"Murad ettikleri şey gerçekleşmeyecek."
O zaman fark etmiştim, ara sıra ama mutlaka düzenli olarak askeri bir tesis veya birliğin bahçesine kapısına manasız gibi görünen ufak tefek patlayıcılar atıldığı haberleri çıkardı küçük küçük. Belki kesip biriktirmeye başladım hatta gazetecilik refleksiyle. O zaman internet falan yok, neredeyse daktilo terk gitmişim askere zaten.
O kuşak ve öncekiler iyi bilir bir müddet sonra o gazete kesiklerinin nasıl bir yük olduğunu, karı koca kavgalarına bile sebep olduğunu hatta.
Refah Partisi 1994 yerel seçimleriyle İstanbul ve Ankara büyükşehirleri başta olmak üzere büyük başarı kazanmış, ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri olmuştu.
Ama o küçük gazete haberlerindeki manasız tuhaf sonucu olmayan ses bombası tarzı veya hatta hiç infilak etmemiş patlayıcılara bir anlam veremiyordum.
Disiplin Subaylığına vekalet ettiğim için dışarıyla işimiz olurdu ara ara.
Komşu Kartal'daki zırhlı tugayın kendinden ünlü bir cezaevi vardı mesela, ender de olsa oraya tutuklu götürürdük.
Cezaevi ünlüydü çünkü Mahir Çayan ve Mehmet Ali Ağca buradan firar edebilmişti akıl almaz şekilde. Ama tugayın içindeki kocaman mescitte isteyen vakit ama çoğunluk Cuma namazlarını kılardı meselâ.
Bizim tugayda da böyle şeyler sorun değildi.
Yaklaşanın koca bir 28 Şubat darbesi olduğuna inanmanız mümkün değildi görünüşe göre.
Ama oldu.
Şimdi İstanbul'daki bu neyin nesi olduğu belirsiz kahve vesaire taramaları, dün Yeni Şafak ve Akit gazetelerine yapılan saldırılar belli ki birilerince üst üste konulmaya çalışılan tuğlalar.
Bağlantısız bile olsa bağlantılıymış gibi alınıp satılacak işler.
Türkiye'deki hemen bütün darbeler üzerine belgesel çalışmaları nedeniyle bir fikir sahibi oldum kendimce.
Darbelerin dış boyut, asker içinde bir cunta, bürokrasiden kritik bazı destekler, bir miktar üniversite öğrenci ve hocası ile mutlaka basın ve tabii ki rolü hep gizli kalmış tekelci burjuvazi işbirliğinin sonucu olduğu kesin.
O yüzden son zamanlarda idamdan darbeye ne kadar köpürtülen ve en çok da Paralel Yapı'yla ilişkili sosyal medya hesaplarının, yazarlarının sürdürdüğü tartışma varsa nefeslerini boşa tüketiyorlar.
Yukarıdaki darbe formülünde çok eksikleri var.
Evet, 28 Şubat'ı kolaylaştıran en önemli etkenlerden biri Güneydoğu'da yürütülen aşırı sorunlu, bugüne kadar devrettiği icraatların, pervasızlığın rolü büyüktü ama günümüzdeki terörle mücadele bile bütün benzetme çabalarına rağmen o günlere hiç ama hiç benzemiyor.
Ortadoğu, sınırlarımız, terörle mücadelenin birbiriyle zaten bağlantılı olup iyice iç içe geçerek doğurduğu kargaşayı, yoğunluğu, yorgunluğu üzerine darbe kılıcının gölgesini düşürüp ortalığı daha da bulandırmaya çalışmanın taraftarlarına da hayrı veya yararı olmayacak.
Murad ettikleri şey gerçekleşmeyecek.
Zor zamanlar içindeyiz bir sürü temel konumuzda evet.
Kendi bekamız için kaçınılmaz gördüğümüz konularda müttefik dediğimiz ülkelerle taban tabana zıt görüşlerde olmamız; intihar etmeleri için gönderildikleri belli eli silahlı insanların açtığı dertler ya da sınırlarımıza doğru biriken on binler…
Sorunlar belli ve bunları kendi geleceğinden fedada bulunmadan çözme iradesinden de kararlılığından da vazgeçmeyecek bu ülke, bu devlet, bu millet.
O yüzden sis içindeki minik minik eylemleri biriktirip kendince bir rejim hayali kuranlar sadece ayıp etmiyor yazık da ediyorlar.
Yeni Şafak'ta kesilmiş sonra tabii ki kaybedilmiş o küçük haberleri ben unutmadım ama asıl bu dijital çağda yazdığınız her kelime attığınız her twit kayıt altında yarın utandıracaktır sizi.
Yeni Şafak ve Akit'e yapılan saldırıya ise söylenecek ek hiçbir söz yok; “İkisine de bütün çalışanlarına da çok geçmiş olsun, inşallah hiçkimse için tekrarlanmasın”dan başka…
Yaşar Taşkın Koç, 14.02.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/karanliktan-kara-hayaller-2026736