28 Ağustos 2016 Pazar

SA3354/ÇY10-AÖ21: "Kadınları Anlamak Zor Değil Azizim"

"Sessiz sakin evin tadını sürmek niyetindeydi, ama her akşam evde bir şeyler yapmak istediğinde bazı şeylerin çalışmadığını fark ediyordu."


Hüseyin kırkbeş yaşlarında, uzun boylu, kır saçlıydı. Sessiz, mütavazi, evinden işine, işinden evine giden evli ve üç çocuk babası bir adamdı.

Gençlik yıllarında bir kızı çok sevmiş lakin ailelerin olur vermemesi yüzünden bu izdivaç gerçekleşmemişti. Zaman geçmiş Hüseyin “sevdiğini alamadıysan aldığını seveceksin” sözüne hürmet edip evlenmişti.

Zorlanmıştı ilk başlarda, eski sevdiğini çıkaramamıştı aklından, akşam eve geldiğinde kapıyı açan o değildi, yemeklerini yapan o değildi.

Her şeye çare olan ilaçtan içmişti, yani “zaman”dan gece-gündüz, gündüz-gece.

Çocukları olmuştu peş peşe, büyümüşler evdeki eşyaları kırıp dökmeye başlamışlardı, akşam eve gittiğinde eşi sürekli tamirat işlerinden bahseder olmuştu. Hüseyin de her defasında kötü bir niyetle değil belki ama büyük bir boş vermişlikle

"Sonra hallederim Hanım!" deyip işin içinden çıkmıştı. Belki sevdiği kızla evlenmiş olsaydı bir dediğini iki etmeyecekti, ama şimdi bazı şeyleri hep kulak arkası ediyordu.

Eşi ara sıra annesine gider bir kaç gün kalırdı. Hüseyin bu iki gün içerisinde evde yalnız kaldığında kendi yemeğini kendi yapar ya da eşi gitmeden iki üç günlük yemeği hazır edip dolaba koyar yemesi için de iyice tembih eder, akşamları, "Bey yemekleri yedikten sonra dolaba koymayı unutma", diye muhakak telefon ederdi.

Bir gün eşinin annesi çok hastalandı ve eşi uzun bir müddet annesine bakmak zorunda kaldı. Bu sıra da Hüseyin kendi yemeğini kendi yapıyor, çamaşır, bulaşık, bütün ev işleri ona bakıyordu.

Sessiz sakin evin tadını sürmek niyetindeydi, ama her akşam evde bir şeyler yapmak istediğinde bazı şeylerin çalışmadığını fark ediyordu.

Geçen akşam mutfak dolabının çekmecesini açmak için on dakika uğraş vermiş kapatmak içinde bir o kadar zaman ve çaba sarf etmişti. Sonra eşinin mutfaktayken, "Bey, şu çekmece beni çok yoruyor bir baksan?" dediği kulaklarında çınladı. “Ne kadar da zalimmişim ben?” dedi kendi kendine.

Kendisi akşam bir iki saat evde oluyordu, karısı ise akşama kadar o evinde içinde çalışıyordu.

Mutfaktan çıkıp bir sonraki gün giyeceği gömleği ütülemek için ütü masasını açmış, sonra ütüyü prize takmak istemiş, ama priz yerinden çıkmıştı, çocuklar hiç bir şeyi sağlam bırakmıyordu.

Yine eşinin sesi kulaklarında sert bir rüzgar gibi uğuldadı:

"Bey odada ki priz yerinden çıktı, çocuklar içinde tehlikeli oluyor bi bakıversen?"

Kendi kendine kızdı Hüseyin, “Bu kadına ne çok haksızlık etmişim?” diye geçirdi içinden.

Sorguladı kendini bir süre...

Neden yapmadım?

Neden kulak arkası ettim?

Neden görmezden geldim ?

Benim ve çocuklarıma iyi bakmak isteyen bir kadını neden umursamadım ?

Sevmiyor muyum yoksa bu kadını ?

Binbir türlü sorular geldi geçti aklıdan, "Meğer ne çok düşüncesizlik etmişim ben!" diyerek, kendi kendine karar verdi, her akşam işten eve gidince evde ne eksik varsa hepsini tamir edip onaracaktı eşi gelene kadar. Bundan sonra da eşi ne derse anında yapacaktı.

Bir gün iş yerinde arkadaşlarından birisi, "Bu kadınları anlamak ne zor iş arkadaş!" diye bir laf etti, Hüseyin hemen atladı; ne de olsa o artık kadınları az da olsa anlamıştı:

"Kadınları anlamak zor değil azizim, biraz ilgi gösterip umursayacaksın o kadar!" dedi.


 Ahu Öztürk, 28.08.2016, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Deneme

Seçkin Deniz Twitter Akışı