"Çünkü o akşam radyoda duyulan sadece bir radyo tiyatrosunun sesi değildi, 27 Mayıs’ın kudretli Milli Birlik Komitesi’ni eleştiren korsan bir eylemdi bu..."
Ivan timsahın içinde konuşuyor ve dışarıdakilerin seslerini duyuyordur. Ailenin yardım için gittikleri polis “kurcalamayın, olay şüpheli, zaman geçsin, biraz unutturalım” diye akıl verir. Bir başkası “timsah tarafından yutturulan memurlara ait bir madde yok” diyerek bir şey yapamayacağını söyler. Timsahı gezdiren kumpanya, arkadaşları bu tuhaf durum üzerinden para kazanmaya çalışırlar. Dost, düşman ortaya çıkmıştır.
Hikâye Türkiye’de ilk kez 1961 yılında radyoda sahnelendi. Tek bir temsil oldu. Hikâyeyi radyo oyununa çeviren Haldun Taner, o akşam arkadaşlarına oyunun yayınlanacağı saati haber vermiş, herkes heyecanla radyolarının başına oturmuştu.
Çünkü o akşam radyoda duyulan sadece bir radyo tiyatrosunun sesi değildi, 27 Mayıs’ın kudretli Milli Birlik Komitesi’ni eleştiren korsan bir eylemdi bu...
Hikâyenin başında 27 Mayıs 1960 darbesine giden yollar var.
Darbeyi yapan albayların Milli Birlik Komitesi her zaman üniversiteyi yanlarında bulmuşlardı. Darbeciler anayasa yazdırmak için profesörleri İstanbul’dan Ankara’ya getirmiş, Yassıada Mahkemeleri için içtihatları onlardan almış, Et Balık Kurumu’nda kıyma yapılmış öğrenci propagandalarında en önde üniversite hocalarını kullanmışlardı.
O isimlerden en önde geleni olan İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar’ın Cumhurbaşkanlığı bile gündeme gelmişti.
Özgürlük ve demokrasi getireceğine inandıkları “devrim”in arkasına dizilen hocaların çok güvendikleri darbecilerden en önemli beklentisi ise üniversite reformuydu.
Havada hürriyet rüzgârları esiyordu. 7 Ekim 1960 günü Üniversitelerarası Kurul reformu görüşmek üzere Milli Eğitim Bakanı Prof. Bedrettin Tuncel başkanlığında İstanbul Üniversitesi’nde geç vakitlere kadar süren bir toplantı yaptı. Toplantı çıkışı gazetecilere konuşan bakan “27 Mayıs’tan sonraki bu hürriyet havasında bakanlığın üniversitelere empoze edeceği bir fikri olamaz. Üniversiteler Kanunu’nda tadil de onların kendi meselesidir” diyecektir.
Ve nihayet 28 Ekim 1960 günü Milli Birlik Komitesi tarafından 115 sayılı “Üniversite Kanunu’nun bazı maddelerinde tadilat yapan kanun” yayınlandı. Ama dikkatler aynı anda Resmî Gazete’de yayınlanan 114 sayılı başka bir kanundaydı.
“Üniversite öğretim üyelerinden bazılarının vazifelerinden affına ye bazılarının diğer fakülte ve yüksek okullara nakline dair Kanun”un altında 147 kişilik bir isim listesi vardı. 28 ordinaryüs profesör, 59 profesör, doçent ve asistan üniversiteden bir kanunla atılmıştı.
Peki ortak özellikleri olmayan bu 147 hoca neden üniversiteden tasfiye edilmişti?
Evet bazı hocalar Demokrat Parti’ye yakındı. Örneğin Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, DP’nin devamı olan partilerin çoğunluğu elde ettiği 1961 seçimlerinden sonra Meclis’e girmiş ve cumhurbaşkanlığına aday olmuş, askerler tarafından tehdit edilince İsviçre’ye kaçmıştı. Prof. Dr. Yavuz Abadan eski bir CHP milletvekiliydi ama DP iktidarında Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nü kurmuştu. Devrinin en önemli Amme Hukukçusu Recai Galip Okandan Demokrat Parti döneminde dekanlık yapmıştı. Ord. Prof. Dr. Emin Onat’ın suçu da herhalde DP iktidarı döneminde açılan Anıtkabir’in mimarı olmaktı. Almanya’dan Türkiye’ye gelmiş Prof. Dr. Fuad Sezgin’i listeye sokansa muhakkak Yassıada’da yargılanan Demokrat Parti milletvekili kardeşi Servet Sezgin’di.
Peki DP’yle alakaları olmayan ülkenin önde gelen felsefecilerden Takiyettin Mengüşoğlu’nun, Reichenbach’ın asistanı Nusret Hızır’ın, ilk modern sanat tarihçisi Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun, ismi bile yanlış yazılmış daha sonra anılarıyla şöhret olacak Amerikan dili edebiyatı profesörü Mina Urgan’ın, haberi Hitit kazılarını sürdürdüğü Boğazköy’de alan arkeolog Halet Çambel’in listede okutmanlıktan profesörlüğe terfi ettirilmiş Sabahattin Eyüpoğlu’nun, dünyaca ünlü bir tiyatro yazarı olan Haldun Taner’in suçu neydi? Üstelik bu isimlerin neredeyse tamamı 27 Mayıs’a hararetle destek vermişti.
Ama 27 Mayıs’a destek vermekten daha ilerisini yapanlar bile aynı akıbetten kurtulamadılar. 27 Mayıs darbecilerinin 1961 anayasasını hazırlayan kurulun üyeleri Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya ve Prof. Dr. İsmet Giritli daha bir yıl geçmeden üniversiteden atılacaklar listesine girmişti. (Tunaya’nın komisyonda dil temelli eşitlik ilkesini savunduğu için başkan Sıddık Sami Onar’dan Kürtçülük eleştirisi aldığı söylenir)
Türk Tefekkür Tarihi’ni yazan Hilmi Ziya Ülken’i Edebiyat Fakültesi’nden İlahiyat Fakültesi’ne gönderen, Ege Üniversitesi’nin adını bile İzmir Üniversitesi diye yazan tasarının altında Üniversite Kanununda reform yapan tasarıyı da hazırlayan MBK üyesi yüzbaşı İrfan Solmazer’in imzası vardı.
Yüzbaşı Solmazer tasarıyı MBK’ya sunarken şöyle demişti:
“Efendim, sözcü olarak şunu açıklıyayım; 27 Mayıs İnkılâbının gayesi, istikbalde memleketi idare edecek şahıslar olarak, şahsi menfaat duygusundan uzak bir nesil yetiştirmek ve memleket hizmetine millî şuuru tam olarak kendini vermiş, yarının Türkiye'sine sahib olacak çocuklarımızı mükemmel olarak yetiştirmektir. İşte bu gayeye ulaşmak yolunda, şimdi müzakere edeceğimiz kanun teklifi, yaşlı ve ilmî bakımdan yetersiz olan bazı öğretim üyelerinin üniversiteden affına dair kanun teklifi.’’
147’lilerin tasfiyesi MBK’dan birkaç teknik düzeltmeyle itirazsız geçti.
Ama ertesi gün ortalık karıştı. 27 Mayıs’a destek vermiş hocaların tasfiyesine gazeteler ve üniversiteler çok kızmış, 27 Mayıs’a ülkeyi götüren öğrenci dernekleri ayağa kalkmıştı.
Kararı protesto için İstanbul Üniversitesi rektörü Sıddık Sami Onar ve İTÜ Rektörü Fikret Narter görevlerinden istifa ettiler. Ertesi gün onları Ankara Üniversitesi Rektörü Suat Kemal Yetkin, üniversitesinin adı yanlış yazılmış Ege Üniversitesi Rektörü Mustafa Uluöz ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Rektörü Turhan Feyizoğlu izledi.
Bir yıl önce sonu 27 Mayıs’la bitmiş öğrencilerin ve hocaların tepkilerini yatıştırmak ve birbirine benzemeyen 147 kişinin hangi sebeplerle üniversiteden atıldığını açıklamak için Milli Birlik Komitesi üyeleri peş peşe açıklamalar yapmaya başladı.
MBK üyesi Yarbay Muzaffer Karan’ınki en sertiydi:
“Ahlakî, ilmî ideolojisi yönünden yüz kızartıcı notlara sahip olan, bilhassa çoğu komünist, mason, kifayetsiz, cinsi sapık, Kürt devleti kurmak isteyen, asistanlarını metres olarak kullanan, doçentin yazdığı kitaba imzasını koyan, senede üç beş kere fakülteye uğrayan üyeleri affettik.”
Diğer üyeler de, içinde Atatürkçü bir üniversite kurmak, hızı artırmak, milli menfaatler, gerici fikirler geçen açıklamalar yaptılar. MBK üyesi Orhan Erkanlı gençleri “sokağa çıkarlarsa DP’liler tarafından kullanılmakla” üstü kapalı tehdit etti.
Tepkiler dinmeyince MBK üyeleri Yüzbaşı İrfan Solmazer ve Yüzbaşı Numan Esin 31 Ekim günü İstanbul Üniversitesi’nde önce öğrencilerle bir araya gelerek onları ikna etmeye çalıştılar.
Toplantıda MBK üyeleriyle askerler arasında ilginç diyaloglar yaşandı. İrfan Solmazer en son sinirlenip “Bu 147’likler içinde tanıdığınız biri var mı” diye sordu. Öğrenciler bir hocanın ismini verdiler. Solmazer “gelin benimle” diyerek öğrencileri bir odaya aldı, silahını çıkarıp masanın üzerine koydu. “Şimdi bir asker gibi silahın üstüne yemin edeceksiniz çünkü size bir devlet sırrını açıklayacağım” dedi. Öğrenciler dediğini yaptı. Solmazer “O hoca komünistti” diye büyük devlet sırrını açıkladı. Öğrencilerin itirazları sürünce: “İsterseniz yanımdaki emniyet müdürüne sorun. Yakında hepsi tevkif edilecek, saat işidir bu” diye ekledi.
Yüzbaşı Solmazer ve Esin ertesi gün aynı üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde 1’i Ordinaryüs, 3 Profesör, 11’i Doçent ve asistanlardan oluşan 23 hocayla bir araya geldiler. Daha MBK üyeleri üniversiteden ayrılamadan radyodan o 23 ismin altına imza attığı bir bildiri yayınlanmaya başladı:
“Biz İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi üyeleri ve yardımcıları Milli Birlik Komitesi’nin üniversite camiasının yüzde 99.6 nisbetinde teklif ettiği şekilde çıkardığı yeni üniversite kanununa tamamen ve yapılan tasfiyeyi prensip olarak desteklediğimizi bildiririz. Tasfiye edilenler arasında bugün hak ve hürriyetten bahsedenler tıpkı yıllarca milletin sesini boğmak isteyen düşük iktidarın başları gibi eski Üniversite Kanunu’nun antidemokratik hükümlerini daima kendi lehlerine ve daima daha şiddetli tatbik etmişler ve diğer tatbikçiler karşısına hürriyetten yoksun öğretim üyeleri ve yardımcılarının ızdıraplarına kulaklarını tıkamışlardı. Bugün bu gerçeği hatırlatmak mecburiyetindeyiz. Üniversitelerimize hürriyetin sıcak güneşini getiren bu kanunu, sayın Milli Birlik Komitesi üyelerinin dilediği gibi Türk ilim ve irfanı bakımından milletimizi için hayırlı ve başarılı olacağından şüphemiz yoktur.”
Bildirinin altında imzası olan profesör ve doçentler arasında Ali Nihat Tarlan, İbrahim Kafesoğlu, Cahit Tanyol, Semavi Eyice, Halit İnandık, Faruk Timurtaş gibi hocalar vardı.
Bir gün sonra Edebiyat Fakültesi’nin bu kez bu bildiriye karşı çıkan hocları arkadaşlarının görevlerine iade edilmesini isteyen bir bildiri yayınladılar. Bu bildiriyi de fakülte hocalarından Ahmet Hamdi Tanpınar, Tahsin Banguoğlu, Macit Gökberk, Mehmet Kaplan, Berna Moran, Salih Tuğ, Mümtaz Turhan ve Ioanna Kuçuradi gibi isimler imzalamışlardı.
Ama tepkilere rağmen karar bir türlü geri alınmıyordu. İşte bu sırada üniversiteden atılan öğretim görevlileri Haldun Taner’den bir metin yazmasını istediler. Ama onun daha iyi bir fikri vardı. Dostoyevski’nin Timsah’ını kendi hikâyelerine uygun olarak uyarladı. Başlarına gelen fişleme ve tasfiyeye karşı yeterince ses çıkarmayan arkadaşlarına ve devlete söyleyeceklerini Ivan’ın arkadaşlarına söyledi. Oyun darbenin sesi olan radyodan bütün ülkeye yayınlandı.
147’lere af ancak 1 yıl sonra mümkün olabildi. 27 Aralık 1961 günü Meclis’e gelen yasayla tasfiye edilen akademisyenlere üniversite yolu yeniden açıldı.
Çoğunluğu üniversitelerine geri döndüler. Bazıları yurt dışına gittiler.
Prof. Dr. Fuat Sezgin onlardan biriydi. Üniversiteden atılınca tekrar Almanya’ya gidip dünyanın en ünlü İslam bilim tarihi uzmanlarından biri oldu. Sezgin, daha sonraki bir konuşmasında “MBK’ya İslam bilim tarihine katkılarından dolayı” teşekkür etti.
MBK üyesi Yüzbaşı İrfan Solmazer, 147’leri tasfiyesinden bir ay sonra 14’lerle birlikte MBK’dan tasfiye edilip, yurt dışına sürgüne (Lahey) gönderildi. Geri döndü, üniversiteden attırdığı hocalarla Deniz Gezmiş’e mısır gibi bomba patlatmakla övündüğü 9 Mart cuntasında ilerici darbecilik oynadı.
MBK üyesi Numan Esin, üniversiteden atılmasına sebep olduğu Sabahattin Eyüpoğlu ile birlikte 12 Mart’tan sonra hapis yattı.
Arkeolog Halet Çambel, üniversiteden atıldıktan sonra arkeolojik kazılarına devam etti. Karşılaştığı bir mesele için görüştüğü MBK üyeleri 147’liler meselesini açınca “27 Mayıs Devrimi'nin doğrultusunda kişisel sorunların yeri olmadığını söyleyip” onları susturdu.
147’lilerin çoğu destekledikleri darbecilerin onları üniversiteden attırmasını unutturmaya çalıştılar, bir yıl biyografilerinden sildiler, çok azı anılarında bundan bahsetti, bir yanlış anlama, dönülmüş bir hataydı bu.
147’leri çeşitli iddialarla itham eden fişlemeleri yapıp MBK’ya veren hocalardan biri olduğu iddia edilen İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesörlerinden Cihat Abaoğlu 2 yıl sonra Talat Aydemir’in darbe girişimlerinde aktif rol oynadı.
Onunla birlikte darbe girişimlerinden Aydemir’in yanında olan profesörlerden biri de 147’lerden Halet Çambel’in kanser araştırmalarında dünyaca ünlü olan kardeşi Prof. Dr. Perihan Çambel’di.
Son ana kadar Aydemir’e destekten vazgeçmedi. Bu yüzden tutuklandı. Tutuklanması New York Times’da haber oldu. Dünyaca ünlü bir profesör neden darbeci bir Albay’a hayran olur sorusuna şöyle cevap vermişti: “Müthiş bir insandır. Her sabah erken kalkar, mutlaka tıraş olur, ayakkabıları her zaman boyalıdır, pantolonu her gün ütülü.” Çambel, Aydemir darbesine katıldığı için Harbiye’den atılan bir genci evlat edindi.
Haldun Taner’in Timsah oyununun o meşhur radyo kaydı da 147’lilerin hikâyesi gibi unutuldu. 50 yıl sonra eşi evde bir makara bulana kadar...
Haldun Taner, Radyo Tiyatrosu - Timsah
Yıldıray Oğur, 01.06.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yıldıray Oğur Belgeselleri
Yıldıray Oğur Yazıları
Takip et: @yildarado
Sonsuz Ark'ın Notu: Yıldıray Oğur Beyefendi'den yazılarının yayını için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 05.07.2015
Yazının ilk yayınladığı yer: Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/591670.aspx