"Fakat bizi içimize sinmese, hiç istemesek de geçici bir OHAL'e mecbur eden bu uğursuz ve kanlı terör saldırısının bir niteliği OHAL'in olağanlaşma tehlikesini de bertaraf eden bir niteliğe sahip hiç olmazsa."
Adı olağanüstü olsa da kendi hayatımızın parçasıydı. Çünkü çok uzun sürmüş, kanıksanmıştı.
Bu yazıyı yazdığım sırada Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, uygulamaya geçilmesine yönelik teklifle ilgili Meclis'te konuşuyordu.
Gazi Meclis'te.
Geçen hafta bombalanan Meclis'te…
O yüzden, kimsenin, teklifi getirenlerin de hoşuna gitmese de ilk defa, beterin beterini önlemek için buna katlanmaktan yana tarafların hemen tamamı.
Başbakan Yıldırım, CHP ve MHP Genel Başkanlarıyla görüşüp teklif için destek istedi.
MHP beklendiği gibi, baştan beri aynı çizgisini koruyarak destek vereceğini açıkladı.
CHP'nin ise grup kararı almayacağını biliyoruz.
Konuyla ilgili toplantıda çok az sayıda vekilin “destekleyelim” demesine rağmen CHP gurubu karşı çıktığı için görünen o ki muhtemelen CHP ve HDP'nin hemen tamamı hayır, AK Parti ve MHP firesiz evet oyu verecek ve OHAL üç ay için hayatımıza girecek.
Geçirdiğimiz büyük tehlike ve atlatılması zaman alacak travma nedeniyle OHAL, içinde bulunduğumuz sürecin geçici ihtiyacı.
Aktüel durumu yorumlayan uzmanların çoğu bugünkü uygulamanın eskisi gibi güvenlik boyutuyla değil ağırlıklı olarak hukukî imkânlarına duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığına vurgu yapıyor.
İnşallah OHAL sırasında güvenlikle ilgili maddelerinin kullanılmasına ihtiyaç kalmaz.
Ve asıl önemlisi yazının girişinde hatırlattığım gibi OHAL olağan hale dönüşmez.
Üç ay yapılması gerekenler için yeterli olur.
Bu meş'um günleri de arkada bırakıp defteri kapatırız inşallah.
Kapatmamız da şart hızla.
Bu topraklarda yaşayan 79 milyon insanın yarıdan fazlası darbe nedir ya bilmiyordu ya hatırlayamayacak kadar eskiydi.
Yaşadığımız, bir gecede dökülen kan, işlenen cinayetle arada darbe anlamına gelenlerin çok dışında bir şeydi.
Geçmiş darbeleri hatırlayanlar için bile o hatıralarına uygun çok az yönü vardı.
Simgesel düzeyde tank ya da üniforma; asker ya da uçak bu yaşadığımız terör dalgasının diğerleriyle bağlantısını kurmaya yetmez.
27 Mayıs gece yarısından sonra başlayan ve sonraki bütün darbelere analık eden o uğursuz girişime ya da yavrularına benzetmek bile kolay değil.
Ya da adı darbe olmasa da bence 90'lı yılların ilk yarısında özellikle Güneydoğu'da yaşananlar aracılığıyla sivil siyaseti büyük oranda devre dışı bırakan şey de örtülü darbeydi.
Tarihçilere sorarsanız gizli, akim kalmış, niteliği veya adı tartışmalı çok sayıda girişim de oldu zaten.
Atatürk'ün zehirlendiği gibi pek de yabana atılmayacak delil ve akıl yürütmeler doğruysa nihayetinde bu da darbedir; girişim düzeyinde kalan veya ciddilik oranları farklı 1950'lerin 9 Subay Olayı ile 60'ların başındaki Talat Aydemir vakası da not edilmelidir.
Süleyman Demirel 1 Mayıs 77'deki kanlı operasyonun ardından Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun ve 200 kadar subayı boşuna görevden almamıştı.
Bunca maalesef “zengin” darbe, kalkışma, girişime rağmen 15 Temmuz Darbesi hepsinden küçük parçalar taşıyan ama hiçbirine benzemeyen bir başka yere sahip.
Tıpkı 27 Mayıs gibi hiyerarşi dışında; yine onun gibi belirli bir rütbe ağırlığının denemesiydi.
Orada genelde orta düzey subaylar burada genelde albay ve tuğgeneraller yer alıyor.
Bir yanıyla yarım kalmış ya da ana darbeye, yani TSK'nin tamamını içine çekmeye çalışan girişimlere benziyor.
Bir yanıyla bütün kargaşada temel hedefi bir suikasta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı öldürmeye odaklanmış halde.
Bu darbenin Cemal Gürsel'i kim, Talat Aydemir'i kim, Fethi Gürcan'ı var mı?… Şu sis toz içinde anlamak kolay değil henüz.
Tabii ki simgesel düzeyde bu isimleri anıyorum.
Yoksa, dediğim gibi, 15 Temmuz diğerlerinden çok başka bir şey.
Tarihte üzerine ciltler yazılacak, akıl ve vicdanın almayacağı, eşi görülmemiş bir terör örgütünün en çirkin yüzüyle bütün bir milletin karşılaştığı gündü.
Tarihteki bilgilerimiz, darbe konusundaki ezberlerimizi bozan 15 Temmuz analizi daha uzun süre yapılmaya devam edilecek gibi.
Fakat bizi içimize sinmese, hiç istemesek de geçici bir OHAL'e mecbur eden bu uğursuz ve kanlı terör saldırısının bir niteliği OHAL'in olağanlaşma tehlikesini de bertaraf eden bir niteliğe sahip hiç olmazsa.
İnşallah yanılmayız, inşallah umut ettiğimiz gibi kısa sürede bu terör örgütünün kökünü kazıyıp kısa zamanda bu havadan çıkarız.
Bu bataklığın kenarından dönmemiz için aralarında gazetemiz muhabiri Mustafa Cambaz kardeşimizin de olduğu bütün canını veren şehitlere, bütün yaralı gazilere, herşeyi göze alıp sokağa çıkanlara borcumuzun bir kısmını ancak böyle ödeyebiliriz çünkü.
Yaşar Taşkın Koç, 24.07.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak,
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/olagan-hal-2030585