"Kim bilir bir daha nerede karşılaşırız bilmem, lakin bildiğim bir tek şey vardı ki; ben bu kocaman heybetli adama korkudan değil, sevgiden saygı duyuyordum."
Şakası bile kavga sebebiydi arkadaşlar arasında. Vardı bir delilik, ama ciddiyim, fena döverdi. Erkeklerin favorilerinden tutar havaya kaldırırdı valla, (aayyy..) Hatta şu an Doktor olan oğlunu bile döve döve okula göndermişliği var, ama oğlu Bilkent'e de birincilikle girdi..
Nedense bir tek ben korkmazdım; üst sınıflar dahil herkes odasına beni gönderirdi. Gezi izinleri, bahçede top oynama, etkinlikler -aklınıza ne gelirse işte- müdürden izin alınacaksa hemen, "Bahar, senin Hüsoyla aran iyi, hadi" derlerdi.. İzin kağıtlarını bile ben götürürdüm..
Bugün yıllar sonra ilk kez çarşı da karşılaştık.. -Düşünün kardeşim bile yaklaşmadı, hatta kaçtı:)-
"Hocam" diye seslendim, durdu baktı yüzüme; "Tanıdınız mı beni?" dedim.. Güldü, "Benim deli, cesur kızım, hatırlamaz mıyım?" dedi.. Hemen elini öptüm.. 16-17 yaşımdaki gibi aynı saygıyı hissettim. Eskilerden bahsettik ayak üstü, "Yaslanmışım değil mi?" dedi. Yaşlanmıştı, ama ben yine de gönlünü alayım diye "Valla hocam, hala bastığınız yeri titretiyorsunuz aynı heybetle" dedim.. Gözleri ışıl ışıl oldu..
Ayrılırken, "Hocam bana hiç kızmazdınız, neden?", dedim. Hemen önünde durduğumuz büfenin önünde oturan adamı gösterdi, "Bak, o da benim öğrencimdi" dedi. Adama baktım bizi görmüştü, ama gazetesini okumaya devam ediyordu, hiç oralı bile olmadı...
"Büyümüş gördün mü?.. Sen de büyüdün, ama ben hep aynı kız çocuğunu görüyorum karşımda" dedi...
Kim bilir bir daha nerede karşılaşırız bilmem, lakin bildiğim bir tek şey vardı ki; ben bu kocaman heybetli adama korkudan değil, sevgiden saygı duyuyordum.
Bahar Türker, 18.05.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar