Söz konusu “Maçı” kim kazanmıştır gerçekten sizce?
Şu.
Kuzey Amerika’da Kızılderili katliamları sürüp gitmektedir. Kızılderililerin “enterne” edilenleri gruplar halinde rezervasyonlarda toplanır. Etrafları çitlerle çevrilmiştir. Korkunç kamp hayatı başlamıştır. Dağların, ormanların özgür insanları, hayvanlar gibi kıstırılmış ve kontrol altına alınmıştır. Tabii, Avustralya’da da olacağı gibi, Kızılderililer arasında korkunç ruhsal çöküntüler baş gösterir.
İngiliz bu. Pragmatik felsefenin çocuğu. Hemen psikologları devreye koyarlar. Kızılderililerin bu çöküşünü önlemek, onları kullanışlı malzeme haline dönüştürmek ve uygarlaştırmak için bir takım projeler geliştirilir. Projelerden biri de düzenli spordur.
Sporlardan biri ise maç yapmak, oluşacak sûni enerjiyle onları sözüm ona rehabilite etmektir. Futbol maçı organize edilir. Fakat bir sorun vardır: Kızılderililer maç yapmayı bilmemektedirler. (Kimse inanmayacak, ama bu son cümlenin güncel politik bir göndermesi var beyler!) Neyse…
Maç yapmayı, dahası, birbirleriyle mücadele etmeyi bilmeyen, bunu hayatlarında hiç tecrübe etmemiş Kızılderililere “Birbirleriyle mücadele etmeyi” öğretmek durumunda kalır beyazlar. “İKİ TARAFA DA” kendi adamlarını yerleştirir, maçı ancak bu sayede sürdürürler. (Bu cümlenin de var göndermesi, kimse kusura bakmasın!)
Sonunda, maç doğal olarak bir tarafın üstünlüğüyle biter. Yenen takımdaki beyazlar, sevinç içinde, biraz da abartarak, “yenmenin” sevincini köpürtür, bağırır, haykırır, coşarlar! Yenilen takımdaki beyazlar ise “üzülmüşlerdir!” Buraya kadar her şey yolundadır…
Fakaaat. “Galip gelen” takımdaki Kızılderililer de üzgündür. Onlar sevinememişlerdir. Aksine, burulmuş, susmuş, şaşkınlıkla “yenen” takımdaki kardeşlerine bakakalmışlardır.
İngiliz hekimler, yenen takımdaki Kızılderilileri incelemeye alırlar. Sorarlar onlara:
“Neden üzüldünüz siz, sevinmiyorsunuz?”
İçlerinden biri, bütün Kızılderili bilgeliğini temsil eder: “Biz bunu anlamıyoruz” der, “Biz, kardeşlerimize, onların üzüleceği ve bizim sevineceğimiz ne yapmış olabiliriz?”
Alın size bir güncel TEOG sorusu.
Söz konusu “Maçı” kim kazanmıştır gerçekten sizce?
İngiliz pragmatizmi mi; yoksa Kadim Kızılderili irfanı mı? Esmer “Reisçi”ler mi; Esmer “Hocacı”lar mı? Yoksa “Rezervasyonu” uzaktan dürbünle izleyen birileri mi?
Ki, içinde “–ci” geçen her kelimeden hayatım boyunca nefret ettim, çünkü o kelimeyle fikrim zikrim hayatım boyunca dövüldü, sövüldü, horlandı…
Selahattin Yusuf, 03.06.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yolda
Selahattin Yusuf Yazıları
Takip et: @selyusuf
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'ye, 'tamamen hür, tamamen geniş nefesler alarak' yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 15.04.2016
İlk yayınlandığı yer: Yolda
https://selahattinyusuf.com/2016/05/03/maci-kim-kazanacak/