"Resmi açıklamalar Diyarbakır, Suruç veya Gar için “Işid” dediğinde tamam, ama “YPG” dediğinde hayır, asla, olamaz…"
Zaman verirsen seversin. Doğup büyüdüğün yerden fazla sevmen gerekmez, zordur da zaten; ama vakit geçince anlarsın ki dürüsttür bu şehir. Sürpriz yapmaz. Beklemediğin yerden kazık atmaz.
Hatta başka şehirlerin suçlarını üzerine atarsın, sesini çıkarmaz.
Sıkıcı sanırsın, artistik lâflar edersin aleyhine üstelik şairlerden alıntı yaparak… o sevdiğin hemen bütün şairlerin yolunun bu şehirden geçtiğini bile bilmeden. Onları da onun emzirdiğinden habersiz.
Griliğini artıran adındaki “kara” ile yaşamaya çalışırsın, karşılıklı birbirinizi büyütür, olgunlaştırırsınız velhasıl burada.
Dün de hem kara sonra gıpgri bir şehirdi yine.
Göbeğinde patlayan sarı kızıl alevlerle yandı, parçalandı, nefessiz kaldı onca insan.
O akşam ne pişireceğini düşünen bir kadının iç organları basınçla birbirine geçti.
Evlilik yıldönümü için cebindeki ucuz ama olsun şıktı, karısının sevdiği renkteki o yüzüğü yoklamakta olan adamın beynine saplandı cam ve metaller.
Nefessiz bırakırken yanıp kavruldu kaç tanesi…
Kiminin kolu kiminin bacağı kopup kan kaybından ölümü kesinleşti.
Bunların hepsi yaşandı saniyeler içinde.
Tortusu şehrin üzerine çöktü.
Yoldan o anda tesadüfen oradan geçtiği için savrulan başka araçlar ve içindeki insanlar ya da bahar havasındaki akşamın tadını çıkararak hiç acele etmeyen kaldırımdaki talihsizler de oldu.
Akşam ne çok evde ağıtlar yakıldı, bugün kimler mezarın toprağına sarılacak “beni gömün onun yerine” diye…
Bunların hepsi kendi kendine oldu.
Kendi kendine çalınmış bir araç kendi kendine bomba yüklendi.
Durup dururken iki askerî servisin arasına girdi.
Ne tesadüf ki saliseler içinde dolandı elektrik kablolar arasında. Kablolar ne renkti acaba? Elektrik ne renk? Ölüm ne renk?
Akşam ezanını duymuş otuza yakın insan bir daha yatsıyı duyamadı. Sadece yirmi bir dakika kalmıştı oysa.
Öylesine bir patlama oldu doğal biçimde.
Şehir bir uçtan diğerine sarsıldı.
Sarsıntıyı hissetmeyen kalmadı iletişim araçları sayesinde birkaç dakikada.
PYD/YPG'li birinin yaptığı haberi düştü gece yarısı.
Resmileşti sonra bu haber, teyit edildi.
Bu imkânsızdı oysa.
PYD/YPG hatta PKK böyle bir şey yapamazdı.
Onlar yapmazdı.
Cemil Bayık muallâk dolambaçlı cümlelerle üstlense de onlar yapamazdı.
El Nusra varken hele Işid dururken ne PYD'si ne PKK'sı?
Bir halkı özgürleştiren, dünyaya barış getiren, karanlıkların korkulu rüyası, Batılı magazin dergilerinin bile kapağını süslemiş pırıl pırıl gençler böyle bir şey nasıl yapardı?
Hepsi oyundu bu açıklamaların.
Her şey Türkiye Suriye'ye girmek için aradığı bahaneyi bulsun diyeydi.
Bayık'tan bile daha iyi biliyorduk ki böyle bir şey mümkün değildi.
Resmi açıklamalar Diyarbakır, Suruç veya Gar için “Işid” dediğinde tamam ama “YPG” dediğinde hayır, asla, olamaz…
Bu adında “kara” olan kendi gri şehirde olsa olsa kendi kendini çalmış sürücüsüz bir araç bomba yüklenip bulvarda servisler arasında kendi kendini imha etmiş olabilirdi.
Gerisi?...
Hepsi yalan, her şey yalan…
Yirmi sekiz ailede daha ocaklar kıyamete kadar sönmüş, ertesi gün ona yakın şehit gelmiş, bu çatışmalar saldırılar bitmek tükenmek bilmeyen bir döngüye girmeye çalışmış… ne olacak ki…
Yeter ki bizim muhayyel Kürdistan yürüyüşümüze ya da Kürtlerden aslında hiç hoşlanmasak da “siyasal nefretimize” bir şey olmasın.
Aman sakın olmasın.
Yaşar Taşkın Koç, 21.02.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/sehir-degil-kalpler-kararinca-2026918