بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim
Bismillahirrahmanirrahim
“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür.
***
ABDULKADİR GEYLANİ
Tasavvuf dininin mezhepleri olan tarikatların kurucuları bütün mutasavvıflar En'am suresi 93.âyetin şümulü içine girmişlerdir. Böyle inanan kimselerin hakkında nazil olmuştur. Beyazıd-ı Bestami ve Hallac-ı Mansur'dan Said Nursi'ye kadar geçen bütün mutasavvıflar ayetin dediği gibi inanmışlardır. Bazıları açıktan vahiy geldiğini ve eserlerinin vahiy ile yazdırıldığını söyledikleri halde, bazıları ise insanların tekfir etmesinden korktukları için eserlerinin ilhamla yazdırıldığını söylemişlerdir. Bunlardan bir iki örnek verebiliriz.
Abdulkadir Geylani şöyle diyor: “Cenab-ı Hak (c.c.) bana (ilham yoluyla) şöyle buyurdu:
- Ey Gavs-ı Azam!
- Buyur Allah'ım buyur, emrine amadeyim!
- İnsanlık alemiyle melekut (Ruhlar) âlemi arasındaki her hal ve sınır, şeriatın kendisidir. Melekut alemiyle, Allah'a varmanın üçüncü basamağı Ceberut â-lemi arasındaki her hal ve sınır, tarikatın kendisidir. Ceberut (batın) alemiyle lahut (ilahi âlem) arasındaki her hal ve sınır ise hakikatin kendisidir.
Ve sonra Allah (c.c.) şöyle buvurdu:
- Ey Gavs-ı Azam, Ben insanda zahir (belirgin) olduğum hiçbir şeyde zahir olmadım.
Ve sonra şöyle sordum:
- Ya Rabb! Melekleri neden ve hangi şeyden yarattın?
- Ey Gavs-ı Azam, Melekleri insanın nurundan yarattım; insanları da kendi nurumdan vücuda getirdim
Rabbim sonra buyurdu:
- Ey Gavs-ı Azam! İnsanın cismi, nefsi, kalbi, ruhu, kulağı, gözü, ayağı, dili var ya, işte onların hepsinde Ben varım. (Hepsinde benim tecellim zahir olur; ben onların başkası değilim[1]. Karşılıklı konuşma devam edip gidiyor.
MEVLANA CELALEDDİN RUMİ MESNEVİ [2]
Mesnevi, Mısır'daki Nil'e benzer. Sabırlılara içilecek sudur. Firavun'un soyuna sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da, Hak onunla çoğunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur demiştir. Şüphe yok ki Mesnevi, gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur'an'ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı katiplerin elleriyle yazılmıştır. Temiz kişilerden başkasının dokunmasına müsaade etmezler. Mesnevi, Âlemlerin Rabbinden inmedir: Batıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Tanrı onu korur, gözetir; Tanrı en iyi koruyandır. Merhametlilerin en merhametlisidir.
MUHYİDDİN ARABÎ FUSÛS ÜL-HİKEM [3]
Çünkü bu kitap nefis arzularından münezzeh ve içine fesad karışmamış olan en kudsi makamdan indirilmiştir.
Umarım ki ulu Tanrı duamı işitince nidamı kabul ede. Çünkü ben ancak indirilmiş hakikatleri dile getirdim. Hâlbuki ben Nebi değilim, Resul hiç değilim. Lakin Nebi'nin mirasçısı ve âhiretin koruyucusuyum.
Puran Tilmiz, 21.02.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar, Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü
Puran Tilmiz Yazıları
Dipnotlar:
[1] Füyuzat-ı Rabbaniye (İlimlerden Feyizler) Gavs-ı A'zam Şeyh Abdülkadir Geylani Beyda Yayınevi, Çev: Celal Yıldırım (Afyon Müftüsü) 1995 İst. s. 9/18
[2] Mesnevi: Mevlâna Celaleddin-i Rumî Dünya Edebiyatından Tercümeler Şark İslâm Klasikleri I, Maarif Vekâlet Yayınlan İst. 1956. Maarif Basımevi, ikinci Baskı, I. cilt (İlk sayfalarındaki Dibace), İktibas Dergisi cilt: 5 sayı: 106 s. 23, ayrıca Mesnevi'nin Müterciminin Celaleddin Rumi evladından ve Mevleviliği ile Maruf Velet İzbudak olduğunu da bilmeyenlere hatırlatalım ve tercümeyi bilhassa dikkatle yanlışlarından koruyacak şekilde titizlik gösteren birisi olduğunu da belirtelim burada.
[3] Muhyiddin-i Arabî Fusûs ül-Hikem, Beşinci Baskı, İstanbul Kitabevi Yayınları, 1981, İst, s. 1–2.
Dipnotlar:
[1] Füyuzat-ı Rabbaniye (İlimlerden Feyizler) Gavs-ı A'zam Şeyh Abdülkadir Geylani Beyda Yayınevi, Çev: Celal Yıldırım (Afyon Müftüsü) 1995 İst. s. 9/18
[2] Mesnevi: Mevlâna Celaleddin-i Rumî Dünya Edebiyatından Tercümeler Şark İslâm Klasikleri I, Maarif Vekâlet Yayınlan İst. 1956. Maarif Basımevi, ikinci Baskı, I. cilt (İlk sayfalarındaki Dibace), İktibas Dergisi cilt: 5 sayı: 106 s. 23, ayrıca Mesnevi'nin Müterciminin Celaleddin Rumi evladından ve Mevleviliği ile Maruf Velet İzbudak olduğunu da bilmeyenlere hatırlatalım ve tercümeyi bilhassa dikkatle yanlışlarından koruyacak şekilde titizlik gösteren birisi olduğunu da belirtelim burada.
[3] Muhyiddin-i Arabî Fusûs ül-Hikem, Beşinci Baskı, İstanbul Kitabevi Yayınları, 1981, İst, s. 1–2.