“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:
İtiraf-61
El-Halil’den nasıl ayrıldınız? Neler hissediyordunuz?
Neler mi hissettim? Korku filmi gibiydi. El-Halil hala yerinde duruyor ve dünya orada olup bitene sessiz. Yani insanlar orada neler olduğunu bilmiyor.
Peki, siz bundan kimseye bahsettiniz mi?
Evet. Orada daha önce bulunmuş olan insanlarla konuşmak benim için daha kolaydı, olayı kavramaları anlamında. Daha önce orada bulunmuş herhangi bir kişi neler olup bittiğinden haberdardır ve onunla aynı benimle konuştuğunuz gibi konuşabilirsiniz. Orada bulunmuş herkes, benzer süreçlerden geçmiştir hatta aynı süreçten. İnanılmaz bir durum.
Sizin elemanlarda mı?
Evet, tabi ki.
…Onların anlattıkları?
Aynı şeyler. Gerçek şu ki onlar bize göre daha insancıl kalmayı başarabilmişler. Ben kıdemli başçavuşun yardımcısıydım, anlattıklarına göre sahadakiler bize göre daha insani davranmışlar. Size gerçeği söyleyeyim mi? Esas sorunu, görevin başarıyla tamamlanması meselesi oluşturuyor. O yüzden biz komuta kademesinde bulunanlar daha çok eleştiriye maruz kalıyoruz. Ne yapabilirsiniz, orada bulunduğunuz müddetçe akışa uyum sağlamanız gerekiyor. Kulağa hoş gelmiyor ama böyle. Görevinizi başarıyla tamamlayabilmek için insanlığınızdan taviz vermeniz gerekiyor. Başka bir seçeneğiniz yok aksi takdirde yola devam edemezsiniz.
***
İtiraf-62
El-Halil’deki steril yollardan (Filistinlilerin yaya olarak ya da bir araçla geçmeleri yasak olan yol) bahseder misiniz?
David Yolu örneğin steril bir yoldur… Avraham Avinu yerleşkesinin tamamı öyledir.
Toptancı hali, orada durum nasıl?
Orası da öyle. Ama toptancı hali Tenuvah Yolu üzerinde olmalı, öyle değil mi?
Avraham Avinu yerleşkesindeki hali kastetmiştim.
Evet, tamam. Oradaki de sterildir.
Toptancı halinde sorunlar yaşanıyor muydu?
Gizlice içeri giriyorlardı. Bir keresinde de yerleşimciler içerde bir şeyler yakmıştı.
Gizlice içeri nasıl giriyorlardı?
Levyeyle kırarak içeri girmeye çalışmışlardı. En sonunda orayı tamamen kapattılar. Bir defasında da iki kızın içeride bir şeyler yaktığını hatırlıyorum. Olayın ayrıntısını hatırlamıyorum ancak şöyle düşünmüştüm: “Kahretsin, iki kız ne yapmaya çalışıyorlar ki?” Yahudilerin de geçmelerine izin verilmeyen yerlerden hiçbir şeye umursamadan geçip gittikleri oluyordu. Bir keresinde Yahudilerin geçişine izin verilmeyen, Shelomo nöbet noktasından David Yolu’na oradan okul boyunca ilerleyerek eczaneye çıkan yoldan yürüyerek geçtiklerini hatırlıyorum. Biz de onları durdurmaya çalışmıştık bu arada telsizden geçip gitmelerine izin vermemiz bildirildi. Yapabileceğimiz bir şey yoktu. Onları durdurmaya çalışmıştık ancak işe yaramamıştı.
Resmi anlamda bir kısıtlama yoktu o zaman?
Bilmiyorum, fikrim yok. Belki de öyleydi.
Araplar için resmi olarak kısıtlama var mıydı?
Tabi ki. Eğer David Yolu üzerinde bir Arap görülecek olursa şüpheli şahıslar için tutuklama prosedürü uygulanır. Her zaman.
Bunun illegal olduğunu biliyor musunuz?
Gerçekten mi? Hayır. Neden?
David Yolu açıktı ancak ordu de facto olarak burayı herhangi bir legal kapama emri olmaksızın kapattı.
Askerlerin bundan haberdar olmaması çok kötü. Ben bilmiyordum. O zaman kanunsuz hareket etmişim. Bundan haberim yoktu. Orada kıdemli başçavuş yardımcısı olarak bulunurken Yüksek Mahkeme tarafından David Yolu’nun tamamını kullanabileceklerine dair bir karar çıkmıştı. Bunun ardından kıyamet kopmuş ve ordu çok zor durumda kalmıştı. Niye böyle bir uygulama olduğunu bilmiyorum.
Daha önce söylediğim gibi hiçbir işe yaramıyordu. Biz askerler olarak gösterilerin içinde kalmak istemiyorduk, mümkün olduğu kadar az şiddet taraftarıydık. Ve bu durum sadece şiddet yaratıyordu. Araplar için Atalar Mezarlığı’na giden tüm yolların kapanması gibi bir durum değildi. Şüphesiz bu durum hayatlarını çekilmez yapıyordu ancak denge şartlarına bakacak olursanız şöyle diyordunuz: “Hangisini seçmeliyim? Beş dakika daha fazla mı yürüsünler yoksa çatışmanın ortasında mı kalalım?”
Yoldan geçmelerine izin verildiği takdirde sorun çıkacağından emin misiniz?
Evet. Sorun çıkmama gibi bir ihtimal yoktu. X adındaki subayı tanıyor musunuz? Bir keresinde bana kendi zamanında David Yolu üzerinde bir karakol bulunduğunu anlatmıştı. Bu yol üzerinde market de varmış, Araplar dolaşıyormuş. Bana anlattığına göre eskiden çok daha az sorun varmış. Bu durumu hayal bile edemiyorum. Ben de şöyle demiştim: Bu nasıl olabilir? Şimdi o yol üzerinde ne zaman bir Arap ortaya çıksa, sanki yerleşimcilerin istihbarat servisi varmış gibi hemen toplanıp onu döverler.
Bu tür bir olay olmuş muydu?
Evet, bu şekilde birçok olay olmuştu. Aslında sakin bir yerdir, taş atma olayı pek olmaz. Nadiren olur… Ben taş fırlatma olaylarının rutin hale geldiği yerlerde de bulundum. Burada (David Yolu) ciddi hadiseler olmuyordu. Yani insanlar kavga eder birbirine tokat filan atar ama siz ayırdığınız zaman orada olay biter. Bir tür statüko kurulmuştur. El-Halil’de ilginç olan şey orasının sert bir cephe olmamasıdır. Yani fazla çatışma olayı, terör eylemi veya bu türden şeyler olmaz. Ancak orada ruhsal olarak çok yıpranırsınız çünkü orada ne yaptığınıza ne için orada bulunduğunuza bir anlam veremezsiniz.
Şimdi buna bir anlam verebiliyor musunuz?
Hayır.
O zamanlar bir anlamı var mıydı?
Hayır. Hiçbir şekilde.
Öyleyse bu durumla nasıl başa çıktınız?
Ben emirlere itaat eden iyi disiplin almış bir askerdim. Bu gün yeniden el-Halil’e asker olarak gönderilecek olsam, yapabileceğimi zannetmiyorum… el-Halil’de. İşgal edilmiş bölgelerin geri kalan kısımları da problemli ama bunların yapılması gerekiyor, size ne diyebilirim ki? Fakat el-Halil. Oraya bir daha gitmeye katlanamam. Ne Arapların ne de Yahudilerin bulunduğu bölgelere, bunu yapamam. Bir ailem ve çocuklarım var ve bana Nazi diyecekler, öyle mi? Böyle bir şeyi istemem, bu durumla başa çıkamam. Niye böyle bir şey yapmam gerekiyor ki? Beni anlıyor musunuz?
Bölükte bulunan arkadaşlarınız da aynı duyguları paylaşıyorlar mıydı?
Öyle olduğunu düşünüyorum. Bu konu hakkında çok konuşulurdu.
***
İtiraf-63
Filistinli çocuklar okul bittikten sonra evlerine doğru yollanır, bu arada bazı çocuklar gürültü patırtı yaparak havaya maytap fırlatırlar ve birçok sorun çıkarırlardı. O aptal komutanın nereden geldiğini bilmiyorum. Her şeyi başlatan tabur komutanı olmuş, devriye sırasında karşılaştığımız çocukları kovalamaya başlamıştık.
Devriye-30 görevi sırasında mı? Eski mahallenin iç kısmında?
Evet. Maytap atan çocukların peşine düşüyorduk. Komutan, fişek sesini duyar duymaz hangi evden geliyorsa hemen oraya koşardı. Biz de eve girer, içerisini arardık. Eğer çocuklarla karşılaşırsak onları durdurarak üzerlerini arardık.
Ne arıyordunuz ki? Kimlikleri yok.
Kimlikler değil. Üzerlerini arıyorduk. Maytap var mı diye.
Bu sıra onları duvara doğru diziyor muydunuz?
Evet. Eski mahalle içinde ne zaman bir maytap atılsa hemen o tarafa koşmaya başlardık.
Özel bir olayı mı anlatmaya çalışıyorsunuz?
Evet. Özel bir olay. O aptal komutanın nereli olduğunu bilmiyorum, bu olayda o komutana aptal deme özgürlüğüne sahibim. Ne zaman bir maytap sesi duysak o tarafa doğru koşmaya başlıyorduk. Tamamen saçma sapan bir durumdu.
Sesin gelme ihtimalinin bulunduğu birçok yer vardır.
Evet. Hangi mantıkla böyle bir şey yapılıyordu bilmiyorum. O anda mantıklı bir şey yapıyormuşsunuz gibi geliyor, belki maytap sesi ile silah sesi birbirine benzeyebileceği için. Sesin geldiği tarafa doğru koşup, arama yapıp bulduğunuz maytaplara el koyuyorsunuz. Bunun bir faydası var mı, çocukların elindeki maytaplara el koymak bir işe yarıyor mu? Bu şekilde tüm sorunlar çözülmüş mü oluyor? İşte o zaman iki çocuk üzerinde arama yapmıştık.
Çocukları nerede yakaladınız?
Eski mahallenin merkezinde.
Maytapları attıklarını görmüş müydünüz?
Hayır, hayır. Atarlarken görmemiştik. Sadece oradan geçtiklerini gördük. Bilmiyorum, belki de koşarak geçiyorlardı. Onları üzerlerini aramak için durdurduğumuzu hatırlıyorum. Çocuklardan bir tanesi gerçekten çok küçüktü.
Ne kadar küçük?
Belki 4-5 yaşlarındaydı. Gerçekten çok küçüktü ve yanında da abisi vardı… Ana okuluna veya birinci sınıfa giden bir çocuk… Ve siz onun üzerini arıyorsunuz. Onu ve ondan biraz büyük abisini. Şüphesiz çocuğa doğru silahımızı doğrultmamıştık, korkutmamak için. Fakat bu olay, benim el-Halil’de yüzleşmem gereken şeylerden birisidir. Durup dururken küçük bir çocuğun üzerini arıyorsunuz bu gerçekten inanılmaz bir şey. Çocuğun üzerini aradıktan sonra kendimi şoka girmiş gibi hissetmiştim. Şey gibi hissettim… Tarif edemiyorum. Son derece ahlaksız, insanlıktan çıkmış gibi. Evet böyle, çocuğa silah doğrultmuyor, tehdit etmiyor veya bağırmıyorsunuz. Sadece üzerini arama. Ona şu şekilde dur deyip üzerini arıyorsunuz.
Nasıl duruyorlar, eler yukarda mı?
Evet, kartal duruşu şeklinde duvara karşı duruyorlar. Çocuk ayakta duruyor ve üzerini ararken bunu yaptığınıza inanamıyorsunuz. Aslında o anda tam olarak böyle düşünmüyorsunuz ancak olaydan sonra farkına varıyorsunuz: “Tanrı aşkına az önce bir çocuğun üzerini aradım.”
Aslında sizinle görüşene kadar, bu konuşmayı yapmadan önce bunları unutmuştum. Yani bir tarafa atmıştım. Arada el-Halil hakkında konuşulduğu zaman bunları hatırlıyorum. Ancak geçmişte yaşanan bu şeyler için bir şey yapmadım. Belki de yapabileceğim fazla bir şey yoktu, birilerine anlatmaktan başka. Ancak bunları hatırlayınca inanılmaz geliyor.
Kendi kendinize şöyle diyorsunuz: “Tüm bunların bir sonu var mı? Bu tür olaylar bitirebileceğimiz şeyler midir?” Bilmiyorum. Dediğim gibi, bu olanlar beni rahatsız ediyor. Ben bir eğitimciyim. Genç insanlarla çocuklarla çalışıyorum. Birdenbire, sınıfta beraber bulunduğunuz matematik dersinde yanına oturduğunuz bir çocuk gibi bir küçüğün, aynı yaşta bir çocuğun üzerini aradığınız aklınıza geliyor. Bu, insanlık dışı bir şey. Burada Tel Aviv’de bir polis, o yaştaki bir çocuğu durdurarak üzerini arayamaz. Böyle bir durum ancak gerçekten kötü bir olay varsa mümkündür; cinayet, bıçak bulundurma, uyuşturucu vs. gibi. O küçük çocuk maytap fırlatmıştı. Bunu yaptığından emin bile değildim. Çocuğun üzerini aradık ama bir şey bulamadık, bulup bulamadığımızı da tam hatırlamıyorum. Bunları konuşmak istemiyorum.
Devriye sırasında kaç kişiydiniz?
Sekiz asker vardı yanılmıyorsam.
İçlerinden kimse bu yaptığınızın mantıksız bir şey olduğunu söylemedi mi?
Mantıksız görünüyordu ama tek kelime eden olmadı. O sırada bunu düşünmüyorsunuz. Olay gece yarısında olmadı akşamüzeri 8 veya 9 gibiydi. Orası El-Halil ve bir kaosun ortasında bulunuyorsunuz. Gerçekten inanılmaz, bildiğiniz yerlerden tamamen farklı bir dünya orası.
Orijinal Metin:
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf