"Coşkuyla karşılayıp destekleyenlerin de nihayetinde “Ne anlamı vardı?” diyerek tarihe geçtiği acı bir hatıradan başka ne kaldı onlara?"
Hayal bu ya, Viyanalara gidip Almanca öğrenecektim, yabancı dil bilen gazeteci olacaktım, Viyana Üniversitesi Türk öğrencileri ücretsiz kabul ediyordu hazır, gazetecilik bölümüne kabul ettiler, kayıt yaptırmak için düştük yollara üç arkadaş. Biz sınırdan trenle geçerken on binlerce soydaşımız Bulgaristan'dan bu tarafa geçmek için yığılmıştı. Tren onlardan uzaklaşırken bekleyişlerinin sanılandan uzun süreceği belli olmuştu. Türkiye önce rest çekmiş, karşılığında Jivkov kapıya yığmıştı insanları. Fren yapılmış, bekliyorlardı işte.
Bulgar demiryolu yetkilileri ve sınır görevlileri nazik davrandı beklediğimizin aksine. Sürpriz Yugoslavya'ya saklanmıştı. Onlar geri çevirdi hiç sebepsiz. Yolda trenden atlayıp dağlara doğru giden bir yolcu hatırlıyorum. Kısa süre sonra o dağlar kan gölüne dönecekti oysa. Bilmem trenden atlayana ne oldu.
Jivkov'a ne olduğunu biliyoruz oysa. Doğu Bloku ağır ağır dağılmaya başlamıştı. Sonra çığ gibi akacaktı aşağıya doğru. Viyana'da parklarda Zenit fotoğraf makinesinden dürbüne çanak çömlekten eldivene satıyordu yanyana dizilmiş yüzlerce Rus. İlk gördüğüm “Rus pazarı” buydu.
Sonra nicesi kuruldu Türkiye'de.
Sonra kısa süren Avusturya macerasının ardından dönülen gazetecilik yıllarında ilk olarak 1. Körfez Savaşı sonrası sınıra yığılan Kürtler kalmış hafızanın kadrajında.
BM şimdi diyor ki 60 milyon insan mülteci durumunda.
Rutin ölümler istatistiklere geçmeye devam ediyor.
Biraz önce Libya açıklarında seksen insan daha boğuldu işte.
Bütün yaz yenilerini duymaya hazır olduğumuz haberlerden bir haber hepi topu bu kargaşada.
Nusaybin'de çözülüyor terör örgütü, onar yirmişer teslim oluyorlar.
Aralarından biri Amerikalı gazeteciye “Ne anlamı vardı, baştan beri burada ölmenin anlamsız olduğunu düşünüyordum” demiş.
Bu sırada Amerikan askerlerine ait olduğu iddia edilen fotoğraflar düşüyor internet sitelerine; üniformaları PYD'nin olanından.
Halep, Felluce, Rakka büyük ve ağır çatışmaların, bombardımanların ortasında, odağında artık.
Bir yandan teslim olanları diğer yanda hâlâ el yapımı bombalar, uzaktan atışlarla saldırılarını sürdürenleriyle bir örgüt.
Hiçbiri yeni değil.
Tıpkı geçmişte bu yaşananlar yanında hayatın diğer yüzlerinin de akmakta olduğu gibi.
Şimdi de hafiften ısınan hava eve iyice dolsun diye kapısını açık bırakan teyzelerin taze bezelyeleri ayıklarken televizyondaki yalandan evlilik ama gerçekten reyting programlarını izleyip, inanmadıkları hikâyelere kanmayı tercih etmeleri gibi. Tencereye attıkları her bezelye tanesine karşılık bir insan öldürülüyor tam o anda.
Babamın terörün yine azdığı o yıllarda reyting makinesi bir ana haber bültenini hem izleyip hem “çok yalancı ya, dün de vermişti bu haberi” demesi, “niye izliyorsun o zaman?” dediğimde gülmesi gibi.
O sıralar ünlü Varşova Paktı gürültüyle dağıldı.
Ezberlediğimiz ülke sayısı ve adları değişti.
Balkanlar'da Müslümanlar katledildi, ardından Afrika'da boy gösterdi benzer bir vahşet.
Irak'ın fiili parçalanmasıyla yarım kaldı işler.
Şimdi yeni bir dalgalanmaları izliyoruz.
Sonuçlarını başarılı olup olmayacağını zamanla görebileceğiz ancak.
Bütün bunların içinde kendilerine sorulmadan, karar verme, seçme şansı bırakılmadan akıntıya kapılanların ölenleri ve öldürdükleri çekip gitmiş olacak, oluyor.
Teslim olanların dediği gibi “Ne anlamı vardı?..”
Ölen ve öldürülen ve öldüren için ne gecikmiş, ne yakıcı bir soru artık…
Soruyu soranın değil, alet olanın değil, sadece onları bu işte kullananlar için anlam ifade eden bir eyleme iş neredeyse işten geçmek üzereyken sorulan.
Millet olarak girişilen ölüm kalım savaşları hariç, işin içine silahın giren her mücadelenin kaçınılmaz son sorusu tarihte de hep bu oldu, bundan sonra da böyle olacak.
Sadece bu tarz saldırılar için değil, işte çocukluğumuzda milli bayram olarak kutlanan, sonra torunu darbenin kaldırdığı 27 Mayıs için de aynı şey değil mi?
Coşkuyla karşılayıp destekleyenlerin de nihayetinde “Ne anlamı vardı?” diyerek tarihe geçtiği acı bir hatıradan başka ne kaldı onlara?
Cevabı kendinde böyle acı bir sorudan başka…
Yaşar Taşkın Koç, 29.05.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak,
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/ne-anlami-vardi-2029287