"Sevgili kârîlerimin (okuyucularımın) inanılmaz baskıları karşısında yelkenleri indirip yazmam isteklerine boyun eğdiğimi itirafla:)"
PAZAR YAZILARI -31-
GINDILLİK ÜZERİNE HATİL ÇEKMENİN KOREOGRAFİSİ ÜZERİNE
MUHTEMEL BİR ÖNDEYİ
Hoca- Bir daireye teğet çizilmesi istendiğinde yapanın
yaptığının istenen olup-olmadığının testi çeşitli perspektiflerden bakarak
yapılırsa anlamlı olur. Hemen her görüş alanını dikkate almadan yapılacak böyle
bir eylemin sonucunda yani teğet çizme eyleminin sonucunda ‘Bu olmamış!’ karşı
çıkışını göze alıyor demektir, ki gerçekten de istenenin gerçekleştirilmemesi
gibi istenmedik bir sonuçla karşılaşmak her zaman olasıdır. Perspektif
farklılığının yargılarımızın sağınlığı açısından önemli olduğu hiçbir dem
gözden kaçırılmamalıdır.
Tilmiz- Kuşkusuz.
Hoca- Gözden kaçırıldığında bir inatlaşma üzerine bina
edilecek yargılara, davranışlara da hazır olunmalıdır. Burada hazır olmaktan
kasıt inatlaşmanın önünü alacak imkânların elde bulundurulmasına yönelik
çalışmalar içinde olmaktır.
Tilmiz- Anlıyorum.
Hoca- Gelelim bir başka hususa, kuşkusuz her nen kendini
gerçekleştirme imkânının şartlarını özel olarak kendinde taşır. Bu Gındillik
üstüne hetil çekilirken de kendini bize apaçık serimler.
Tilmiz- Affınıza sığınarak ve peşinen ‘muhakkak o dediğiniz
gibidir!’, diyerek hali hazırda içinde bulunduğum durumu itiraf etmek
gerektiğini düşünüyorum. İtiraf etmeliyim ki son vargınızı ne içerik ne metin
olarak anlamış değilim. Şimdilik söylediğinize yargı değil de vargı deyişimin
temelinde yargıların öznel olma olasılığıyla malul olması ve fakat vargıların
ise –eğer izlenen yöntemin bütün veçheleri biliniyorsa- böyle olmayışlardır.
Test edilebilme imkânı vardır. Umarım bu yargıma itiraz etmezsiniz.
Hoca- Şimdilik itirazı düşünmüyorum. Öncelikle sözünü bitir, sonra gerekiyorsa yargımıza
itirazın imkânlarını araştırırız. Evet vargı dedin ve niçin yargı demediğini
vargıdan ne anladığını belirterek ortaya koydun. İmdi söyleyeceklerini bitir.
Tilmiz- İtiraf ettiğim gibi dile getirdiğiniz vargıyı ne
içerik olarak, ne metin olarak anlamış değilim. ‘Muhakkak dediğiniz gibidir!”
dememin esbab-ı mucibesi bir anlamanın tezahürü değil de size itimat etmenin
yankısıdır. Ve bu yankı öyle sanıyorum ki benle de sınırlı değildir. Ve dahi
benle de sınırlı olacak değildir.
Hoca- Anladım. Hemen söyleyeyim ki, duyar duymaz hayrete
duçar oldum ve bu duçar oluşu bir an saklamayı düşünmedim değil. Şimdi
görüyorum ki bu saklamanın tilmizlere bir faidesi olmayacağı gibi tersine
onları bir tembelliğe, anlamsız bir itminana sürükleyecek ve ben dahi bunda bir
vebal sahibi olacağım. İşte bu yüzden hayrete duçar oluşumu saklamaktan vaz
geçtim. Ve belirtmeyi daha uygun buldum. Hayrete duçar oldum zira ‘nenlerin
kendilerini gerçekleştirme imkânlarının şartlarını kendileri özsel olarak
taşır!’ –hadi senin dediğin gibi diyelim- vargısı hiç de örtük olan değildir.
Ve kendime açık olduğuna hükmettiğim bu vargının başkalarına da örtük
olmadığını, açık olduğunu düşünmüştüm. İşte bu düşünceden ötürü senin
“anlamadım!” deyişinle hayrete kapıldım.
Tilmiz- Bağışlayın efendim. Belki buyurduğunuz gibi apaçık
olan bir şeydir ve benden başkasına da örtük gelecek değildir. Siz lütfedip
bana da açıklar mısınız? Nihayetinde her yer ve zamanda benim gibi bir kalın
kafalı çıkacaktır. En azından bunun önünü almış olursunuz.
Hoca- Öncelikle kendini böyle ezip bükersen dergâhımızdan
uzaklaşmanı isterim senden. Bu dergâh bildiğin dergâhlardan değildir. Efendi
ifadesi bizim virdimiz değildir. Ha bu virdin sahipleri vardır ve gönül
rahatlığıyla oraya gidebilirsin. Yine bizim dergâhımız “yes men”ci bir dergâh değildir. Onaylayandan çok itiraz ediş makbüldür. Onaylayıcı bir tavır insanları
durağanlığa sevk eder. Yineleyici bir geleneği devam ettirir ki, duran şey de
kokar. Dereler, ırmaklar bu yüzden kokmaz. Bil ki duran su kokar. Elbet bu
demek değildir ki makul ve makbul olana da itiraz edilmeli. Ve mesela “insanlık
binlerce yıldır ya oturarak ya ayakta def-i hacet etmekte bundan kelli amuda
kalkarak def-i hacet etmeli!” türünden bir eblehliğe de geçit vermeyiz.
Tilmiz- Bağışlayın hocam! Dergâhınızda neredeyse ilk
oluşumdan kaynaklanan bir durum oldu. Özrümü kabul edin!
Hoca- Özür yerinde erdemdir. Ki buradaki özrün buna
örnektir. Ve fakat bu sana bir ders olmalı ki, gittiğin yerin, bulunduğun
mekânın adetlerini bilmeden bir şeylere kalkışmaman gerektiğidir. Çünkü özür
belki bir defaya mahsus bilmeden yapılanlar için dilenirse erdem olur. yani
ayak yolu edinirsen sadece kendini aldatmış olursun. İmdi gelelim hayrete neden
oluşum. Bana gayet açık gelen sana hem içerik hem metin olarak anlaşılmaz
geldi. O vargıdaki sözcükleri mi bilemedin. Bazen böyle olur. Kendi dilimizde
dahi kullandığımız bir sözcüğün başka anlamları vardır. Ve biz o başka
anlamları bilmeyiz söyleyen de bildiğimizi varsayarak söyler. Böylece
anlaşılmayı uman daha bir anlaşılmaz olur. Senin durumun nedir? Hem içerik, hem
metin olarak anlamadığını belirtirken neyi söylüyorsun?
Tilmiz- Özür dilerim. Üzerinde biraz düşününce vargınızın
anlaşılmazlığının bir yanılgı olduğunu ayrımsadım. Şimdi anlıyorum, diyorum ve
fakat anladığım sizin anlatmak istediğiniz mi? Bunu sorayım.
Hoca- Madem öyledir. Buyur anladığını söyle bakalım. Ben de
ikircikli bir hal oluştu ki sorma! Demek ‘anlamadım!’ derken acele etmiştin.
Tilmiz- Sanırım.
Hoca- Peki buyur anlat bakalım!
Tilmiz- İmdi her nen, yani her şey kendini gerçekleştirme
imkânının şartlarını özsel, yani zati olarak kendinde taşır. Yani zeytin, yahut
portakal, yahut hıyar kendini gerçekleştirme imkânının şartlarını kendilerinde
taşımazlarsa dışarıdan bir müdahale ile bile kendilerini gerçekleştiremezler.
Kendisi olma imkânından yoksun olan olmadığına göre kendini gerçekleştirme
imkânının şartlarını kendinde taşıdığına göre kendisin her zaman
gerçekleştirecektir.
Hoca- Öyledir. Doğru anlamışsın. Peki ya beşer?
Tilmiz- Beşer kendine ihanet etmediği sürece kendisini gerçekleştirecektir.
Çünkü bir hazır verilmişlik söz konusu değildir. Eğer hazır verilmişlik olsaydı
sorumlu tutulamazdı.
Hoca- Aferin! İtiraz hakkımı saklı tuttuğumu belirterek
yineleyeyim ki aferin!
Cemal Çalık, 26.06.2015, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Pazar Yazıları