11 Mart 2016 Cuma

SA2607/KY28-ATA132: Bu Nasıl Çözüm Süreci?

"Her şey Rumların çıkarları ve istekleri doğrultusunda yapılacak, Kıbrıslı Türkler'e de hiçbir hak tanınmayacak. Ambargoların ve izolasyonların altında boğulacaklar ve Rumlar'a teslim olacaklar. Pes doğrusu…"      


Bu nasıl bir müzakere süreci, nasıl bir “Güven Arttırıcı Önlem”lerin yapıldığı dönem, nasıl bir “Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarının yoğunlaştığı” zaman dilimi, pek de anlamış değilim.

Anlaşılan Rumlar'a göre tüm Güven Arttırıcı Önlemler, Rumlar'ın lehine ve çıkarları doğrultusunda olmalı, Kıbrıslı Türkler ise sürekli olarak cezalandırılmalı veya da ambargolar ve izolasyonlar Kıbrıslı Türkler, Rum egemenliğini kabul edene dek daha sıkı bir şekilde uygulanmalı. Yapılan ve yapılacak her şey Kıbrıslı Rumlar'ın lehine olmalı. 

Adada sadece haklı konumda olan Kıbrıslı Rumlar. Kıbrıslı Türkler ise 1963-1974 yılları arasında, sözde Kıbrıs Cumhuriyetini silah zoru ile ele geçirmiş Kıbrıslı Rumlar tarafından soykırıma uğratılmış dahi olsalar hep haksız. Olası bir anlaşma için taviz verecek taraf Kıbrıslı Türkler olmalı. Rumlar hiçbir taviz vermemeli.

KKTC Hükümeti'nin Güzelyurt bölgesini kalkındırmak, ekonomisini geliştirmek ve yeni yatırımlara yol açmak için yatırımcıları teşvik etmesi, hibe vermesi, uzun vadeli ve düşük faizli kredi olanağı sağlaması Rumlara göre “yasa dışı” ve “Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarını da temelinden torpillemekte”. 

Bu nedenle de Rumların sözde ve sadece kağıt üstünde var olan Omorfo (Güzelyurt) Belediyesi'nden bir heyet Lefkoşa’nın Rum kesimindeki Avrupa Komisyonu Temsilciliği'ne giderek KKTC devletinin bu girişiminin “yasa dışı” olduğu ve “Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarını torpillediği” iddiasıyla Avrupa Komisyonu’nun Güney Kıbrıs’taki temsilcisi Yorgos Markopuliotis’e şikayet ettiler.

Üstelik biraz daha da ileri giderek, Güzelyurt bölgesinde devam etmekte olan otoyol ve kanalizasyon çalışmalarını öne sürerek bir de muhtıra verdiler ve “Rumlara meydan okuma” diye niteledikleri bu faaliyetlerin sona erdirilmesi için BM’nin ve AB’nin Türkiye’ye müdahale etmesi gerektiğini talep ettiler. 

Müzakereler devam ederken ve de iki halk arasındaki ayrılığı ve düşmanlığı sona erdirmek amacı ile Güven Arttırıcı Önlemler masaya ardarda konarken, Rum Dışişleri Bakanlığı dünyanın neredeyse tüm seyahat acentelerine 9 sayfalık bir tehdit mektubu gönderdi. 

Mektubunda Girne'de 126, Gazimağusa'da 42 ve Lefkoşa'da 9 olmak üzere toplam 126 otelimizi “Kara listeye” aldığını ve bu oteller ile çalışan ve çalışacak olan seyahat acenteleri aleyhine uluslararası dava açacağını belirtti. Rum Dışişleri bakanlığı bununla da kalmayarak, KKTC’de kamuya ait alanlara ve Türk malı arazilerin üzerine yapılmış otelleri de bu kara listenin içine dahil etti. Bir taraftan “müzakereler sürmekte” ve “Güven arttırıcı önlemler yaratılmaya ve alınmaya çalışılmakta” diğer tarafta ise Anastasiadis’in başında bulunduğu Kıbrıs Rum Yönetimi'ne ait Dışişleri bakanlığı, yalan beyan ve iddialarla tüm ambargolara rağmen boyundan büyük başarılara imza atmış KKTC turizmini boğmaya çalışmakta. 
        
Tam da müzakereler sürerken ve de Güven Arttırıcı Önlemler alınarak iki halk arasında güven oluşturulmaya çalışılırken Rumların bizlere atmaya çalıştıkları kazıklar bu kadarla bitse neyse.

Londra’daki havalimanlarında, otobüslerin üzerinde ve İngiliz basınında yapılan KKTC ile ilgili turizm reklamları Rum Turizm Örgütü’ne (KOT), batmış olmalı ki, bu reklamların durdurulması için İngiltere’deki havalimanı makamlarına, belediye başkanlarına, Reklam Standartları İdaresi’ne ve seyahat acenteleri birliğine protesto mektubu göndererek Londra’daki KKTC ile ilgili reklamları kınadılar ve “derhal durdurulmasını” talep ettiler.

İşte, gelecekte güya ortak devlet kurmak ve egemenlikleri altına azınlık hakları ile girmemiz için yıllardır ABD, AB ve Rusya gibi küresel aktörler tarafından üzerimizde baskılar kurulan, ambargolar ve izolasyonlar uygulatılan, uğurlarına her yolun denendiği Rum adadaşlarımız böyle insanlar.

Her şey Rumların çıkarları ve istekleri doğrultusunda yapılacak, Kıbrıslı Türkler'e de hiçbir hak tanınmayacak. Ambargoların ve izolasyonların altında boğulacaklar ve Rumlar'a teslim olacaklar. Pes doğrusu…        

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, Rum Dışişleri Bakanlığının ve Kıbrıs Rum Turizm Örgütü'nün, müzakerelerin devam ettiği ve Güven Arttırıcı Önlemlerin alınmaya çalışıldığı bu kritik dönemde böylesine çirkin davranışlar içine girmelerini Anastasiadis’in şahsında protesto etmesi ve gelecekte bu tür Kıbrıslı Türkler'in aleyhine yapılacak bu girişimleri yasaklamaya davet etmesi gerekmektedir.  



Ata Atun, 11.03.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri

Seçkin Deniz Twitter Akışı