"Hüküm verici, bağışlayıcı olan Allah'tır."
Vaktiyle onunla beraber yatılı olarak kur'an kursunda okuyan bir arkadaşı bana Öztürk'ün müthiş bir zekaya sahip olduğunu, bir kez okuduğu metni ezberlediğini söylediğinde şaşırmamıştım. Bu kişinin anlattığına göre Y.N.Ö henüz 7-8' li yaşlarda Türkiye'de önemli bir isim olacağını iddia edermiş. Kur'an Kursu arkadaşları ise bunun imkansızlığına bakarak ona gülermiş..
Y.N.Ö bu konuda ne derece azimli olduğunu gösterdi ve hafızlığından sonra dışarıdan diplomalar alarak ilahiyat fakültesine giden yolu açtı. Buradan mezun olmanın yanı sıra ,dini hizmetleri de yürüterek 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptı.
Bu süre içerisinde birden fazla dil öğrendi, hukuk fakültesini de bitirdi. 1980 yılında "İslâm Felsefesi" konulu doktorasını tamamladı ve 1986 yılında aynı dalda doçent oldu. Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya'da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa'da Grenoble Üniversitesinde çalıştı. New York'ta "İslâm Düşüncesi ve Çağdaş Sûfî Düşünce" dersleri okuttu.
Yaşar Nuri Öztürk,aynı zamanda da, Türk üniversitelerinde öğretim üyesi ve dekan olarak 26 yıl görevde bulundu.1992 yılında kurulan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde kurucu dekan oldu.
Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Yaşar Nuri Öztürk, 1978 ve 1982'de "Türkiye Millî Kültür Vakfı" ödülünü kazandı. İlk tercümesi Elmalılı M. Hamdi Yazır tarafından yapılan Kur'an'ın saf Türkçe çevirisini yayınladı. 1993 - 2003 yılları arasında 126 baskı yapan bu çeviri, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin En Çok Baskı Yapan Kitabı” sayılmakta.
Yurt dışında ve yurt içinde pek çok yerde İslâm dininin zihniyeti, insan ve insan hakları konularında konferanslar verdi. Türkiye'de Kur'ân-ı Kerîm'in Özüne Dönüş Hareketi'nin öncülerinden olup, Time Dergisi’nin gerçekleştirdiği "20. Yüzyılın En Önemli Kişileri" listesinde kamuoyunca belirlenen yüz isim arasında ilk on arasına girdi. . Aynı süre içinde The World Scripture’ın İslâm bölümünün hazırlanışında görev aldı. Büyük çoğunluğu İslâmi konularla ilgili olarak yazılmış elliye yakın kitabı mevcut.
71 yıl süren hayatı boyunca sürekli yeni şeyler öğrenen, araştıran bir isim olan Yaşar Nuri Öztürk hakkında söylenen olumlu, olumsuz sözleri bir yana bırakarak belirtecek olursak o geldiği yere kendi yoğun gayretleriyle gelmiş olan birisiydi.
İlgiyle takip ettiğim Yaşar Nuri ile sanırım ilk kez 90'lı yılların başlarında bir tv programı vesilesiyle tanışmıştım. Hatırladığım kadarıyla o zaman doçentti. O zamanlar oldukça gösterişsiz biriydi. Ayağındaki kalın epa ayakkabıyla bile boyu kısacık duruyordu. Üzerinde eğreti gibi duran takım elbisesiyle insana adeta "bu eserleri yazan, bu önemli şeyleri söyleyen bu adam mı? " dedirtiyordu. Dışarıdan bakıldığında oldukça gösterişsiz olan bu küçük adam, (herhalde zekasına olan güvenden olacak) oldukça yüksek bir öz güvene sahipti. Farklılığını her adımda ortaya koymak isteyen biri izlenimi veriyordu.
O yıllarda islam ve kur'an konusunda söyledikleri geleneksel islam anlayışından farklı, kaynakları eleminasyona tabi kılan , konulara alabildiğince mantıkla yaklaşan türdendi. Aslında bu görüşleri ilk değildi. İlahiyat hocaları arasında önemli bir yeri olan ve kendisinden övgüyle bahsettiği Hüseyin Atay hoca ve benzerleri yıllardan beri bu görüşlerin daha rijitlerini söylüyor, yazıyor, çiziyordu. Ancak halkın ilgisi Öztürk'e nasip oldu. Kuşkusuz bunda Y.Nuri Öztürk'ün islamı her zeminde anlatmaya çalışması ve şöhretinin günden güne farklı kesimlere yayılması onun öne çıkmasına olan imkanı artırıyordu.
Y.N.Ö söyledikleriyle ilgi görmeye başlayınca daha çok ilahiyatçıların ulaşamadığı bir kesim olan laik kesimle hem hal olmaya başladı. Yazdıkları, anlattıklarıyla onları hedef kitle olarak seçtiği anlaşılıyordu. Kısa zamanda bu kesimin popüler hocası oluverdi. Bu kesimle birlikte geleneksel öğretinin dışına çıkarak islâmı akılla yorumlamaya başlayan kitlelerin de en çok yararlandığı bir isim olmasıyla adeta her kesimin otoritesi haline geldi.
Konferanslar, tv programları vs bir çok yerde aranan isim olması ilmine olan güvenini kibire dönüştürdü. Neredeyse kendini her şeyde "akıl hocası" olarak görür oldu. Bu arada geçen süre içerisinde sosyetenin ilgisi onu kendine daha çok bakan, imaj değiştiren biri haline getirdi. Ona laik kesimin kadınları islami kesimden daha çok ilgi gösteriyordu.
Bu ilgi onu Saba Tümer'le yaptığı bildik programların ötesindeki bir programa taşıdı. Kahkahalar, aşk tartışmaları ve değişik sözler arasında geçen ilahiyat programlarında Hoca, magazin fenomeni haline geldi.
Hoca bu süre süre içerisinde spora da oldukça önem verdi. At biniciliği, barfiks, deniz sporları ve judoya merak sardı. İyi bir sportmen oluverdi.
Bu değişim Y.N.Ö 'ün yıllar önce evlendiği ikinci eşinden de kopuşunu kolaylaştırdı. Kızının annesinden boşanarak evlendiği Canan Öztürk'le de yolları ayrıldı. Uzun yıllar birlikte olduğu eşi Canan Öztürk, 2009' da açtığı boşanma davasında, Yaşar Nuri'nin kendisini sekreteri Şahane Sultan Müftüoğlu'yla aldattığını iddia etti. Mahkemeye sunduğu boşanma davası dilekçesinde Yaşar Nuri ve sevgilisi hakkında ağza alınmayacak iddialarda bulundu. Yazışmalar,telefon kayıtları, "dudaklarımı köpük yapmanı özledim" gibi mesajlar ortaya döküldüğünde Öztürk'ün takipçileri şaşkınlık yaşadılar. Eşiyle boşanan Y.N.Öztürk sevgilisi olduğu iddia edilen kızından küçük bu kişiyle evlenmeyip , aşık olduğunu belirttiği TRT sanatçısı Nazlı Kanaat'la nişanlandı.
2011 yılında yakalandığı mide kanseri onu hastane yollarına düşürdü. Uzun süre tedavi gördü. Ve önceki gün hayatını kaybetti.
Yaşar Nuri Öztürk'ün hayat hikayesine bakıldığında burada dindar bir Anadolu ailesinin muhafazakar zeki oğlunun sosyete ilgisiyle birlikte değişim dramını görürsünüz.
Onun görüşleri içli dışlı olduğu dünyayla şekillenmeye başlayınca kibri de yükseldi ve onun Anadolu'dan nüksetmiş dindar biri olma özelliğini her geçen gün törpüledi.
Kanaatimce Y.N.Öztürk'ün hızlı değişimi 2000'li yılların başında başlar. Artık her tarafta ünü yükselmiş olan Y.N.Öztürk, o yıllarda siyasette de önemli bir isim olacağına inanır. O yıllarda kurulan ve kapısını her kesim insanlara açmış olan Ak partinin kendisine büyük bir önem arz edeceğini ve aralarına almak için ısrarla kapısını çalacağını zanneder. Beklediği olmayınca bu partiye ateş püskürmeye başlar ve adeta Ak partiden intikam alma dürtüsüyle CHP'ye kaydolur. Buradan milletvekili seçilir ama orada da baştacı edileceğini sanır.
Bu yönde bir kaç keskin çıkışlar yapar ancak beklediği ilgiyi yakalayamaz. CHP'den istifa ederek yeni bir parti kurar. Milletin akın akın bu partiye katılacağını, kendisine "kurtarıcı, dahi" edasıyla ilgi göstereceği vehmine kapılır. Ancak kısa bir süre sonra siyaset ona ayaklarının yere basmadığını gösterir. Partisini kapatır, ama kendisine değer vermeyen CHP'ye muhalefetin yanısıra, asıl muhalefetini kendine hiçbir önem atfetmeyen AK Partiye karşı yapar. Bu karşı oluş onu hiç olmadık yerlerle ittifaka, televizyon ekranlarından Ak partiye açıkça sövmeye kadar iter. Kimileri bu durumunu onun hastalığına yorsa da onun hayat serüvenine bakıldığında bu noktaya adım adım geldiğini söyleyebilmek mümkün.. Onun psikolojisini Abdüllatif Şener gibiler üzerinden anlamaya çalıştığımızda şaşkınlık yaşamamız mümkün değil. Maalesef bu alanda ciddi bir potansiyel olduğu ise gerçek!
Yaşar Nuri Hoca'nın değişimini,farklı kulvarlara koşuşunu kitaplarında da görmek mümkün. O islamda zihni değişimin önemli isimlerinden biri olarak görülse de, benzerlerinden farklıdır. Sık sık görüş değiştirmesi yazdıklarında, söylediklerinde önemli çelişkilere yol açar. Hep uç noktalarda olan şeyler söyleyip, bu yöntemle ilgi görmeye çalışması onu deistlik noktasına getirdiği gibi başka inançlara yaklaşımı da çok tartışılacak türden şeylerdi. "Bunu sıradan biri bile söylemez" denilecek şeyler söylemesi hakkındaki eleştirileri artırdı. Mesela reenkarnasyon konusunda sarfettiği sözler oldukça şaşırtıcıydı;
"Bana göre, yanılmıyorsam reenkarnasyon hayatın en mühim realitelerinden biridir. Reenkarnasyonsuz hayatı da, dini de, hiç bir şeyi izah edemezsiniz... Ben bundan önceki hayatımda mesela kumandanmışım, üç tane de hanımım varmış... Zaten reenkarnasyon yoluyla Cennet ve Cehennem'i yaşıyor insan, Dünya'da yaşıyor bir nevi. Ama bir de büyük kıyamet koptuktan sonra, artık gelip gitmek falan o her şey bitecek, o zaman ne olacak? İşte orada da bir Cennet ve Cehennem söz konusu. O ayrı bir iştir. Onun hakkında bizim hiçbir bilgimiz yok. Ne vakti hakkında bilgimiz var, ne nasıllığı hakında bir bilgimiz var. Allah orada hepimizin yardımcısı olsun. Ama o da olacak. Büyük hesap, büyük mizan, büyük kıyamet. Yalnız İslam bilginleri Cennet ve Cehennem'in şu anda mevcut olduğunu ve işlemekte olduğunu söylüyor. Nasıl işliyor bu? İşte reenkarnasyon yoluyla." (Kur'an'daki reenkarnasyon)
Sadece bu konuda değil, daha bir çok konuda çelişik ve çok tartışılır hatta saçma iddialarda bulunur Y.N.Ö. Ancak, bütün bunlara rağmen Y.N.Ö çok önemli eserlere de imza atmış bir isim. Çok kişinin değinmediği, araştırma yapmadığı konulara değinen Y.N.Ö, geriye nesillerin yararlanabileceği önemde eserler bırakmış olan biri. Eğer bir çok eser için izlenmesi gereken yöntem gibi, Yaşar Nuri Öztürk'ün eserlerine de eleştirel yaklaşmayı becerebilirsek onlardan fevkalade şekilde istifade edebileceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz..
Yaşar Nuri Öztürk, onca gayretle oluşturduğu güzel eserlerin yanı sıra çok kişinin de tepkisini çekti. Sadece ailesine karşı değil, ait olduğu yerin insanlarına karşı da çok kırıcı şeyler söyledi. Allah iyi niyetle yaptığı iyi şeyler adına inşallah günahlarını bağışlar.
Hüküm verici, bağışlayıcı olan Allah'tır.
Adnan ONAY, 23.06.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Takip et: @adnanonay