13 Mayıs 2016 Cuma

SA2893/TG191: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 22. Bölüm

   “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf 58

İkinci Asker: Sanırım hatıralarımda en fazla yer alan şey, el-Halil’deki Yahudi ve Filistinliler arasındaki olaylar. Bu durumdan nefret ettiğimi hatırlıyorum. Orada en güçlü hissettiğim duygu buydu, düpedüz nefret.

Şeye benzeyen bir duygu…

İkinci Asker: Nefret. Gerçekten. Kendimi hiçbir şekilde oradaki insanlarla bağlantılı hissetmiyordum. Benim halkım değillerdi. (Çev: Yerleşimci Yahudilerden bahsediyor) Birlikte herhangi bir şey yapmak istediğim insanlar değildi. Tüm duvarlara spreyle boyadıkları Yahudi yıldızları, onlar benim yıldızım değildi. Bu fena bir duygu. Daha önce hiç böyle şeyler hissetmemiştim. Düpedüz onlardan nefret ediyordum. Onlardan nefret ediyordum. Onlardan nefret ediyordum. Çocuklarından nefret ediyordum. Daha önce hiç bir çocuğa nefretle bakmamıştım.  

Neden?

İkinci Asker: Neden mi? Çünkü onlar çok fenaydı. Kötü ve son derece şiddete meyilliydiler. Ve siz orada onlara (buna rağmen) hizmet ettiğinizi hissediyorsunuz. Onların şiddete ne kadar yatkın olduklarını görüyorsunuz. Orada şiddetin ve zalimliğin her türlüsü vardı, şok edici rahatsızlık veren bir şiddet.  

Birinci Asker:  … Bir olay hatırlıyorum Beit Hadassah veTel Rumeida arasında gerçekleşmişti, Jilber nöbet noktasında, orada bir market vardır. Oraya ulaştığımızda bu market kapanmıştı. Sonradan açtılar. Marketin açılışı sırasında insanlar  (Filistinliler) geldi ve Yahudiler onları görünce çılgına döndü. Bir Cumartesi günü el-Halil dışından gelen bazı kişiler marketin içine girerek etrafı yıkıp dökmeye başladı.  

Birinci Asker: O sırada Jilber’de nöbet tutmakta olan bizim askerlerden birisi gelip onları marketten dışarı kovalamış onlar da oradan ayrılarak yaşlı bir adama saldırmıştı. Adamın doğrudan gözlerine göz yaşartıcı gaz sıkıp bastonunu kırmışlardı. 

Bu yaşlı adam sadece oradan geçip giden biri miydi?

Birinci Asker:  Evet Shoter kontrol noktasından geçip yokuştan aşağıya doğru geliyordu.

Burada çok fazla asker bulunmaz mı?

Birinci Asker:  Hayır, fakat mobil komuta birimi olay yerine gelmişti. 

İkinci Asker: Şu az önce söylediğiniz şey çok komik; çok fazla asker sözü. Aralarında 100 metre var ve bu noktaların her birinde askerler bulunur, bazen arada kalan yerlerde de. 

***

İtiraf 59

O zaman bulunduğumuz nöbet noktasında ben astsubaydım, çavuş telsizden bana şöyle sorardı: Şu adamı mı alalım yoksa bu adamı mı?

Neye istinaden?

Sanırım ilk kez nöbet noktasında görev alan çocukların (burada çocuk biz oluyoruz) bu türden simülasyonlar gerçekleştirmesi gerekiyordu, herhangi bir gerçek yakalama olayına yönelik bir çalışma olarak. Olay yerine nasıl gidilecek, güvenliği kim sağlayacak, silahlarımızı nasıl kullanacağız, şüpheli nasıl etkisiz hale getirilerek yakalanacak, bunları çalışmak için.  

Tatbikat gibi mi?

Bir çeşit. O zaman kimse o şekilde tanımlamıyordu ama öyle olduğunu biliyorduk. Sanırım herhangi birine sorsanız… Ama o zaman kimse bu yaptığımız şey hakkında düşünmüyordu, kendi aramızda da bunları konuşmuyorduk. Kendisinin aleyhinde herhangi bir delil olmayan birisini aldığımızı biliyorduk. Doğru düzgün bir sebep yoktu. Bilmiyorum. Adam şu türden bir tişört giymiş hadi alalım diyorduk mesela. Birisi kırmızı tişört giymiş deyip sorgulanıyordu. Rastgele birisi alınıp, dar bir sokağa götürülüp sorgulanıyordu. Bunun için bir sebep de yoktu. O kişi için oldukça korkutucu olmalı. 

Hatta bir keresinde böyle bir kişinin üzerinde idrar izleri görmüştüm, demek ki adam oldukça strese girmiş. Evet, korkunç bir durum. Bakın şöyle bir durum, altı tane canavar üzerinize doğru geliyor, belli ki normal hayatta orta sınıfa mensuplar, hala çocuk sayılabilecek kişiler (Çev: kendilerinden yani askerlerden bahsediyor) . Demek istediğim biz o zaman 19-20 yaşlarında çocuklardık. Ama bu çocukların malzemeleri var, seramik miğferler, silahlar, herhangi bir şey olduğunda kullanabilecekleri 29 mermi. Birini bu şekilde dar bir sokağa götürerek onunla konuşmaya başlamıştık. Kimliğini kontrol ettik, burada ne işin var diye sorduk… Ne biçim bir soru, “burada ne işin var?”. Adam şok olmuş olmalı. Burada ne işin var, bu nasıl bir sorudur? Ama yine de soruyorduk, “burada ne işin var?”  

***

İtiraf 60

… Ama yine de bir hissizlik durumu söz konusu.

Evet, şimdiye kadar bu konu (Çev: Askerde olup bitenlerden bahsediyor) hakkında konuşmayı beceremedim. Bu dönem aynı zamanda birçok arkadaşın kız arkadaşlarından ayrıldığı zamandır. Evet, askerdeyken. Birçok arkadaş da konuştuğumuzda aynı şeyi söylemiştir. Yapamadıklarını… Orada (askerde) neler olup bittiği hakkında (döndüklerinde) konuşamadıklarını söylemişlerdir. 

Bir şok hali mi? Oradayken korkmadığınızı söylemiştiniz. 

Askerde çok fazla korkulacak veya ajite olacak bir durum yoktu. Hayır, korkmamıştık. 

O zaman niye konuşmuyordunuz?

Konuşmamaya yönelik herhangi bir kural söz konusu değildi.  Eve döndüğünüz zaman olanlardan arkadaşlarınıza bahsetmeyin denebilecek bir şey yapmamıştık. Neler olup bittiği hakkında konuşabilirdik, işin gerçeği eve döndüğümde olanlar hakkında biraz konuşmaya çalışmıştım. Kontrol noktalarındaki olaylar, bunların beni nasıl etkilediği gibi şeyler. Evden gelen bir asker nasıl oluyor da birdenbire bir çocuğa kelepçe takabilecek bir hale geliyor. Nasıl dönüşüyor…

Nasıl oluyor da birdenbire böyle güç sahibi oluyor?

Evet, birdenbire güç sahibi oluyor, yani araba sürmesi bile değişiyor. Böyle şeyler. 

Bu şekilde değiştiğinizi hissetmiş miydiniz? 

Nasıl? Her şeyi söylemiyorum. İçimde saklıyorum. 

Hissizleşmek, bu da bir tür değişimdir. 

Bu türden bir duygusuzluk halini tecrübe etmiştim. Eğer hayatınızda her şeye önem veren biriyseniz, bu olan bitene çok fazla önem atfediyorsunuz, o zaman bunun sorumluluğunu da almanız gerekir. Ve bir çocuğumuz bu sorumluluğu almadı sanırım. Örneğin bir adamın kontrol noktasından geçişine izin verirken düşünmeliydim. Birinin kontrol noktasından geçmesine veya geçmemesine karar vermenize önem veriyorsanız, kendi mahallesine doğru 200 metrelik mesafede bunun o kişide yarattığı etki. Kendinizin ne yapması gerektiğini de düşünüyorsunuz ve bu kararın ne kadar önemli olduğunu. Fakat eğer bu olayın, ya da başka bir durumun karşıdaki kişide ve sizde nasıl bir etki oluşturduğuna çok fazla kafayı takacak olursanız artık görevlerinizi yapamayacak hale gelirsiniz. Dolayısıyla olaylar karşısında hissiz hale geliyorsunuz. Bunu size başkası yapmaz, kendi kendinize bu hale gelirsiniz. 

Gördüğünüz şeyler, oradaki tüm ortam sizi şekillendirir. El-Halil’deki kontrol noktaları, nasıl göründükleri gerçekte nasıl oldukları, bu konuları konuşmak önemli… Eğitim alanında veya tugayın eğitim sahasındaki temel eğitim sırasında hep asker arkadaşlarınızla bir aradasınızdır. Demek istediğim piyadeler her zaman birbirine yakındır ama öyle bir noktaya gelirsiniz ki artık hiçbir şey konuşmak istemezsiniz. Orada öylesine oturmak istersiniz, bir şey gibi… Salondaki bir bitki gibi ya da odanın birisinde öylesine duran takım çantası gibi. Gerçekten. Böylece artık konuşmak istemezsiniz. Çok az asker konuşmayı becerebilir. Hatta bir bülten çıkarmak istemiştik ama o bile başarısız oldu.     
     
Yakıldığını duymuştum. 

Evet, birileri yakmış.

Niye yakılmış?

Çünkü içinde “Burada ne yapıyorum?” türünden ifadeler vardı. Orduda hoş karşılanmayacak ifadeler. Hoş karşılanmayacak derken, bu türden soruları sormaya başladıysanız…. 

<<Önceki                 Sonraki>>



Tamer Güner, 13.05.2016, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 




Orijinal Metin:

http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf

Seçkin Deniz Twitter Akışı