"Dünyada olup bitenleri sadece din, inanç, mezhep, etnik çatışmalara indirmek arkada aslında ne olup bittiğini anlamayı zorlaştıran temel arızalardan."
Şimdi kaçı hayatta değil bilmiyorum. Kaçı bir daha o şakaları yapamayacak iftar sofrasında, kaçı duyamayacak… Dünyanın bir uçtan diğerine savrulduğuna dair işaretler çoğaldığına ilişkin yazının üzerine geldi Atatürk Havaalanı saldırısı.
Din adına cihat yapıp ve üstelik cennete gittiğine inanan üç kişi aynı dinden insanları iftar sonrası, belki daha ancak yolculuktan sonra henüz sadece bir yudum suyla oruçlarını açtığı insanları vahşice öldürebildi.
Elindeki makineli tüfekle suçlu-suçsuz, masum, değil; en ufak bir ayrımı bile aklına getirmeden tarayabilen, kalan bölümde kendini etrafıyla birlikte havaya uçuranın yaptığı eylem için vahşice olmasından daha hafif bir tanım gelmiyor aklıma.
Dünyanın bize göre en batısında tartışılan şeyler, Londra'da alınan karardan en doğumuzda Pasifik'te gelişen ağır, ama istikrarlı gerilim yeryüzünün çok çalkantılı bir sürece girmeye başladığını çoktandır söylüyordu zaten.
Atatürk Havaalanı'nda eylem yapanların dünyanın geri kalanının yaşamakta olduğu, yaşayacağı şeylere katkısı elbet sanılandan büyük.
Londra'daki referandum sonucundan yarın Amerikan seçimlerine kadar neleri etkilediği daha iyi anlaşılacak.
Ama yine en büyük darbeyi haklarını savunduğunu, mazlumluklarına son vereceğini, inancın asıl emrini yerine getirdiğini iddia ettiği dine ve onun inananı Müslüman toplumlara, coğrafyaya vurduğundan kendileri dışında kimsenin şüphesi yok.
Küresel düzeydeki çalkantı veya savrulmalar birkaç yılda eski haline dönerek çözülmüyor, on yıldan başlayarak orta düzey bir süreyi kaplıyor.
Bütün bu olup bitenlere bakınca önümüzdeki çeyrek yüzyılın zor geçeceği ortada; bu zorluğu en çok İslam toplumları ve topraklarının çekeceği de belli.
Batı'da yaşayan Müslümanlar için de Uzakdoğu'daki sorunlar için de sıkıntının büyümeye başladığı görülüyor gün be gün.
Bütün bunlar hızlanarak yaşanmaya başlandığında Türkiye'nin dış politikadaki keskin sayılacak son manevralarının olup bitenleri analiz etmenin sonucu olduğunda uzmanlar ortak. Yine yorumcular bu dış politik değişimlerin artarak süreceğine emin görünüyor.
Başbakan Binali Yıldırım'ın TRT'ye verdiği röportajda söylediği “Çatışacak az, paylaşacak çok şeyimiz var” cümlesiyle özetlediği bakış açısı hızla hayata geçiyor.
Dünyada olup bitenleri sadece din, inanç, mezhep, etnik çatışmalara indirmek arkada aslında ne olup bittiğini anlamayı zorlaştıran temel arızalardan.
O yüzden sosyal bilimciler bizlere neler olup bittiğini anlatacak, analiz edecek şeyler söylemeye başlasa iyi olacak.
Örneğin; İngiltere'deki AB karşıtı oylama sonucunun ne kadarı yabancı düşmanlığı ne kadarı ekonomik ve bu iki sebep birbirinden ne kadar ayrıştırılabilir?
Dünyadaki zenginliğin, varlığın yüzde 99'unun yüzde birden küçük bir azınlığın elinde olmasının; kalan milyarlarca insanın tüketme imkânlarını gittikçe azaltmasının kapitalizm için sıkıntılı bir soru ve sorun olduğu tartışmalarda yer buluyor kendine.
Gelir dağılımı, silah ve çelik endüstrileri, petrol/doğalgaz haritalarının hangisinin kazanacağı, kârlılık ve hatta faiz oranları… bütün bunlar asıl olup bitenleri yönlendirecek güce, politikaya, medyaya, sanata sahipken kendini ve karşındakileri öldürerek gidilecek bir yer var mı tartışmasını çok istiyorsa meraklıları yapsın.
Daha bu dünyada cinnet cennetine girilmişken…
Yaşar Taşkın Koç, 03.07.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak,
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/cinnet-cenneti-2030123