...öğrenirken yavaş yavaş ittikleriniz....
...daha iyisini bulacağınız ümidiyle algılayıp hafızanın derin çukurlarına veya özenli odalarına gönderdiğiniz öğretiler...
...her seferinde onları uzakta tutarsınız...
...onların sizi kuşatmasına izin vermezsiniz...
...gelecekte bir gün hangisi daha iyiyse...
...hangisi aklınıza ve nefsinize uygun motifler içeriyorsa...
...daha iyi görebilmek istercesine...
...itersiniz şimdinizden...
...bilirsiniz,ki; kabul ettiğiniz her öğreti bir bütündür...
...kabul ettiğiniz anda diğer öğretileri reddetmek zorundasınız...
...bu sebep önemli bir sebeptir...
...ve tüm algı hâleleriniz bu şartlanmayla seçer aldıklarınızı ve size dokundurmadan gönderir hafızaya...
...gelecekte görülerinize zemin olsun diye...
...gelecek...
...var mıdır sizin için?...
...varsa, şimdi aldıklarınızdan kopuk mu?...
...gelecek, size dokunmadan giden hangi öğretiye muhtaç olacak?...
...siz neye göre seçeceksiniz?...
...ya da seçmeyecek misiniz öğretilerden birini?...
...yaşadıklarınız hangi ölçeğe uygun olacak?...
...o zamana dek, siz, acaba hangi öğretisiz varlık gibi olacaksınız?...
...aileleriniz sizin adınıza size öğreti seçerler... kendilerine yapıldığı gibi...
...ve siz, her biriniz, içinizin en belirgin ve sessiz yanıyla bu öğretiyi bile itersiniz...
...insanlar sizin kabul mekanizmalarınıza baskı uygular ve seçmek zorunda kalırsınız bir şeyleri...
...bu zorundalık işte...
...tüm keyfinizi bozan bir vâkıadır...
...ve hayatınızla dayatılmış öğretileriniz arasındaki çatışma, bu sebeple sizi sarar...
...nefsiniz ve aklınız tüm öğretilerden uzakta kalmak ister siz erginleştiğinizde...
...ve kabul etmek zorunda olduklarınız içinizde fırtınalar koparır...
...dengeleriniz kıvranır ruhunuzun o derin ve sessiz kıvrımlarında...
...olgunluk denilen mevsimin tüm renklere net olarak bakabildiği o zamana dek...
...her şey geride kalan bildiklerinizde saklıdır...
...eğer her şeye dair bilginiz heybeler dolusu ise...
...o vakit, aklınızın veyahut nefsinizin seçtiği öğretiler gelir kalbinize...
...nefsiniz zayıf kalır bu demde; korkmuştur...öleceğinizi düşünerek...
...o dem'e değin nefsiniz gülmüştür isteklerinin kabulüne...
...aklınız ise redlerinizle pörsümüştür...
...ama o dem de, aklınızın nefsinizin korkularından arınan iradeye iyi bir yol gösterici olabileceğini görürsünüz...
...arsızlığından bıkmış nefsin hakimiyeti aklın berraklığına mahkûmdur artık...
...irade o vakit öğrenmişliğinizin farkına varmanızı emreder...
...ve kabullenmekten yahut reddetmekten korktuğunuz tüm öğretiler siz farkında olmadan size dokunmuşlardır, o denk gelen zamana dek...
...ve siz alır korsunuz önünüze en seçkin öğretiyi...
...kabul edersiniz...
...kabul deminizde fark ettiğiniz 'sorgularınızın her yere değmiş' gerçekliği sizi şaşırtır...
...aslında bildiğiniz her şey size dokunmuştur...
...ve seçiminizi yapmışsınızdır...
...geride kalanlar ise, sırf günahlarınızdır...
...seçimsizlikten kalanlar...nefsinizde artakalanlar olarak...
...ve bu da istisnâsız herkes için ilahî olan izne tabi olduğunuz gerçeğini yeniden hatırlatır size...
...sessizce...
...tüm derslerden sonra...
...ve sonsuza dek...
seçkin deniz
pürüzsüz patikalar
Seçkin Deniz Yazıları
Takip et: @Seckin_Deniz