18 Mayıs 2016 Çarşamba

SA2918/KY25-NO52: Ülkücüler İktidar Olmalı mı?

"Benim anlamadığım 43 yıldır Ecevit dahil hiç kimseye edilmeyen bu kadar ağır ve galiz küfürleri neden Erdoğan için sarfediyor bu arkadaşlarımız?"


Servet Avcı, MHP’nin yapılamayan kurultayı hakkında bir yazı yazmış. Servet Avcı, bizden sonraki neslin ülkücü kalemlerindendir. Benim “meslekten ülkücü” dediğim cinsten bir arkadaşımız. Son bölünmede muhaliflerden, daha doğrusu Meral Akşener’den yana konumlananlardan. Laf aramızda O ve onun gibi çok ciddi sayıda harbi ve tanınmış ülkücülerin muhalif kanatta yer aldığını da söylememiz gerekiyor. 

Ben bunu ülkücülerde artık Devlet Bahçeli ile yürümeyeceği, iktidar olunmayacağı konusunda geniş bir icma oluştuğu gerçeğine bağlıyorum. Peki ülkücülerdeki iktidar hırsı hadi yumuşatıp iktidar isteği son zamanlarda neden bu denli yükseldi birdenbire? Yaşasaydı dünya durdukça “Başbuğ” olarak kalacağı kabul edilen A.Türkeş‘le ne kadar yakın oldu ki iktidara ülkücü hareket?

MHP içinde olup bitenlere komşunun bahçesindeki kavga olarak bakamamamızın hem şahsi hem de ülke menfaatleri açısından şahsım adına bağlayıcı nedenleri var. Bana kalırsa sadece MHP’nin iç dinamikleri ile açıklanamayacak gelişmeler,  Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasında ortaya koyduğu tavırda yatmaktadır. 

Yoksa Erdoğan’a hakaret ve çirkin muhalefet konusunda K.K. ile az yarışmadı Devlet Bahçeli. Ama kendisine altın tepside sunulan Başbakanlık teklifini, “Sen kim oluyorsun da bana başbakanlık teklifi yapabiliyorsun?” diyerek elinin tersiyle ittiği ve içinde HDP’nin de bulunduğu %60 lık blok teorisini yerle bir ettiği gün çekildi Bahçeli’nin ipi! 

Yoksa 43 yıldır beraber olduğum ülkücü arkadaşlarımdan iktidar lafını en son işittiğimde 12 Eylül bile olmamıştı…

Bu girizgahtan sonra bahsettiğim has ülkücülerin eli kalem tutanlarından biri ile yaptığımız yazışmayı konuyu daha iyi anlamak adına aşağıya ekliyorum. Bu MHP mevzusu daha çok su götüreceği için ilerde tafsilatlı bir şekilde gireriz inşaallah.

“Kurultay isteyen ve geçmişte ülkücülere karşı her türlü Düşmanlığı yapan güruha ne diyeceğiz. Ne yapılırsa yapılsın sevinecek olanlar ülkücüler olmayacak.

Benim ille de ülkücüler iktidar olsun diye bir takıntım yok. Bana göre ortada ülkücülük diye yeknesak/homojen, ülkenin kaderine el koyacak, ülke sorunlarına çözüm yolları önerebilir kristalize bir siyasal paradigma da yok. Değişik parti ve kuruluşlar etrafında öbekleşen, amentüsünü kaybetmiş, yenilmiş, ezik ve kahir ekseriyeti Ak Parti ve Erdoğan’a iğrenç hakaretler ve galiz küfürler etmeyi ritüel haline getirmiş bir kitle var.

Ülkücülük siyasi bir ideoloji olma ihtimalini çoktan kaybetti. Bana göre adam gibi bir duruş, yiğitlik, mertlik gibi kavramlarla beraber andığım, rahmetli Muhsin Başkan’la nesli sembolik olarak tükenen ve halâ var olan bir avuç insan var dünyanın çeşitli coğrafyalarına dağılmış vaziyette…

Ak Parti bizim de ideallerimizi hayata geçirebildiği oranda iktidarda kalabilir bence mahsuru yok. Benim inandıklarımı, ideallerimizi kimin yerine getirdiği umurumda değil. Çünkü bizim ideallerimiz, bize dair değil ülkeme dairdi. Bize dair ideallerimizi bir ceylan gönlünün ardından bakarken kaybettik biz. Ama gönlümden geçen ise mevcut iktidara adamlık ve sağlam duruş gibi bahislerde ülkücü aşısı yapılsa fena olmazdı diye düşünüyorum. Bundan maksadım Tuğrul Türkeş ve benzeri transferler değil. Umarım meramımı anlatabilmişimdir…

Niyet okumasını biliyorsan bana soru yöneltmene gerek yok X Kardeşim. Gayet açık ve net yazdım. Bu ülkeye kimin bir taş diktiği umurumda değil. Eskiden bizim bu ülkeyi “Çağlar üzerinden sıçratıp muasır medeniyetler seviyesine getirmek” diye bir iddiamız vardı. MC koalisyonu sırasında elimizdeki bütün kalifiye(!) abileri başta Gümrük Bakanlığı (Rahmetli Gün Sazak zamanında) olmak üzere elimizdeki bakanlıklara dağıttık. Sonuç Gümrük Bakanlığı hariç büyük ölçüde fiyasko idi. 

12 Eylülden sonra yani daha henüz hain olmadan “Allah bu ülkeyi bizden korumuş!” demiştim ve gülüşmüştük arkadaşlarla. O meşhur ülkü devlerinin ne denli kişilik, karakter cücesi olduğunu bizzat gördüm yaşadım.

Ülkücü kökenli bir insan olarak neden Ak Parti yani ağırlıklı olarak milli görüş kadrolarının ülkeyi yönetmesinden hâz alayım? Eğer aynı Qualifikationa/Liyakata sahipse ülkücüler gelsin o kadrolara beni rahatsız etmediği gibi sevindirir bile.

Herkesi aynı şablona koymaya sen bile alışmışsın. Ortada ülkücü falan kalmadı diyorum. Ülkücülük olsa olsa sadece bir duruş olabilir diyorum.

Bak ben 1973 yılında Trabzon Lisesinde ülkücü oldum. O yıllardan beri şu veya bu şekilde bu camianın içindeyim. An itibariyle ülkücü olmadığımı da her yerde söylüyorum. Ama neredeyse bütün kadim ve can dostlarım hâlâ ülkücü. Bunların içinde AK Partiye sıcak bakanlar olduğu gibi, Ak Parti’den nefret edenler de var. 

Benim anlamadığım 43 yıldır Ecevit dahil hiç kimseye edilmeyen bu kadar ağır ve galiz küfürleri neden Erdoğan için sarfediyor bu arkadaşlarımız? Başka bir soru rahmetli Muhsin Başkan yaşasaydı ülkücüler bu denli düşmanlık yapacaklar mıydı Erdoğan’a karşı? Dikkat et muhalefet demiyorum, düşmanlık diyorum.

İşin kötü tarafı ney biliyor musun sevgili X Kardeşim. Bu soruların cevabını sen gayet iyi biliyorsun. Keşke önceleri DYP, ANAP, Ak Parti ve şimdi ilk defa MHP’yi keşfeden Meral Hanım sadece ve sadece “ülkücü irade”yi temsil etseydi de Ak Partiye adam gibi bir alternatif çıksaydı…”


Naim Okur, 18.05.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı