"Bir yaz gecesi bir kamyonun arkasına atlayıp tankları durdurdu. Ülkesini, demokrasimizi, hepimizin geleceğini kurtardı. Görevini yaptı ve sessizce aramızdan ayrıldı."
Engin Tilbaç, 16 yaşında,
15 Temmuz Darbe'ye Direniş'te şehit oldu.
Metrobüsle Edirnekapı’ya gidip oradan tramvayla 50. Yıl durağında iniyorsunuz. Orada 66. Mekanize Piyade Tugayı’na bağlı üç kışladan biri varmış. NATO Barış Gücü’ne bağlıymış. Adından anlaşılacağı gibi tanklar varmış burada.
15 Temmuz 2016 gecesi oradan çıkan tanklar ve askerler Havaalanı’na gidip orayı ele geçirdiler. Birazdan Cumhurbaşkanı Marmaris’ten CNN Türk’e bağlanıp halkı sokağa çağırdı.
Sonra kendisi de havada jetler tarafından vurulma riskini göze alıp o havaalanına inmek için harekete geçti. Baştabya’dan çıkan askerlerin CNN Türk yayınını kesmek için oraya doğru hareket geçtiği saatlerde...
İşte tam bu sırada kimsenin adını bilmediği bir çocuk tarih sahnesine çıktı.
Sultançiftliği’nde oturan 16 yaşındaki Engin Tilbaç’ın annesi zihinsel, babası fiziksel engelliydi. Bayram için Malatya’ya gitmişler, henüz dönmemişlerdi.
Cumhurbaşkanı’nın sokağa çıkın çağrısını dinleyen Engin de sokağa çıktı, arkadaşlarının kamyonunun kasasına atladı Baştabya Kışlası’nın önüne gittiler.
16 yaşındaydı, elinden ne gelirdi ki? Ama ordunun neredeyse tamamıyla, en ince ayrıntısına kadar darbeyi tasarlamışlar, 16 yaşındaki Engin’i o kışlanın önüne beklemiyorlardı.
O ve kahraman arkadaşları başka askerlerin, tankların oradan çıkmasını, Cumhurbaşkanı’nın geleceği havalimanına doğru gitmesini engellediler. Ya da oradan çıkacak başka askerlerin CNN Türk’ü basan darbecilere takviyeye gitmesini...
16 yaşındaki bir çocuk.. Payına çok da büyük bir parça düşmemiş, İstanbul’un varoşunda yaşadığı ülkesi için, henüz bir kere oy veremediği demokrasisi için, televizyonda gördüğü Cumhurbaşkanı’nın davetiyle bir kamyonun kasasına atlayıp, belki iki sene sonra asker olarak gireceği içi tank dolu bir NATO Üssü’nün önüne gitti.
Bir gün sonra İstanbul’da bir kışlanın önünde cesedi bulunmuş 16 yaşındaki bir çocuk.
O gencecik, güzel yüzünü parçalamış o katiller ordusu. Tabutunun üzerine örtecek büyük bir bayrak bile bulunamamış. İki bayrak yan yana örtülmüş.
16 yaşındaki bir kahraman.
Bir yaz gecesi bir kamyonun arkasına atlayıp tankları durdurdu. Ülkesini, demokrasimizi, hepimizin geleceğini kurtardı. Görevini yaptı ve sessizce aramızdan ayrıldı.
Geride kalanların omuzlarında büyük bir yük bırakarak.
Bundan sonra Meclis’e girerken siyasetçileri kapıda 15 Temmuz 2016 gecesi o Meclis’in hukukunu korurken şehit olan Hukuk Fakültesi 2. Sınıf öğrencisi Ömercan Açıkgöz ve Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Yasin Naci Ağaroğlu karşılayacak.
Ömercan Açıkgöz, Hukuk Fakültesi 2. Sınıf öğrencisi
15 Temmuz Darbe'ye Direniş'te şehit oldu.
Yasin Naci Ağaroğlu, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi
15 Temmuz Darbe'ye Direniş'te şehit oldu.
Köprüden işinize giderken Erol Olçak ve oğlu Abdullah’ın önünden geçeceksiniz. İşinizi inançla yapmanın ne demek olduğunu onlar bize hatırlatacak.
Baba-oğul, 15 Temmuz Darbe'ye Direniş'te şehit oldular
2016 yılının bir yaz akşamı Boğaz’ın ortasında vurulmuş insanların ruhu incinmesin diye kornaya basmayacak, trafikte kalınca sabredeceğiz, daha tahammüllü olacak, nefret etmeyecek, ayrımcılık yapmayacak, “bizden adam olmaz” demeyi bırakacağız.
Sonra Acıbadem çıkışından çıkıp, biraz ilerleyince karşımıza üzerinde Ronaldo’nun fotoğrafı olan camdan, çirkin dev bir Telekom binası çıkacak. İşte tam onun önünde ülkenin iletişimi kesilmesin diye şehit düşmüş Rize Pazarlı Murat Naiboğlu ve muhtar Mete Sertbaş bizi bekleyecek hep.
Murat Naiboğlu,39 yaşında, 2 çocuk babası
15 Temmuz Darbe'ye Direniş'te şehit oldu.
Mete Sertbaş, Mahalle Muhtarı
15 Temmuz Darbe'ye Direniş'te şehit oldu.
İnternete her girdiğimizde ölçülü olmayı, vaktini boşa harcamamayı, kışkırtıcılık, iftira, hakaret etmemeyi vasiyet ettiler bize..
Saraçhane’de belediyenin önünden geçerken Profesör İlhan Varank güler yüzüyle karşılayacak bizi. “Benim kim olduğumu biliyor musun’’ları bırakarak, kim olduğumuzun hikâyesini kendi başımıza, helal emeklerimizle yazmamız gerektiğini, tefekkürün cesareti öldürmediğini söyleyecek.
Hayatta cesareti kırılanlar bundan sonra Ankara’dan biraz çıkıp Kazan’a doğru gidecekler.
Kamyonlarla askerî jet üssünü basıp, tarladaki buğdayını duman olsun; jetler uçamasın diye yakan geniş gönüllülükle, kalenderlikle orada tanışacaklar...
Daha da uzağa gidebilecekler, mangal gibi bir yürek için Allah’a yakarmak isteyenler Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Çukurkuyu kasabasına Astsubay Ömer Halisdemir’in mezarını ziyaret edecekler.
Medeni ve demokrat bir adamla ülke meselelerini konuşmak isteyenler Sabri Bey’i bulacaklar bundan sonra. Üzerinden iki tank geçmeden önce o darbeci katillere EMASYA Protokolü’nün kaldırıldığını hatırlatır hâli, bir meselenin nezaketle, ısrarla ve kararlılıkla nasıl savunulacağını anlatacak...
Meclis’te, Genelkurmay’a girerken, Acıbadem’de, köprüden geçerken, Vatan Caddesi’nde, Metrobüsle Edirnekapı’ya oradan travmayla...
Bundan sonra hep karşımıza çıkacaklar. Uğruna cesaretle ölüme yürüdükleri ülkemize, adalete, demokrasimize sahip çıkıp çıkmadığımızı kontrol edecekler.
Bir kışlanın önünde cesedi bulunmuş 16 yaşındaki bir çocuk...
Orada hepimiz için nöbet tutmaya devam edecek...
Yıldıray Oğur, 25.07.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yıldıray Oğur Belgeselleri
Yıldıray Oğur Yazıları
Takip et: @yildarado
Sonsuz Ark'ın Notu: Yıldıray Oğur Beyefendi'den yazılarının yayını için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 05.07.2015
Yazının ilk yayınladığı yer: Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/592466.aspx