ettiğim bu gemi için, çünkü var, çünkü soğuğu, sıcağı, kasırgayı, fırtınayı, dalgaları hissedebiliyorum; ellerim üşüyebiliyor, zihnim kendi demirlerini çekip alabiliyor hayattan. Misafirlerimi de ağırlayabiliyorum, onlara kahve ikram edebiliyorum, sonra tekrar bırakıyorum kendi yolculuklarına. Hayata bilerek dokunsunlar istiyorum, onlara güzel hâtıralar vermek istiyorum az da olsa.
Her an
bir yolcu iniyor hayatımızdan; bazen fark ediyoruz, bazen de fark etmiyoruz. İnişlerini
fark ettiklerimiz gitmesini istemediklerimiz, belki biraz da gidişleri içimizi ferahlatacak diye bir an önce gitsinler de dünya kurtulsun diye beddua ettiklerimiz. İyi ki bize yakın değiller
kötülükleri yüzünden çekip gitsinler diye farkında olarak beklediklerimiz.
Ama ya
diğerleri, indiklerinde yüreğimizde içten içe yanan bir köz bırakanlar? Bir
türlü bir yerlere sığamayışımız, onlar gittiklerinde? İçim
üşüyor o zamanlarda… Gemime binip daha uzaklara gitmek istiyorum, ama
hâtıralardan kaçmak ne mümkün? Onlar hep içindedir insanın; hele yokuş aşağı
giderken insan, hele yarıdan fazla yolu katetmişken hayatında.
Geriye
doğru bakıyorum yüzlerine insanların, onlar inerken bu yolculukta; ne zor
zamanlar geçip gitmiş zamanın kucağına? Babam, annem, nenem sırasıyla ve daha
da öncesi çocuk zamanlarımdan hatırladığım diğer nenem en yakınlarımdan. Sonra
biraz daha az akraba, biraz daha az tanıdık insanlar… ölüp giderken inmişlerdir
bizim ruhumuzdan.
Peki,
ölmeden inenler? Gücendirdiklerimiz, terk ettiklerimiz, bizi gücendirenler,
bizi terk edenler? Hepsi işte böyle zamanlarda uğrarlar zihnimizin
güvertelerine. Acılarla yoğrulu anlar çarpıverir yelkenleri; dümenleri sarsar
birdenbire. Derin derin düşünürsünüz öyle…
Evet
dostlarım, bu bir yolculuk, ona ‘Ömür Yolculuğu’ diyoruz, sayısını
bilemediğimiz bu yolculukta inenler daha önce trenimize binenlerdir biliyoruz,
ama unutmayın bizi etkileyenler ansızın zihnimizin güvertelerine sıçrayabilecek
kadar güçlü izler bırakanlardır. Onları iyilerden seçmek gerek diye düşünüyorum
bu ahir ömrümde; hiç değilse iyilerin izleri iç sızlatırken öfkelendirecek
kadar haksızlık yapmazlar.
Uzaktan yazıyorum
yine dostlarım, kahvesiz tadı olmasa da; kabul edin öylece. Bir hüzün
damlasıyla eşlik ettiysem yolculuğunuzda size, dokunabildiysem ruhunuza yağmurlarınız
ağlarken, teselli bulurum kendimce.
Biliyorsunuz
bir gün ben de ineceğim treninizden… ölüm beni alıp götürürken sessizce.
Yaşlı Bilge, 31.01.2016, 23:53, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 36
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.