16 Mart 2016 Çarşamba

SA2634/ÇY10-AÖ5: İradene Sahip Olmak 350 TL

“Kalp, az yemekle saf ve ince olur.”


Kilo, çağımızın en yaygın problemlerinden birisi. Çocuktan gence, geçten yaşlıya herkesin kilo sorunu var. Obezite denilen bir hastalık var ki onun için ayrı bir yazı yazmak gerekecek sanıyorum.

Kilo sorunu olan insanların genelde iradelerine hakim olamadıklarından dolayı yakındıklarına bizzat şahit oldum. “Tatlı görünce dayanamıyorum”, “Çikolata görünce dayanamıyorum”, “Ekmek çok yiyorum” vs gibi nefislerine hakim olamayanlar ve bir de aslında hiç yemiyorum yine de kilo alıyorum diyerek kendilerini kandıran bir grup var.

Her hafta pazartesi diyete başlanır genelde ve başlandığı gün diyet biter. Çünkü iradesi zayıf insanlar olduk artık. Kendimizi hiçe sayıyoruz, kendimize verdiğimiz sözleri tutmuyoruz. Biz kendimize verdiğimiz sözü tutmaz isek başkalarına verdiğimiz sözü nasıl yerine getirebiliriz ? Önce kendimizi ıslah etmeliyiz ki başkalarına faydamız dokunsun, önce kendimize söz geçirmeliyiz ki ileride evlatlarımıza söz geçirebilelim.

Kendine söz geçiremeyen bu grup ne yapıyor? Parayla başkasının kendisine söz geçirmesini, hükmetmesini istiyor ve diyetisyene başvuruyor. Sağlık açısından diyetisyene danışmanın illaki faydaları vardır ama günümüzde çoğu diyetisyenler bu işi sadece para için yapıyor. Bir diyetisyene gitmenin maliyeti 350 TL. 

Diyetisyene veya buna benzer insanın kendi iradesi ile başarabileceği şeylere para vererek başkasının idare etmesini sağlayan ne varsa üzülüyorum. Paraların boşa harcandığını, para hayır-hasenat işlerinde kullanılsa ülkede aç, açıkta kimsenin kalmayacağını düşünüyorum.

Yakın çevremde gözlemlediğim kadarıyla diyetisyene gidip zayıflayan hiç yok gibi, ilk bir hafta birkaç kilo veriyor, daha sonrasında kendini koyveriyor, parası da boşa gidiyor. 

İnsan iradesine hakim olamıyorsa, en ünlü diyetisyene gitse, mide ameliyatları olsa dahi hiç fayda etmeyecek, yine eski haline dönecektir.

Her şey kendimizde bitiyor. Önemli olan kilolardan kurtulmak değil, sağlıklı yaşamak olmalı. Sağlıklı yaşamak da az yemekten geçiyor.

Peygamber efendimiz buyurmuş ki: “Kalplerinizi çok yemek ve içmekle öldürmeyiniz. Muhakkak ki kalpler tarla gibidir. Ondaki su çok olursa ölür.” 

Az yemek için diyetisyenin söyleyeceği, bir kibrit kutusu peynir, 9 kaşık sebze, 1 bir fincan yeşil çay gibi yemek yeme miktarını belirleyen sözleri duymak için çok miktarda para ödüyor insanlarımız. Bizler peygamber sözünü dinleyip az yemeliyiz normal şartlarda. Doğru olan bu.

Yine çok hoşuma giden bir söz geldi aklıma, “İradesi kuvvetli insanlar, en dayanılmaz şartlar altında dahi başarıya ulaşabilirler “ John Milton.

Çok aşırı kilolu insanlar bile kendi iradelerini kullanarak zayıflayabilir. 

Bizlere oruç farz kılınmış bir ay boyunca ağzımıza zincir vurabiliyorsak günlük yaşamımızda bunu başarabiliriz.

Hafta sonu izlediğim bir programda ünlü piyanist İlham Gencer’in 91 yaşında olduğunu öğrendim. Gencer, yemek düzeninin sanki ramazan ayındaymış gibi sürdüğünü ve düzenli spor yaptığını söyledi. Onun 91 yaşında olduğuna inanmak hakikaten zor. "Az yemek hem beyni hem de vücudu sağlıklı tutuyor" diyor.

Bizler hem çok yiyoruz hem hiç hareket etmiyoruz. Sonra da kilo derdi ile boğuşup zaten zarar zor kazandığımız iki kuruş paramızda diyetisyene veriyoruz.

Son olarak  az yeminin kalbe bile etkisi olduğunu ifade eden şu sözle bitirmek istiyorum:

“Kalp, az yemekle saf ve ince olur.”


Ahu Öztürk, 16.03.2016, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Kâğıt Kalem'in Kundağı


Seçkin Deniz Twitter Akışı