"Bülent Arınç ve onun şahsında yolda kalan eski yol arkadaşlarının bilmesi gereken ise şudur ki; Vefa sadece kalanlar tarafından gidenlere gösterilmez, gidenin de omuzlarında yüktür vefa! Öbür türlüsü veda edenin, gidenin vefasızlığı, hatır bilmezliği, ortak maziye saygısızlığıdır."
Bu süreçte karşılaşılan zorluklar ister istemez o ana kadar uygulanan metodun, yol ve yordamın sorgulanması sonucunu doğurabilir ve bu normaldir. Normal olmayan ise davanın, hedefin sorgulanması ve hatta davanın haklılığına eleştiri getirmektir ki; bu durum o kişinin davayla ilişkisinin sorgulanması sonucunu doğurur haklı olarak.
Bir nevi bayrak yarısı olan siyasetin karşılaşılan her yol ayrımında, her istasyonunda birileri iner ve onların yerine başka birileri biner trene. Geride kalanlara, tempoya ayak uyduramayanlara korkak ve hain gözüyle değil, en fazla Yorgun Savaşçı gözüyle bakmak gerekir. Yani siyaseti meyhane masası gibi düşünürseniz masalar boş kalmaz gidenin yeri dolar. Vefa sadece kalana değil gidene de farzdır, yüktür..
Buradan nereye gelmek, nereye varmak istiyorum? Geçtiğimiz gün Ak Partinin kurucularından, yıllarca meclis başkanlığı dahil pek çok üst düzey görevlerde bulunmuş olan Bülent Arınç CNNTÜRK'de Taha Akyol'a konuştu.
Seçtiği kanalı, konuştuğu kişiyi, söylediklerini ve bu röportajın zamanlamasını eleştirebiliriz. Ancak CB Erdoğan, eski dava arkadaşlarına karşı en ufak bir sitem dolu cümle kurmadığı müddetçe; onları söylediklerinin doğruluğu yanlışlığı veya zamanlaması üzerinden eleştirebiliriz ama ihanetlerinden söz etmek ise bizi aşar. Çünkü CB Erdoğan bizden çok daha şefkatli ve anlayışlı davranıyor eski dava arkadaşlarına. Kraldan çok kralcı olmanın ise alemi yok! Bize düşen esas vazife CB Erdoğan'ın dünkü yol arkadaşlarını acımasızca eleştirmek değil mevcut kadrolara konsantre olmaktır. Eski yol arkadaşlarınızı en fazla geçmişteki hatalardan dolayı sorumlu tutabilirsiniz ancak bugün olup bitenlerden değil.
Bülent Arınç'ın söylediklerinin başta Fetö artıkları ve müttefikleri olmak üzere bilumum Erdoğan düşmanlarının sevinçten ağızlarının kulaklarına varması, ellerine çok önemli bir koz geçirdiklerini düşünmenin verdiği ruh haliyle yeni bir suni teneffüs fırsatı yakalaması ama buna mukabil Ak Partililerin ve Erdoğan'ı sevenlerin canını yakması bile dün yapılan hataları tek başına Bülent Arınç isminde sembolize etmek istesek bile sonuç olarak hata yapıldığı gerçeğini değiştirmeyecektir.
O yüzden Bülent Arınç'ın ne söylediği üzerine, ne kadar can yakıcı olursa olsun içerik eleştirisi yapmayı kendi adıma gereksiz buluyorum. Çünkü bahsi geçen şahıs daha düne kadar bugünki mevcut siyasi kadroların ve CB Erdoğan'ın en yakınındaki, en güvendiği, hatta "abi" diye hitap ettiği ve devletin en mahrem sırlarını paylaştığı bir insandır. Bülent Arınç'a ister "Brütüs", istersek "Manisa'lı Lawrence" ismini uygun görelim; eğer söylediklerimizde haklı isek tersinden okunduğunda o çok kızdığımız kişi, en büyük hatamızdır aslında.
Bülent Arınç ve onun şahsında yolda kalan eski yol arkadaşlarının bilmesi gereken ise şudur ki; Vefa sadece kalanlar tarafından gidenlere gösterilmez, gidenin de omuzlarında yüktür vefa..! Öbür türlüsü veda edenin, gidenin vefasızlığı, hatır bilmezliği, ortak maziye saygısızlığıdır.
Ak Partinin önündeki seçimsiz ve dolayısıyla gerilimsiz geçeceği öngörülen bu 4 yılı çok iyi değerlendirmesi ve hep savunmada kaldığı sosyal iktidar başta olmak üzere tekrar gündem belirleyen sadece devlete değil sosyal hayata dokunan, Ak Partinin kurulduğu yıllarda doğan ve 2019 da seçmen olacak gençliğe dönük söylem ve mesajlar geliştirmesi gerekmektedir.
Bir başka ifade ile Ak Partinin sosyolojinin arkasından koşan değil, önce sosyolojiyi doğru okuyan ve bir sonrası için faşizan olmayan meşru müdahalelerle sosyolojiye yön veren, yeni Türkiye idealinin ete kemiğe bürünmesine yarayan kilometre taşlarını döşemesi gerekmektedir.
Bu hedefler ise ancak ve ancak içeride engellenen değil tam tersi desteklenen tartışma ve eleştiri kültürünün tekrar ikame edilmesi ile gerçekleştirilebilir. O yüzden eski hataların tekrarlanmaması için eleştirileri ve teklifleri mevcut siyasi kadrolara yöneltebilmek, gerektiğinde "kral çıplak" diyebilmek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki bu ülkeye en büyük zararı dün yönetimde olup şu veya bu şekilde devre dışı kalanlar değil, yanlış yaptıklarında bedelini devletin, milletin hatta ümmetin yani hepimizin hep beraber ödemek zorunda kalacağımız hali hazırda yönetimde bulunanlar verebilir.
Naim Okur, 01.02.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları