“Her türlü uluslar arası anlaşma Anayasa Mahkemesi’ne sorulabilecek. Rum’la yapılacak olan da sorulacak, AB’ye yapılacak olanda…”
“Rumlarla bir anlaşma olursa KKTC’yi yıkacaksınız. Bu Anayasaya aykırı değil mi?”
Hasan Sözmener
“Uluslararası sözleşmeler yasamadan çok yürütmenin yetkisinde”
Anayasa Mahkemesinin Koordinasyon Ofisi ile ilgili kararının Anayasanın, “uluslar arası anlaşmalar mahkemeye taşınmaz” ilkesine uymadığı, yasal olmayan bu uygulamanın birçok olumsuz sonuçlara yol açabileceği kaydedildi. Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne konuşan Avukat Hasan Sözmener, uluslararası sözleşmelerin yasamadan çok yürütmenin yetkisinde olduğunu söyledi.
Bir uluslar arası anlaşmaya imza atmadan önce iki devlet arasında uzun görüşmeler ve fikir ortaklıkları yapıldığını ifade eden Sözmener, anlaşmaların sadece devletlerarası değil, devletlerüstü kuruluşlarla da yapılabileceğini anımsattı.
“Tüm anlaşmalarda sözleşme koşullarına uymak esastır”
Tüm anlaşmalarda sözleşme koşullarına uymanın esas olduğuna dikkat çeken Sözmener, şartlara uyulmadığı takdirde bunun istismar olarak nitelendirileceğini vurgulayarak “anlaşmalar, anlaşmaya taraf olan devletlere sorumluluklar yüklemektedir. Bir uluslararası sözleşmenin şartlarını yerine getirmeyen bir devlet, uluslararası ilişkilerde itibar ve saygınlık kaybeder” şeklinde konuştu.
***
“Tüm uluslar arası sözleşmelerde Anayasaya aykırılık vardır”
Tüm uluslar arası sözleşmelerde Anayasaya aykırılık olduğunu kaydeden Hasan Sözmener, “Örneğin AB ile yaptığınız bir anlaşmayı düşünün. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyorsunuz ama egemenliğinizin bir kısmını AB’ye devrediyorsunuz. Veya Rumlarla bir anlaşma olursa KKTC’yi yıkacaksınız. Bu Anayasaya aykırı değil mi?” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin, cumhurbaşkanının görüş istemesi üzerine, bir uluslararası anlaşmanın, anayasaya aykırı olup olmadığı hakkında görüş vermek açısından kendisini yetkili gördüğünü kaydeden Sözmener sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada Koordinasyon Ofisi’nin içeriğinin doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyorum. Bir hukukçu olarak, anayasaya aykırı hareket edilmesini, anayasaya aykırı yasa çıkarılmasını asla tasvip etmiyorum ancak uluslararası anlaşmalar açısından anayasada özel düzenlemeler yapılmış olmasının çok haklı gerekçeleri vardır.
“Uluslararası alanda kaybedilen itibarın yeniden kazanılması çok zor”
Uluslararası alanda kaybedilen itibarın yeniden kazanılması çok zordur. ‘Ne yapalım, bizim anayasa mahkememiz, sözleşmeyi anayasaya aykırı buldu’ diyemezsiniz. Anayasa koyucusu, uluslararası sözleşmelerin anayasaya aykırı hükümler taşıyabileceğini önceden kabul etmektedir. Anayasa koyucusu bunu bilgiyi ve böyle kabul ettiği için, uluslararası anlaşmaları, yargı denetiminin dışında bırakmıştır.
“Çağdaş bir devletin bu gibi kuruluşlara üye olması kaçınılmaz”
Günümüzde devletler üstü nitelik taşıyan, uluslararası kuruluşlar vardır ve çağdaş bir devletin bu gibi kuruluşlara üye olması kaçınılmazdır. Bu gibi kuruluşlara üye olmayı sağlayan her anlaşmanın da birçok koşulu, anayasaya aykırıdır. Anayasa koyucusu, uluslararası sözleşmeleri, bilerek ve isteyerek yargı denetiminin dışında bırakmıştır.”
***
“Cumhurbaşkanı bunu normal bir yasa gibi kabul etti”
Bir konunun üç nedenden ötürü Anayasaya aykırılığının ileri sürülebileceğini belirten Hasan Sözmener, şunları söyledi: “Üç neden diyoruz; birincisi usulüne uygun olup olmadığıdır. Usül nedir; Bakanlar Kurulu, Başbakan veya Bakanlar Kurulunun yetkili kıldığı biri anlaşmayı imzalayabilir. Sonra Meclis’e gider, Meclis bunu uygun bulur. Daha sonra Cumhurbaşkanı onaylar ve Resmi Gazetede yayımlanır. Yani sözleşme imzalanacak, uygunluk olacak ve Cumhurbaşkanı onaylayacak. Cumhurbaşkanı bunu da normal bir yasa gibi kabul etti. Durum ne oldu? Madem Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırı bulduğu sözleşmeleri mahkemeye gönderiyor, bana göre kapı açıldı. Her türlü uluslar arası anlaşma Anayasa Mahkemesi’ne sorulabilecek. Rum’la yapılacak olan da sorulacak, AB’ye yapılacak olan da…
“Her sorulduğunda ‘Anayasa’ya aykırı’ denecek”
Her sorulduğunda da ‘Anayasa’ya aykırı’ denecek. Söylediğim gibi Rumlarla yapılacak olan anlaşma da Anayasa’ya aykırıdır. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile Rumlarla yapılacak olan bir anlaşmanın ve Avrupa birliğine giriş anlaşmasının ve benzerlerinin anayasaya uygunluğunu denetleme görevini de üstlenmiş oldu.
“Bir pire için koskoca yorganı yaktık”
Bir pire için koskoca yorganı yaktık. Özellikle tüm hukukçular bilmektedir ki, uluslararası her sözleşmede, anayasaya aykırılıklar vardır. Uluslararası anlaşmaları yargı denetimine tabi tuttuğunuz anda, her uluslararası anlaşmanın bir veya birkaç maddesi muhakkak surette anayasaya aykırı bulunacaktır. Anayasanın 2. maddesine göre, KKTC devleti ülkesi ve halkı ile bölünmez bir bütündür. Şimdi Cumhurbaşkanına soruyorum. Rumlarla yapacağınız bir anlaşmanın, anayasanın bu maddesine uygunluğunu veya aykırılığını da, anayasa mahkemesine soracak mı?”
“İç hukukta sakınca olsa da toplumun menfaatine bakılır”
Uluslar arası sözleşmelerde iç hukuka yönelik sakıncalar olsa da genel olarak toplum menfaatinin ön plana alındığını kaydeden Sözmener şöyle dedi: “Uluslar arası anlaşmalara imza atanlar şunu düşünürler; ‘İç hukuka yönelik bir sakınca var ama halkın menfaati bunun üzerinde…’ Daha büyük kazanımlar elde etmek için küçük sakıncaları görmezden gelebilirler. Peki aradan hainler çıkar mı, çıkar. Hem Anayasaya, hem de devlet çıkarlarına aykırı sözleşmeler yapabilirler. Bunu yapan siyasetler çeşitli kurumlarca ‘soruşturma, gensoru’ gibi yollarla denetlenir. Bir dahaki seçimde halk dersini verir, yeni hükümet de o anlaşmayı fesheder.”
***
“Bazen insanlar siyasi rant için yaptıklarının neticesini görmüyor”
Sözmener, kendisine yöneltilen, “Bir Cumhurbaşkanı veya vekil uluslararası anlaşmaların Anayasa Mahkemesine gönderilemeyeceğini bilmez mi? Veya Cumhurbaşkanlığı hukukçuları Cumhurbaşkanına Anayasal hükümleri hatırlatmaz mı” sorusu üzerine şu yanıtı verdi: “Anayasa Mahkemesi bu konuda ısrar edilemeyeceğini söyledi ama Cumhurbaşkanlığının hukukçusu ısrarla Cumhurbaşkanına verdiği görüşte bu sözleşmenin şeytani, tuzaklarla dolu olduğunu iddia etti. Türkiye, KKTC’nin egemenliğini elinden alacakmış gibi anlattı. Bazen aydın görünmek adına, sonunu düşünmeden adım atılabiliyor.”
“Çeler’in bu konuyu biraz abarttığını düşünüyorum”
İnsanların kimi zaman siyasi rant için yaptıklarının neticesini göremediklerini ifade eden Sözmener sözlerini şöyle tamamladı: “ TDP milletvekili Zeki Çeler’in bu konuyu biraz abarttığını düşünüyorum. Tabii ki uluslararası sözleşmelerde anayasaya aykırılıklar olacaktır. Bunu yargı denetimine tabi tuttuğunuz zaman da mahkemenin eli kolu bağlı olarak, anayasaya aykırılıkları bulup size söyleyecektir. Mahkemenin başka bir çaresi yoktur. İşte onun içindir ki, uluslararası anlaşmalar, yargı denetiminin dışında bırakılmıştır. Bunun bilinmesi gerekir.”
***
Anayasa ne diyor?
(D.4/2005 ,Anayasa Mahkemesi 9/2005) sayılı kararın 19-20ci sayfalarında şöyle denmektedir;
“Sn. Cumhurbaşkanı yapılan düzenlemenin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığını sormuştur. Soruyu salt eşitlik ilkesine aykırılık açısından ele alıp değerlendirmemiz doğru değildir. Çünkü bunu yapmamız temel soruyu göz ardı etmemizle mümkündür. Bu yaklaşım uluslararası anlaşmaların Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebileceği görüşünü benimsediğimiz anlamına gelecektir. Halbuki Anayasada bunun mümkün olmadığını gösteren çok açık bir madde bulunmaktadır.”
Anayasanın 90(5) maddesi şöyledir:
"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye başvurulamaz.”
Bu maddenin bir benzeri de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin son paragrafı şöyledir:
"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”
Aynı kural Türkiye Cumhuriyeti 1961 Anayasasında da bulunuyordu. Buna benzer maddeler diğer ülke Anayasalarında da yer almaktadır. Uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemelerine başvurulamaması evrensel bir ilke olarak benimsenmiştir. Öncelikle bu ilkenin niçin benimsendiği ve kapsamı üzerinde durmamız gerekiyor.
Devletler arasında uygulanan en önemli ilkeler eşitlik ve karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkeleridir. Devletler diğer tüzel veya gerçek kişiler gibi yaptıkları anlaşmalara, karşı tarafın da bağlı kalmasını isterler. Uzun müzakereler sonunda varılan bir anlaşmada taraflardan birinin “ben bu anlaşmayı imzalarım, ancak Anayasa Mahkemesinin bazı maddeleri iptal etmesi halinde anlaşma eksik uygulanacaktır.” demesi büyük sorunlar yaratır. Çünkü böyle bir çekincenin konması halinde karşı taraf da aynı çekinceyi koyacaktır. Diğer ülkenin Anayasa Mahkemesi ise büyük bir olasılıkla anlaşmanın başka maddelerini iptal edecektir. Böylece anlaşma, anlaşma olmaktan çıkacaktır.
Bu nedenle rahatsızlık duyulsa bile uluslararası anlaşmaların Anayasal denetim dışında kalması ilkesi kabul edilmiş ve istisnasız uygulanmıştır. Buna rağmen Anayasa Mahkememiz (Anayasa Mahkemesi 11/93; D.9/94) sayılı davada bu ilkeye ters düşen bir karar vermiştir. KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılmış ve kısa ismiyle Adli Yardımlaşma Yasası diye anılan Yasayı denetleyen Anayasa Mahkemesi Yasanın çok önemli bir maddesini dolaylı olarak yürürlükten kaldırmıştır. Bu karar nedeniyle ülkemizin çok ciddi yasal sorunlar içine girdiği söylenebilir.
Yurdagül Atun, 11.08.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya,