"Torbjörn Säfve, üstadı Agueli’yi anlatıyor."
Hakkında daha da bir şey anlayamıyoruz. Çünkü neden biliyor musunuz? Bırakın Türkçe’yi, İngilizce bile ilgilenmiyor bundan sonrasıyla. Hem, şu linkten anlayabildiğimiz kadarıyla memleketinde ünlü bir sima olmasına rağmen:
İvan Agueli. İsveçli ünlü sembolist ressam. 1869 doğumlu. 1917’de, ağır işiten kulakları onu Barcelona’nın banliyölerinden gelen bir trenin altında kalmaktan koruyamadığı o meşum güne kadar yaşamış. Çok hızlı bir hayat. Çok dalgın. Çok dalgın; çünkü kendini, içindeki belirli bir noktaya bakmaktan alıkoyamıyor.
Daha lise öğrencisiyken Kuran okumaya merak salmış. Boyalı kuş gibi yabancı, hatta düpedüz yabani bir çocukluk, gençlik. Herkes o yaşların nafilelikleri peşindeyken, “Ben Müslman’ım” diyor. Bakışlar bu tuhaf, gencecik, serseri “kafire” çevriliyor. Babası, annesi, kolej öğretmenleri… Hiç kimse dil anlatamıyor. O yaştaki İsveçliler’in pek alışık olmadıkları bir felsefi uçukluk, herkesin ortasında infilak ediyor. Dışlanıyor. Umurunda değil. Hatta canına minnet. Önce Paris’e doğru yola çıkıyor. (Sizin de burnunuza bir Arthur Rimbuad kokusu geldi değil mi?)
Sonra dünyanın bir ucundan öbürüne sürekli çalkalanan tuhaf, eşsiz bir yalnızlık hacısı olup çıkıyor. Tuvallerinden başka yer yok, içindeki ateşi koyacak. Kendini yerden yere vuran bir merak ve gönül gözü ardına kadar açık bir düşünce münzevisi.
Cesanne’a karşıdan, Apollinaire’e yukarıdan bakıyor. Sanat çevrelerinde sıkılıyor. Uzun yürüyüşler. Çatı katlarında devrilen günler, geceler. İbn-i Arabi iştahını kabartıyor. “Fütuhat”la karşılaştığında, ellerinin arasına dev bir karpuz dilimi almış bir bebeğe dönüşüyor. Adeta emiyor İbn-i Arabi’yi.
Boğa güreşlerinin Paris’e gelmesi söz konusu olduğunda, tam bir ahlak adamı gibi davranıyor: Silahı çekip matadorlara ateş ediyor. “Buna sessiz kalsaydım o zavallı hayvanlar benden hesap sorarlardı” diyor. Falan…
Resimlerine bir bakın hemen Google’dan. Ne içtenlik! Ne sağlam açılar üstüne kurulmuş ne içtenlik! Güneşin, bilmem nerenin yamaçlarındaki uzun gölgelerine bakabilmek için şu kadar yolculuk. Sonsuzlukla burun buruna gelmek için yoksul, biletsiz ve perişan yürüyüşler…. Falan.
Uzatmayayım, çünkü uzatacak bir şey yok aslında. Benim derdim şu anda başka bir şey. Sadede şöyle gelebilirim.
Ulan. Şu kadar büyükşehir bilmem ne kültür sanat kompleksi müdürleri. Belediye kültür müdürleri. Kültürün ve sanatın koruyucuları. Size bir şey söylemek için yazdım bu uzun girizgahı. Biliyor musunuz kardeşler, İvan Agueli’nin mezarı, daha çocukluktan itibaren “Ben Müslüman’ım” diye bağırmasına rağmen bir Hıristiyan mezarıdır şu anda. Mezar taşını bir haç süslemektedir. Fikirleriyle büyük filozof Rene Guenon’u etkilemiş ve onu İbn-i Arabi’yle tanıştırmış bu büyük ve güzel insanın mezarına haydi bir şey yapamayız. Çok önemli de değil. İsveç’in büyük demokrasi ve cennet “fikir özgürlüğü” tarihinin ironik bir belgesi olarak kalsın mezar.
John Gustaf Agelii, bilinen adıyla Ivan Aguéli, (24 Mayıs 1869 - 1 Ekim 1917), Fotoğraf 206
Peki başlığa yazdığım yazarımız Torbjörn Safve mi? İşte onu getirebilirsiniz söyleşiye bak! 76 yaşında. Allah uzun ömürler versin. İvan Agueli’yi dünyanın dikkatine yeniden sunan yazar. O da İvan Agueli’den etkilenerek, onun yolunu takip ederek müslüman olanlardan. İsveç’teki “Minare” dergisinde (şu anda yaşıyor mu bu dergi, bilmiyorum) yazıyor(du). Ne bileyim, şöyle güzel bir Agueli sergisi ve Safve söyleşisi. İyi olmaz mı?
Torbjörn Säfve, 2008
Bilemiyorum. Bu konuda yaprak kımıldamayacaksa, bari şu romandan haberiniz olsun. Harika, tatlı, nabzınızı hızlandıracak bir kitap. Torbjörn Säfve, üstadı Agueli’yi anlatıyor. Buyurun. “İvan Agueli – Özgürlüğün Romanı” İz Yayınları’ndan.
Selahattin Yusuf, 27.05.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yolda
Selahattin Yusuf Yazıları
Takip et: @selyusuf
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'ye, 'tamamen hür, tamamen geniş nefesler alarak' yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 15.04.2016
İlk yayınlandığı yer: Yolda
https://selahattinyusuf.com/2016/04/14/torbjorn-safveyi-taniyor-musunuz/