“Eğer çocuklarınızı bu şekilde yetiştirmeye devam ederseniz onlar
sizi yaşlılığınızda birer çöp gibi bir yerlere atacaklar, çünkü işiniz bitmiş
olacak…”
Öndeki arabanın penceresinden fırlayıp asfalta düşen bir çikolata
ambalajı mı, boş bir sigara paketi mi tam fark edemedim, arabanın rüzgârıyla
savruldu ve gözden kayboldu. Düşündüm; bazen ben de atıyor muyum diye. Sonra yine düşünüyorum; aklıma geliyor ana
caddelerde çöp süpüren makineler ya da ellerinde bir süpürge bir çöp küreği ‘çöpçüler’.
İnsanların ürettiği tüm çöpler konum değil sorguladığım bu görüntüleri
izlerken, insanın ortak olarak kullandığı alanlarda ürettiği ve sağa sola
savurduğu çöpler.
Kim ilgileniyor ki artık bu konularla? Herkes çok daha önemli
şeylerle meşgul. Hiç durmaksızın koşturup duran
milyonlarca insanı ansızın durdurup sorsam, bana tuhaf tuhaf bakarlar mı
bilmiyorum: “Neden çöplerinizi çöp kutularına değil de yerlere atıyorsunuz?”
Her şey okullarda mı öğreniliyor, diye düşünüyorum. Biliyorum ki
değil, biliyorum ki bir çocuk okula gelene kadar anne ve babasıyla aile
çevreleriyle görüp duyuyor, öğreniyor ve anlıyor. Peki o çocuk çöpü niye görüp
duymuyor, öğrenip anlamıyor? Aile çevresi çok mu kirli, yaşadığı ev veya
evlerde çöpü yere atma alışkanlığı mı var? Hayır değil, biliyorum ki değil.
Yine biliyorum ki o çocuğun annesi onun ürettiği çöpleri arkasından tek tek
toplayarak evini tertemiz yapıyor. Çünkü onun işi bu, evi tertemiz yapmak,
çocuğuna ürettiği çöpü çöpe atmayı öğretmek değil. O bir temizlikçi çocuğa
göre, görevi de diğer her türlü hizmeti gibi çöplerini toplamak.
Tüm anneler mi böyle, değil, ama çoğu böyle ki tüm okullarda,
ilk-orta-lise gibi üç kademede bahçeler, koridorlar ve sınıflar çikolata,
sakız, çubuk kraker, soda şişesi, çay-kahve bardağı atıklarıyla dolu. Çünkü
orada da hademeler var, tıpkı sokaklarda çöpçüler evlerde temizlikçi anneler
olduğu gibi. Hademelerin de görevi okulu temizlemek. O halde her çocuk ürettiği
tüm çöpleri çöp kutusu en fazla beş metre ötede iken yerinden kalkmak ve çöp
kutusuna kadar yürümek zorunda değildir, yerlere atabilir, atmalıdır, hademe de
para kazanmaktadır, bu onun işidir.
Zincirin ucu nereye dayanır bilmiyorum, ama mesele sadece somut
bir şey değil; çöp üretme kültürü gençlerde tamamen bir hayat biçimi. Okurken
de öyleler, yazarken de. Öğrendikleri her şeyi birer çöp gibi değersiz bir
şekilde zihinlerinden fırlatıp bir yerlere atıyorlar; hafızaları sürekli
üretilen ve atılacak olan çöplerle dolu.
Sınıftaki sıralar, okulun koridorları ve merdivenleri sakız,
çikolata artığı kağıtlarla, peçetelerle dolu ve ben her seferinde bunları görüp
müdahale etmekten bıktım. Derse girdiğimde benden önce derse girmiş öğretmenin bir
çöplüğe dönüşmüş o sınıfta nasıl ders yaptığını sorgulamaktan bıktım; dersine
girdiğim tüm sınıflarda her gün, “Herkes sırasının altındaki ve yerdeki her
türlü çöpü alıp çöp kutularına atsın” demekten bıktım.
Yoruldum artık her seferinde 'Çöpü yere atmayın' uyarılarıma 'Tamam' diyerek, beş dakika geçmeden gizli gizli yediği çikolatanın ambalaj kâğıdını
sıranın altına veya yere atan öğrencileri uyarmaktan. Ben bu işi çözemem, artık
biliyorum. Anne ve babalarını eğitemem bu saatten sonra, öğretmenleri eğitemem,
çocuklar benim tek başıma mücadelemi saygıyla karşılasalar da tek başıma
olduğum için etkisiz olacağımı da biliyorlar, bu yüzden bu sorunu çözemem. Ben
de biliyorum ki zihni birer çöplüğe dönen gençlerin zihnini arındırmadan da hiçbir
sorunu çözemem.
Okuyanlar için yazıyorum, çocuklarınıza terbiyeyi evde
vereceksiniz, çöp üretme ve çöpü çevreyi kirletmeden geri dönüşüme gönderme
kültürünü evde kazandıracaksınız ona, elinizde süpürge onun etrafında dolaşan
bir çöpçü olmayacaksınız. Tıpkı diğer ihtiyaçlarını, birer köle gibi o daha
düşünmeden bilip sezip giderdiğiniz gibi davranmayacaksınız ona. Ki okullarda
bizler çaresiz kalmayalım. Üstelik burası lise.
Ben zihinlerindeki çöplerle uğraşırken, lütfen beni çevrelerindeki
çöplerle meşgul etmeyin. İzinsiz konuşmasınlar, birbirlerini aşağılamasınlar,
hep önde görünmek için saçma sapan davranmasınlar; tembelliklerini
ödüllendirmeyin, sorumluluklarını yükleyin ve izleyin rica ederim. Hepsini
kendinize benzetmişsiniz, bizden uşaklık istiyorsunuz. Hayır biz ne çöpçüyüz ne
de sizin ve çocuklarınızın uşaklarıyız.
Eğer çocuklarınızı bu şekilde yetiştirmeye devam ederseniz, onlar
sizi yaşlılığınızda birer çöp gibi bir yerlere atacaklar, çünkü işiniz bitmiş
olacak…
Benden uyarması ey insanlar, annelerinizin ve babalarınızın tırnağı
bile etmiyorsunuz bu kadar okumuş, bilmiş olmanıza rağmen; bu kadar şımarık
çocuk yetiştirmek ancak sizin kadar küstah ebeveynlerin işi olabilirdi,
hepinizi tebrik ederim beceriksizliğiniz için.
Mustafa Eyyüboğlu, YirmiYedi Şubat
İkiBinOnAltı – Yirmidokuz