23 Mayıs 2016 Pazartesi

SA2940/KY13-AO75: Dava

"Siyaset'in Erdoğan gerçekliğini görmeden atılacak hiç bir adım sonuç vermez. Bunu görecek, anlayacak kadar deneyim geçirmedik mi?"


Dün, "dava " denilen olgu ideolojik bir sınırlamaya tabiydi. İnsanlar ideolojilerinin uğruna cansiperane her cefayı göğüslerdi. Sadece bununla yetinilmez, bir davaya mensup olanlar davalarına zarar verenlere karşı da acımasızca düşmanlık ederlerdi.

Zaman geçti anlaşıldı ki aslında ideolojik kavgalar bir ülkenin enerjisini tüketmekten başka bir işe yaramıyordu. Ve tek dava vardı; Vatan ve onun mukaddesatı..

AK Parti böyle bir ideali taşıyan kadroların oluşumu olarak ortaya çıktı. Çeşitli, birbirinden farklı kesimlerden ilgi gördü. Hemen her renkten insan geçmişin deneyimini de göz önüne alarak burada bir araya geldi. Bu bir geniş kadro hareketine dönüştü; bu kadronun bel kemiğini, merkezini "milli görüş" tezgahında yetişmiş yenilikçiler oluşturuyordu. Bu ekip geniş açılı bir pergel gibi hem kendi özelliğini korudu, hem de git gide dışarıya açıldı, dışarıyı da kendi alanına kattı.

Kamuoyu, kadronun merkezinde yer alan iki isme kadronun tümünden daha çok aşinaydı. Bunlardan birisi yenilikçilerin dengeci ismi ve öne çıkardığı Abdullah Gül, diğeri ise R.T. Erdoğan'dı. 

Gül, önemli, iyi yetişmiş bir siyasetçiydi, ancak "dava" yani ülkeyi büyük hedeflere taşıma adına güven veren isim Erdoğan'dı.  Kitleler, hem onun öne çıkan karizmasından etkileniyor, hem de İstanbul belediyesindeki başarılarını ülkeye taşıyarak bu yönde büyük katkılar sağlayacağına inanıyordu. Kısaca kitleler Ak Parti kadrolarına sahip çıkıyorlardı, ancak Erdoğan'a olan güvenleri sahip çıkmaktaki ana unsurdu.

Süreç içerisinde Erdoğan ismi kadrodan ayrı tutularak tek isim olarak öne çıkmaya başladı. Bunda Gül'ün cumhurbaşkanı oluşu ve burada Ak Partinin bir ideal partisi olduğu gerçekliğinden uzak, dengeci, geçmiş cumhurbaşkanlarına benzer yaklaşımlar çizmesi önemli etken oldu. Ülkeyi bir hedef doğrultusunda yönetme sorumluluğunu Erdoğan'ın tümüyle sırtına alması kadroyla arasındaki makası iyice büyüttü.

Ak Parti artık Erdoğan demekti ve devletin siyasetine Erdoğan'ın siyaseti damgasını vuruyordu. 

Bu siyaset tarzının iddialı bir tarz olarak belirginleşmesi üzerine ülke adına geçmişte karanlık kararlar vermiş olan "karar vericiler" bu kez Ak Parti'yi iktidardan indirmeye karar verdiler. Tabii Ak Parti'yi yok etmekte asıl amaç Erdoğan'ı yok etmekti. Zira artık Ak Parti ve Devlet, Erdoğan ismiyle özdeş hale gelmişti.

Bunun için hazırladıkları cemaat devreye sokuldu ve Erdoğan cemaatin salvolarından kurtulduğu gibi karşı atağa geçerek gün be gün bu yapıyı çökertme yolunda önemli mesafeler aldı ve bu yapılanlar, izlenen politika halktan büyük destek gördü. Halkın yarısı devleti korumayı Erdoğan'ı korumak olarak değerlendirdi ve gerek onu cumhurbaşkanı seçerken, gerek geride bıraktığı partisine destek verip, bu partiyi üst üste iktidara taşırken aslında ona desteğini sunuyordu.

Konuya buradan baktığımızda Erdoğan halkın gözünden düşecek, itibarını zedeleyecek bir konuma sürüklenmedikçe siyasete şu veya bu mecralardan müdahalelerin hiç bir sonuç alıcı etkisi olamayacaktır.. Hangi faktör ve hangi aktör devreye girerse girsin halk yine Erdoğan'a olan güvenini oylayacaktır.

Bu duruma parlamenter sistemin fiilen çöpe atılması olarak bakılsa da bunu ortaya çıkaran şey konjonktür ve seçmen/halk neden olmuştur.

Erdoğan ismi bugün sadece Ak Parti'yle değil ülkeyle özdeş hale gelmiştir. Bunu son zamanlarda seslerini yükselten Ak Parti tandanslı bazı kişiler de muhalefet de anlayabilmiş değildir.

Bunu realiteyi görebilen ve bu doğrultuda davranan iki isim vardır:Devlet Bahçeli ve Abdullah Gül..

Bu iki ismin anlamış olması da siyasetin geleceği açısında oldukça önemli şeydir...

Bu gidişat zorunlu olarak siyasal sistemin değişmesine yol açacaktır.

Buna karşı oluşturulan dirençlerin ülkeyi gerilimlere taşımaktan başka bir yararı olmayacağını görmek gerek.

Siyasetin Erdoğan gerçekliğini görmeden atılacak hiç bir adım sonuç vermez. Bunu görecek, anlayacak kadar deneyim geçirmedik mi?

Yeni maceralara gerek yok..

Yeni bir iktidar arayanlar, önce halkı Erdoğan'dan vazgeçirmeye ikna etmeliler...


Adnan ONAY, 23.05.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Seçkin Deniz Twitter Akışı