“Türkiye’nin
bütün enerjisini teröre ve küresel saldırılara karşı mücadeleye ayırdığı bu
dönemde, Kıbrıs’a bakmaya zaman bulamayan gözlerimize, bize Kıbrıs’taki her
şeyi anlatan yazıları ile Kıbrıs’ı takip etmemizi sağladığı için Ata Bey’e
teşekkür borçluyuz.”
Kimileri
için yazmak bir geçim kaynağıdır ya da ideolojik bir görev, yükselme, güç elde
etme; kimileri için de anlatılmayanları anlatarak insanlara asıl olanı, gerçek
olanı duyurma çabası adına, haklı bir dava adına herhangi bir kişisel kaygı
gütmeden kullanabildiği en etkili araçtır. Tek motivasyonu davası olan
insanları hep takdir ettim, onlara sempati ile baktım. Çünkü bu bir karakter
temsilidir, bir duruştur ve öldükten sonra tebessümle, hayır dua ile anılacak
katışıksız bir hatıradır. Prof. Dr Ata Atun böyle bir isimdir Sonsuz Ark için.
Sonsuz
Ark ailesine – Aile tabiri Ata Bey’e
aittir- katılması için 13 Mayıs 2015’te yaptığımız yazışmalardan sonra, 13
Mayıs 2015 Çarşamba günü “41 YıldırBüyüyemeyen Yavru” ilk yazısını yayınladık Ata Bey’in. İnşaallah yarın 118. yazısını yayına
alacağım.
28.
Konuk yazarımız Prof. Dr. Ata Atun, kısa bir özgeçmiş istediğimde çok mütevazi
birkaç cümle yazıp göndermişti:
"Kıbrıslı
Türk olan yazarımız, Kıbrıs, Yakın Doğu Üniversitesinde Profesör unvanı ile
Mühendislik Fakültesinde görev yapmaktadır. Kıbrıs konusunda uzman olup, 2004
yılında BM gözetiminde gerçekleştirilen Kıbrıs görüşmelerine görüşmeci olarak
katılmıştır. 1974 Mutlu Barış Harekatına Mücahit (*)olarak katılan yazarımız,
1976 yılında çok genç yaşta Magosa Milletvekili seçilmiş, 2000 yılında
Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş'ın, 2004 yılında Başbakan yardımcısı Serdar
Denktaş'ın ve 2010 yılında da Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun politik danışmanlık
görevlerine getirilmiştir.”
Oysa
kendi kişisel sitesinde çok daha zengin bir özgeçmişin ayrıntıları vardır.
(Merak eden dostlar, tıklayıp okuyabilir) Türkiye’deki muadilleri gibi hayatın tadını çıkarmak için onlarca nedeni olan
Ata Bey’in davası için sürekli yazması ve karşılığında maddi bir beklenti içerisinde
olmaması beni hep duygulandırmıştır.
Ki;
yayına hazırlarken okuduğum tüm yazılarında neredeyse 200 yıldır kanayan bir
bilinç eksikliğinin tam karşısında duran bir yazı savaşçısı gördüğümü
söyleyebilirim. Yayınladığım tüm yazılarının altına da imzamı atabilirim.
Çünkü; bir varoluş kavgası verdiğimiz bu dönemde, aramızdan bir kısım insanın
dinî, millî değerlerimize karşı bir yerde konumlandığını ve bize karşı amansız
bir mücadele verdiğini görüyor ve bu anlamda bir karşı mücadele içerisinde
olduğumuzu biliyorum.
Ata Bey,
uzun yıllar boyunca Kıbrıslı Türkler’in Türkiye’ye bakışına şahit olmuş ve buna
mukabil, Türkiye’nin de Kıbrıslı Türklere bakışındaki ‘yavru’ şefkatini izlemiş
bir bilge gözüne sahip. Bugün yazıp çizdikleri bir anlamda kasıtlı olarak, bilişsel
bir düzlemde Türkiye’den ‘anavatan’dan koparılmak istenen Kıbrıs Türk Halkı’nın
bütünden kopmaması, dinî ve millî değerlerini koruması adına büyük ve
saygıdeğer bir çabanın ürünü.
Türkiye’nin
bütün enerjisini teröre ve küresel saldırılara karşı mücadeleye ayırdığı bu
dönemde, Kıbrıs’a bakmaya zaman bulamayan gözlerimize, bize Kıbrıs’taki her
şeyi anlatan yazıları ile Kıbrıs’ı takip etmemizi sağladığı için Ata Bey’e
teşekkür borçluyuz.
Üniversite
yıllarımda Kıbrıslı Türkler’den arkadaşlarımın hemen tamamının nasıl olup da ‘solcu’
ve ‘dine karşı’ olduğunu hiçbir zaman anlayamamıştım. Oysa 1974’ten önce
yaşanan rum katliamlarının tek sebebi onların Türk ve Müslüman olmalarıydı. Üniversitedeki arkadaşlarımın aileleri Rum
katliamlarının da mağduru idiler ve buna karşılık hem millî hem de dinî
değerlere karşı duyarsızdılar.
Hemen
her Cuma gününü küçük ve tarihi Kıbrıs camilerini gezerek, orada namaz kılarak
geçiren Ata Bey’in bu hususta söylediklerinin bence anlamı çok büyüktü.
Eli Öpülesi Yaşlılarımız -Kıbıs Türk Halkı'nın Dini İnaçları-15 Haziran 2015,
başlıklı yazısında bu durumu şöyle anlatmıştı:
“En
önemlisi de, Kıbrıs Türk Halkı olarak dini inançlarımızın çok zayıflamış veya
zaman içinde bilinçli olarak zayıflatılmış olması.
Gerçekte
İslamiyet, kuşaktan kuşağa hepimize aktarılmış kişisel ve toplumsal hayatımızı
kuşatan inanç ve yaşam kurallarıyla bizlere, ruhî hayatımızı tatmin edecek,
maddî hayatımızı düzenleyecek mükemmel bir yaşam sunmasına rağmen, toplum
olarak bilinçsiz bir şekilde bizler veya da bilinçli olarak başkaları
tarafından İslamiyet’ten uzaklaştırılmışız. Ki, sonucunu hep birlikte
görüyoruz.
Mutlu
olmayan, elindeki ile yetinmeyen, maddiyatın esiri olmuş, çalışmayan,
üretmeyen, kendimizden başka hep başkalarını suçlamaya alışmış ve en önemlisi
de aile bağları zayıflamış, insanoğlunu ait olduğu topluma ve insanlığa yararlı
bir insan yapmayı içinde barındıran dinimizden uzaklaşmış bir hale düşmüşüz.
Belki de bizleri zayıflatmak, parçalamak ve ulusal bütünlüğümüzü yıkmak için
bilinçli bir şekilde bu hale düşürülmüşüz…
Kıbrıs
Türk Toplumu olarak yıkılışın ayak seslerini duyuyorum adeta…”
Uzun
süredir durmuş bulunan Kıbrıs müzakerelerinin İsrail doğalgazının Türkiye
üzerinden Avrupa’ya taşınması gibi ABD için hayati olabilecek bir konu yüzünden
yeniden başlaması, yangından mal kaçırırcasına Rum yararına bir çıkar
anlaşmasına dönüşmesin diye yüzlerce yazı yazdı Ata Bey, 150 yıllık Kıbrıs’a su
götürme rüyasının gerçekleştiği 2015’te, Anadolu Suyu’nun stratejik ve hayati
önemini anlattı; hem Kıbrıs’taki basiretsiz Türklere, hem anavatandaki bilgisiz
Türklere hem de tam şovenist Rumlara karşı yazarak Mücahit olmaya devam etti.
Sonsuz
Ark olarak Prof. Dr. Ata Atun’a emekleri için teşekkür ediyor, kendisine,
yazarımız olan eşi Yurdagül Hanımefendi’ye ve çocuklarına sağlıklı bir hayat
diliyoruz.
Seçkin Deniz, 09.02.2016,
Sonsuz Ark, Eleştiri
(*)Mücahitlik
hizmetini, Mağusa Sancağı, 1ci Tabur Servis bölüğünde, takım komutanı olarak
1970–1973 yılları arasında yapmış olup, 1974 Barış harekâtına Havan Takım
Komutanı olarak katılmıştır.