27 Nisan 2016 Çarşamba

SA2811/KY13-AO67: Bir Emperyal Senaryo: Ermeni Soykırımı

"Bugün, Türkiye Ermenileri oynanan oyunun farkındadır ve Türkiye’de her hangi bir baskı görmediklerini belirtmektedirler. Çıkarılan çözüm paketleriyle Ermenilerin mallarının iadesine karar verilmiş olması, geçmişin yaralarının sarılması için de önemli bir adımdır."


Tarih bize sadece geçmişte neler olduğunu anlatmaz; aynı zamanda geleceğin inşâsı için de etkin bir araçtır. O nedenle tarihi yazmak tarihi yapmak kadar önemli görülür. Devletler, hafızalarıyla varlar. Eğer, bir ulus kendi tarihini kendi yazamazsa, yazılanların yükünü boynunda taşır sürekli. Tarihin çarpıtılması karanlık amaçlara matuftur. Onu çarpıtanlar mutlaka bir hedef gözeterek bunu yaparlar.

İttihatçılar, Osmanlı’yı karalama politikası güderek, koca bir imparatorluğun dağılmasını kolaylaştırdılar. Osmanlı’nın hükmettiği topraklardaki milletlere aşılanan düşmanlık tohumlarıyla, Osmanlı’nın ülkelerini sömürdüğü işlenmiş, asırlarca kardeşçe yaşayan milletler milliyetçik hastalığına sürüklenmiş ve her biri Osmanlı’ya düşman hale getirilmişlerdir. 

Sonuçta; denebilir ki, tarih çarpıtmaları devletleri parçalama, kontrol altında tutma yöntemlerinden biri. Bu yöntemle, halkları birbirine düşman ettirip, vurdurabilir, devletleri parçalayabilir, çeşitli şantaj ve usulllerle kontrol altına alabilirsiniz. Uluslararası hukuk milletlerin karalanmasının resmi politika haline getirmesine elvermese de, birçok devlet, diğer devlet/milletleri tarih çarpıtmaları üzerinden düşmanlıklar üretmektedir. Kendi milletinin geçmişini kusursuz gösteren ve sadece geçmişteki kahramanlıklarından bahsedenler, bununla birlikte de savaştıkları diğer devletleri/milletleri kötülemeyi de araya sıkıştırmış olurlar. 

Bugün birçok ülkenin gizli servisi (geçmişte yaptıkları gibi) emperyal politikaları nedeniyle tarih üzerinden milletler/devletler arasında düşmanlık tohumu ekmektedir... Bu konularda filmler, tiyatrolar, kitaplar, yazılar yazarak onların birbirleriyle kaynaşmalarının önüne engel koymaktalar. Bu doğrultudaki faaliyetler ne- deniyle yaratılan algı sonucu birçok devletin halkı, diğerleri için önyargılıdır. Neredeyse herkesin, başka milletler hakkında peşin hükmü vardır ve bu hükmün doğruluğu araştırılmaya bile ihtiyaç duyulmaz. 

Osmanlı’dan Türkiye’ye Osmanlı’nın parçalanıp, dağılmasının ardından Anadolu topraklarında kurulan Türkiye, hem yeni bir devlet olarak görülüyor, hem de kimi sorunlu konularda Osmanlı’nın varisi konumuna sokularak ondan hesap sorulmak isteniyor. Osmanlı’nın son döneminde Anadolu’nun işgali esnasında kışkırtılan ve düşmanlarla işbirliğine girişen kimi Ermenilerin bu haince eylemlerinden bugün Türkiye’ye fatura çıkarılmak isteniyor. Bunun için tarihi gerçekler abartılıyor, çarpıtılıyor ve çeşitli uluslararası entrikaların malzemesi haline getiriliyor. 

Dünyada hiç bir batılı devlet geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmazken, yeni bir devlet olan Türkiye, Osmanlı’nın son döneminde denk düşen savaş esnasında Ruslar ve İngilizlerin kışkırtmasıyla Ermenilerin başlattığı olayların müsebbibi gösteriliyor ve Ermenilerin Türklere yaptığı katliamlar hiç dikkate alınmıyor ve Ermenilere soykırım yapıldığı yalanını Türkiye’ye kabul ettirmeye çalışıyor. 

Bugün, hiç kimse ABD’ye Kızılderili soykırımını, Fransa’ya, İtalya’ya, İngiltere’ye yaptıkları katliam ve zulümlerin hesabını soramıyor, ancak o ülkelerde Türkiye aleyhine, Türkiye’nin Ermenilere soykırım yaptığı yönünde kararlar alınıyor. Osmanlı’yı parçalayan emperyal devletler şimdi de bu yollarla Türkiye’yi parçalamak istiyor. Tarihin içinden Türkiye aleyhine sonuçlar çıkarmak isteyenler, Ermeni diasporasını arkasına alarak her fırsatta bunu Demokles’in kılıcı gibi başımızın üzerinde sallıyor. 1. Dünya Savaşı’nda dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu’na içeriden darbe vuran kimi Ermeni çetelerini etkisizleştirip, cephe gerisini güvene almak için uyguladığı tehcir (zorunlu göç) sonucunda ortaya çıkan olayları “soykırım” olarak hanemize yazmak isteyenler, tarihin külleri arasına gömülmüş acıları onarmak yerine bu olaylara taraf olan milletleri kışkırtarak emellerine alet etmek istiyorlar. 

Geçmişte neler yaşandı Osmanlı’nın bir zamanlar sadık teba olarak gördüğü ve devletin birçok önemli mevkiinde görev verdiği Ermenilerin bazıları Osmanlı’nın çöküşe doğru yol aldığı zayıf zamanlarında kışkırtıcılık ve ayaklanmalara girişmiş, 18. yüzyılın sonlarında Osmanlı’yı batıya karşı suçlu göstermenin çabasında olmuşlardır. 

Rusya’nın ve İngiltere’nin kışkırtmaları sonucu bu ülkelerde kurdukları örgütler eliyle Osmanlı içindeki Ermenileri kışkırtmışlar ve bunların sonucunda 19. ve 20. yy.da Ermeni terör örgütleri olan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar çeteleri Bitlis, Diyarbakır, Malatya, Zeytun, Urfa, Harput, Sivas, Antep, Maraş, Muş vilayetlerinde isyanlar tertipleyip, Osmanlı içerisinde bir Ermeni devleti kurmak için Müslümanlara karşı katliamlara girişmişlerdir. 

Bunlar yalnızca Müslüman Türk halkını değil, kendilerine destek olmayan Ermeni vatandaşları da katletmişler, bir çok Ermeni’nin kanına girmişlerdir. Ermeni çeteler isyanlarından sonuç alamayınca mel’un bir suikaste başvurmuş, 21 Temmuz 1905’de Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid’e Yıldız Camii önünde, Ermeni teröristler tarafından bombalı araçla bir suikast düzenlemişlerdir. Bu suikastte 2. Abdulhamid kurtulmuş ancak 26 asker hayatını kaybetmiş, bir çok kişi de yaralanmıştır. Ermeni çeteler asıl ayaklanmasını ise yurdu- muzun işgali esnasında yapmış ve Rus ordusunun topraklarımıza girmesini fırsat bilerek çeşitli katliamlara girişmişlerdir. 

1915-1919 yılları arasında 1. Dünya Savaşı içinde Rus ordusu ile ittifak yapan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Ermeni Çeteleri Doğu Anadolu Bölgesi’nde; Alaca’ da, Cinis’de, Ilıca’da, Erzurum Merkez’de; Yanıkdere’de, Karskapı’ da, Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa Konakları’nda, Erzurum; Yeşilyayla’da Hasanka- le’de, Tımar’da, Horasan’da, Kars-Subatan’da, Van-Zeve’de, Ağrı’da, Bitlis’de, Iğdır-Oba ve Hakmehmet’te, Nahcivan’da, Zengezur’da ve Azerbaycan’da tam bir katliama girişmiş, binlerce Müslümanı hunharca katletmişlerdir. 

Yaşananlar karşısında Ermenileri bulundukları yerlerden başka yerlere göndermenin hem Ermenilerin güvenliğini sağlayacağı, hem de çetelerle birlikte hareket etmesini engelleyeceğini düşünen Osmanlı yetkilileri sayılı kişilerin tehcirine karar vermiştir. Tehcirde ortaya çıkan durumlar Ermenilere soykırım yapılmak istendiği şeklinde yorumlanmak istense de tehcirin amacı sadece güvenlikle ilgiliydi. 

27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan tehcir kanunu Anadolu’da yaşayan tüm Ermenilere uygulanmamıştır... 27 Mayıs 1915 tarihli bu kanun, Müslüman Türk ahaliye yönelik katliam yapan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Ermeni çetelerini kapsamakta idi. 1. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaşmak zorunda kalan Türk Ordusu, cephe gerisinde de, Ermeni çeteleri ile savaşmak zorunda kalmıştır. Osmanlı hükümeti cephe geri- sini Emniyet altına almak, savunmasız, savaşla hiç ilgileri olmayan Müslüman Türk ahaliyi koruyabilmenin tek çözümünü, Ermeni çetelerini, zorunlu olarak başka bölgelere nakletmekte bulmuştur. 

1915 yılında uygulanan bu yer değiştirme kararında zorunlu göçe tabi tutulan çetelerin can ve mallarını teminat altına almak için çeşitli uygulamalar öngörülmüş, yolculuk esnasında Ermenilerin herhangi bir saldırıya uğramalarını engellemek amacıyla çeşitli güvenlik tedbirleri de alınmıştır. 

27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanununda Ermenileri koruyan bir çok madde vardı... Bu kanuna göre;


  1. Göçe tabi kılınanlar, gidecekleri yerlere kadar refah içerisinde sevk edileceklerdir. 
  2. Yollarda istirahatleri, can ve mal güvenlikleri korunacaktır. 
  3. Gittikleri yerlerde kesin yerleştirilmelerine kadar kendilerine göçmen ödeneğinden geçimlerini sağlamak için yardım yapılacaktır. 
  4. Eski mali durumlarına uygun olarak kendilerine mal ve arazi dağıtılacaktır. 
  5. Zorunlu göç uygulananlara hükümet tarafından ev yaptırılacaktır. 
  6. Çiftçilere tohumlu, evvelce sanatkâr olanlara meslekleri ile ilgili alet dağıtılacaktır. 
  7. Terk ettikleri mallarından geriye kalanlar kendilerine verilecek bu olmadığı takdirde, bunların karşılığı para olarak ödenecektir. 
  8. Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait taşınmaz malların sayımı yapılacak, bunların cinsleri ve kıymetleri, miktarları tespit edilerek göçmenlere verilecektir. 
  9. Göçmenlerin kullanamayacakları mallar, yani zeytinlik, dutluk, bağ, portakal bahçeleri, dükkan han fabrika... ve depo gibi gelir getirecek taşınmaz mallar, arttırma ile satılacak veya kiralanacak, bu gelirler uygun bir şekilde göçe zorlanan ilk sahiplerine verilecektir. 


Osmanlı İçişleri Bakanlığı, 28 Mayıs 1915’te göç ettirenlerin barındırmaları, yedirilip içirilmeleri ile ilgili hususları içeren ayrıntılı bir yönetmelik de yayınlamıştır. Bunun bazı maddelerini şöyle sıralayabiliriz. 


  1. Nakli gereken halkın gönderilme işi, mahalli idare memurlarının yönetimine aittir. 
  2. Göç ettirilenler, bütün hayvan ve taşınabilir mallarını beraberinde götürebilirler. 
  3. Göç sırasında göçmenlerin can, mal güvenliklerinden, yedirilme ve istirahatlerinin sağlanmasından, geçiş yollarındaki memurlar görevlidir. Bu konuda meydana gelecek aksaklıklardan rütbe sırasıyla bütün görevliler sorumlu tutulacaktır. 
  4. Göç sonunda göçmenler, sağlıklı çalışmaya, tarımla uğraşmaya elverişli köy ve kent evlerine yerleştirileceklerdir. 
  5. Yeni yerleşme bölgesinde göçmenlere verilecek arazi yoksa, devlet malı ve çiftliklerinden faydalanılacaktır. İskân bölgesine yerleşinceye kadar, muhtaç durumda bulunanlara uygun miktarda hükümet yardımı sağlanacaktır. 
  6. Tarım yapacaklardan ve sanatkârlardan muhtaç bulunanlara uygun miktarda araç veya sermaye verilecektir.  


Tehcirin sınırları sadece çetelerle sınırlı tutulsa da, birçok Ermeni vatandaş da bunlarla birlikte hareket etmek istemiş ve o nedenle yer değiştirenlerin sayısı devletin ön- gördüğünün üzerine çıkmıştır.

Tehcirin güvenli ve mağduriyetlere yol açmadan uygulanması için çıkarılan yasa ve yönetmeliği tümüyle uygulamanın o günkü savaş şartlarında sağlanması mümkün olamamış, yollarda hayatını kay- bedenler ve çeşitli saldırılar nedeniyle ölümler meydana gelmiştir. Tehcire uğrayanların sayısının ne kadar olduğu tam olarak tespit edilemezken abartılı rakamların daha önce Rusya’ya göç etmiş olanlarında bu rakamlara katılmasından kaynaklanmaktadır. 

1. Dünya Savaşı’nda sadece Ermeniler değil, Türkler de yer değiştirmek istemişler ve göç edenlerden birçoğu yollarda ölmüşlerdir. Tama- men Ermenilerin başlattığı olayların sonunda ortaya çıkan ölümlerle sadece Ermenilerin karşılaştığı ve bunun bir “soykırım” olduğunu öne sürüp, bu iddiayı dünya sahnesine sokmak isteyenler, Osmanlı döneminde yaşanmış bu olayları Türkiye’nin önüne koymak istemektedir. Önce, soykırımı kabul ettirip ardından tazminat ve hatta toprak talebinde bulunmaya kadar gidecek gelişmelerin fitne fitili uzun zamandan beri Batı’da ateşlenmiştir. 

Bunun için 2015 yılında Türkiye aleyhine büyük kampanyalar başlatılacağı ve çıkartılacak kararlarla Türkiye’nin mah- kum ettirileceği, bunun çalışmalarının hızla sürdüğü belirtilmekte. Kuşkusuz burada amaçlanan gerçeklerin ortaya çıkması, sorumluların tarih önünde yargılanması değildir. 

Amaç tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasını istemek olsaydı, Türkiye’nin bu konuda ortak çalışma ve her iki tarafın belgelerinin birbirine açılma teklifinin Ermenistan tarafından kabul görmesi gerekliydi. Ermeni sorunu diye ortaya atılan sorun Türkiye’yi, Osmanlı döneminde yaşanan vakalar üzerinden mesnetsiz şe- kilde yargılama ve zorda bırakma politikasından başka bir şey değildir. Maalesef bu konu Türkiye içerisinden de kimi derin odaklar tarafından kaşınmaktadır. Hrant Dink’in katledilmesi ve dışarıya “Ermeniler, Türkiye’de hala ölümle burun buruna” dedirtmek ve Ermeni soykırım iddialarını güçlendirmek için tertiplendiği düşünülmelidir. 

Bugün, Türkiye Ermenileri oynanan oyunun farkındadır ve Türkiye’de her hangi bir baskı görmediklerini belirtmektedirler. Çıkarılan çözüm paketleriyle Ermenilerin mallarının iadesine karar verilmiş olması, geçmişin yaralarının sarılması için de önemli bir adımdır. 

Sonuç olarak; Türkler, Ermeniler ve diğer milletler asırlardır Anadolu’da bir arada yaşamış, aynı kaderi paylaşmış, aynı şeye üzülüp, aynı şeye sevinmişlerdir. 

Milletleri birbirine düşürerek Osmanlı’yı parçalayanlar, Ermenilerle, Türkiye’nin arasının bozulması için her türlü yola baş vurmaktadır.Bu karanlık oyunu bozmak öncelikle Türkiye ve Ermenistan’a düşmektedir. Tarihte kalmış bir olayı ne tümüyle aydınlatıp, mağduriyetleri gidermek mümkündür, ne de bunun her iki halka her hangi bir yararı vardır. Önemli olan yaraların sarılması ve yeniden eski dostlukların kurulmasını sağlayacak adımların atılmasıdır. 

Türkiye’nin sınır komşusu olan Ermenistan, düşmanlıkları eşmek yerine işbirliği ve dostluğu artırıcı adımlar atmalı, Türkiye’de bunun için özel çaba sarfetmelidir.

MOCCA DERGİSİ-BERLİN



Adnan ONAY, 24.04.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Seçkin Deniz Twitter Akışı