"Geçeceğini bilerek, geleni kestirmeye çalışarak, kendi teklifimizi, konumumuzu, duruşumuzu, inandığımızı sadece Suriye'ye değil bütün dünyaya yaşayarak gösterecek bir ahlâk ve entelektüel çabadan başka çaremiz yok."
Üç gecedir üst üste yaşanıyor çünkü. Karanlık dönemlere sinyal çakan en berbat yöntemlerden biri çünkü. Kendinden çok hatırlattığı şey berbat. Kendinden çok hazırlamaya çalıştığı şey berbat.
Tıpkı Sur'dan, Cizre'den gelen haberler gibi. Tıpkı, onlar biterken yeni ilçeleri gözüne kestirdiği anlaşılan örgütün herhangi bir saldırısını duymak istemediğim gibi.
Hiç duymak istemeyeceğim şeylerden biri de Halep'ten göçlerin başlama ihtimalinin artmasıydı, ama maalesef bu da ihtimal olmanın ötesine geçti gibi.
1. Dünya Savaşı'nın iki kritik ittifakı vardı; ilki çıkarları açısından birbirinin düşmanı gibi davranan İngiltere ve Rusya'nın birlikte davranması. 1856'da Osmanlı'yı ezmesin diye Batılı ülkeler cephede bile aktif yardım yapmıştı Rusya'ya karşı.
93 Harbi'nde araya girip, kazandığı zafere rağmen neredeyse eli boş dönmesini sağladılar evine yine Rusların. 1878'den bahsediyoruz.
Çeyrek yüzyılda dengeleri tersine çeviren hamleler hızla gelişti ve Londra-Petrograd hiç akla gelmeyecek, yapılmayacak sanılan işbirliğini gerçekleştirdi.
İkincisi, savaşın kaderini değiştirdi; 1918'de hâlâ silah, moral, cephane ve hatta teknolojik açıdan sarsılmamış görünen Almanya'ya karşı Amerika Birleşik Devletleri de saf tuttu. Berabere kalınacağı sanılan, kilitlenmiş mücadele yeni para silah asker girişiyle terazinin bir tarafının kaçılamayacak kadar ağır basmasına neden oldu.
Savaşlar böyledir; uzadıkça beklenmedik hamleler, umulmadık ittifaklar doğurur.
Artık hukuki ve üniter varlığı çok tartışmalı Suriye'de de zaman geçtikçe akla gelmeyen gelse bile somutlaşmamış yeni birliktelikler oluştu.
Dahası, kim kiminle nerede mücadele ediyor, nerede ortak birbirine girdi iyice.
Çıkarlar haftalık ya da bölgesel duruma göre değişebiliyor.
Geldiğimiz noktada Suriye topraklarında bizi en çok ilgilendiren yerlerde müttefikimiz olanlarla rakibimiz olanların düne kadar şaşırtıcı bulacağımız paslaşmalarına artık hiç şaşırmıyoruz.
Sonra İstanbul'da bir kahvehane taranabiliyor işte…
Cizre'de dünya tarihinde eşi görülmemiş bir ambulans yalanı günlerce sürdürülebiliyor.
Veya Halep'ten göçler başlayabiliyor.
Esat gitmeli diyenler rejim ordusunun ilerleyişinden memnun seyredebiliyor.
Veya Esat yanlısı olan ülkenin parçalanmasını işine öyle geldiği için kolaylaştırıyor.
Ya da Işid'i düşman gösterip onun haricinde herkesi bombalamak sorgulanmaya ihtiyaç duyulmayan bir alışkanlığa dönüşebiliyor.
Dünya sistemine entegrasyona alkışlarla kabul edilen İran'ın birden fazla ülkede askerleri generallerinin savaşta olması yadırganmıyor.
Taraflar ittifaklar “düşmanlıklar” ittifaklar sürekli yer değiştiriyor, yeni pozisyonlar alıyor.
“Çıkar” kelimesi dışında herhangi bir kelimenin hükmü kalmıyor. Ya da zaten hep yoktu da Suriye gözümüze soktu şimdi iyice hepimizin.
Sosyal medya sayesinde saatlik olmadı çok çok günlük hadi biraz zorlarsanız haftalık gündemlerimiz kuş olup uçuyor kayboluyor gökyüzünde.
Medya sayesinde aylık tartışmalarımız oluyor hepi topu.
Savaş sayesinde birkaç yılımızı alıyor bazı meseleler.
Sonra bitecek hepsi.
Suriye'deki savaş da bitecek.
Ama artık ne kadar mümkün ayrı mesele ama ister birliğini sağlamış ister esnek veya net federasyona dönüşmüş olsun bu sonuçların getireceği dertler veya imkânlar da geçecek.
Bütün bunların ana sebebi kabul edilen petrol, doğalgaz her yıl önemi azalarak bilemedin elli yıla kaynaklardan bir kaynak derekesine düşecek.
Çeyrek yüzyıl sonra -inanılır gibi gelmeyebilir ama- Kürt meselesi veya terör meselesi de kalmamış olacak çoktan.
Bugünkü düşmanlıklar ittifaklar ortaklıklar çıkarlar hatırlanmayacak muhtemelen o gün, çoktan defalarca yer değiştirilmiş olacak.
Geriye, bir, bütün bu olup bitenlerde nerde durduğunuzla; iki, yerinden yurdundan edilmiş milyonların yaşamakta oldukları ve tabii ki ister bomba ister Akdeniz suyunda olsun… ölüme mahkûm edilmiş olanlar kalacak.
Dünya yuvarlak, dönüp duracak her defasında.
Yirmi beş yıllık periyotlarla temel meselelerde faz değiştiriyor.
Bu içine girdiğimiz faz da geçecek.
Geçeceğini bilerek, geleni kestirmeye çalışarak, kendi teklifimizi, konumumuzu, duruşumuzu, inandığımızı sadece Suriye'ye değil bütün dünyaya yaşayarak gösterecek bir ahlâk ve entelektüel çabadan başka çaremiz yok.
Bunun bütün silahlardan ne kadar üstün bir şey olduğunun ispatı Anadolu ve üzerinde yaşayan bizleriz.
Duymak istemediğimiz haberler artıyor evet ama bu da geçecek yâ Hû.
Yaşar Taşkın Koç, 11.02.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/bu-da-gecer-ya-hu-2026607