"Çıkıp demiyoruz ki, Kıbrıslı Türklerin nüfusu 220 bin değildir. İngiltere’de 300 bin Kıbrıslı Türk yaşıyor. Kanada’da, Türkiye’de, Avustralya’da da hatırı sayılır sayıda Kıbrıslı Türk var. Ne demek azınlık haklarına sahip olmak?"
Hele Türkiye bir gitsin de gerisini sonra konuşuruz mentalitesi. Rumların kendilerine hayran olduğu, çözüm olunca bal kaymak yaşayıp gideriz aymazlığı değil, bayağı bilinçli yapılan bir operasyon.
Niye mi?
Kasıtlı olmasa Rum tarafının açıklamalarına dayanamaz, başına gelecekleri görebilirlerdi. Rum Avrupa Milletvekili ve Dayanışma Hareketi lideri Eleni Theoharus’un açıklamalarını duymuşsunuzdur.
Duymayanlara hatırlatalım; Theoharus, “Kıbrıs’ın, zaman içerisinde yüzde 17-18’e yakın oranında bir Kıbrıslı Türk azınlık da edinen bir Helen adası olduğunu” söyledi.
“Bu azınlığın elbette bütün hakları vardır ve hepimiz bu hakların güvence altına alınması için ölmeye de hazırız. Ancak bu, halkın büyük çoğunluğunu, ülkenin siyasi geleceğinin ne olması gerektiği iradesinden mahrum etmemeli” diyen Theoharus,Yunanistan’la birleşme ülküsünün hayatları boyunca kendilerini ayakta tuttuğunu, kesip atamayacaklarını söyledi. “Önceki nesiller Yunanistan’la birleşme (enosis) vizyonuyla büyüdü ve Kıbrıs sorununa adil çözümün bu olduğunu hissetti. Bugün seçme hakkımız olsaydı ve her vatandaş özgür tercih yapabilseydi o zaman ben de Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesine ‘evet’ oyu verirdim. Bu duygusal açıdan konumum budur” dedi açık açık.
Eleni Theoharus’a eminim birçok Rum çok kızmıştır bu açıklamalarından ötürü. “Biz Enosis’e giden yolda, emin adımlarla yürüyoruz, niçin fincancı katırlarını ürkütüyorsun” demişlerdir, ama rahat olsunlar emin olun bizim bu Rum hayranı cenahtan Theoharus’un sözlerine hiçbir tepki gelmedi.
Demediler ki, “Biz eşit ortaklık görüşmeleri yapıyoruz, nedir sizin dediğiniz!” Rum tarafının neden 4’te bir oranında ısrarcı olduğunu anlamak istemeyenlere de bir ipucu vermedi bu açıklama. “Demek ki siz adayı Yunanistan’a bağlama ülküsünden vazgeçmediniz, onun için istiyorsunuz azınlık olmamızı!” diyemediler.
Bu türden medya faaliyetinin profesyonel kadrolar eliyle yürütüldüğü, 2004’te de bu tür algı operasyonlarının yapıldığı gerçeği temize çekildi çekilmesine ama AB ve ABD’nin çoklu ortamlarla vaat ettiği ortak cumhuriyetimizde gül gibi geçinip gideceğimizi sanıyoruz hala.
Çıkıp demiyoruz ki, Kıbrıslı Türklerin nüfusu 220 bin değildir. İngiltere’de 300 bin Kıbrıslı Türk yaşıyor. Kanada’da, Türkiye’de, Avustralya’da da hatırı sayılır sayıda Kıbrıslı Türk var. Ne demek azınlık haklarına sahip olmak?
Kıbrıs Cumhuriyetinde olduğu gibi, -Biz şimdi şu İngiliz belasından kurtulalım, Türkleri atmak kolay demişlerdi- “Şimdilik tamam diyelim, Türkiye’yi saf dışı bırakalım, Türk askerini adadan atalım, gerisi kendiliğinden gelir” diye düşündüklerini bildiğimiz bu kişilerin acemi öfkeyle gelen fütursuz eleştirileri bile bizi kendimize getirmiyor yazık ki.
Batılı küresel aktörlerce beslenen, Rumlarla aynı dalga boyunda salınan popüler arkadaşlarımız, niyetlerini ortaya koymuş oluyor bu sükutla.
Sözün özü; Her gün doğumuna bir hain yaratma âdeti geliştirenlerin nüfuz sahibi olduğu KKTC’de bu sözlerin gündem yaratmaması şaşırtmamalı ama tarihin ihtiyatsızlar için merhametsiz olduğunu bilince korkuyor insan.
Bir başka bildiğim de bu denli operasyonel girişimlerin sadece KKTC’de hafife alınabildiği.
Yurdagül Atun, 12.03.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya,