4 Ağustos 2016 Perşembe

SA3259/KY35-YTK105: Toplu İğneden 1 Dolar'a

"Demokrasi düşmanlığı, halktan nefret, attıkları bütün nutuklara rağmen ülkeyi kendi istedikleri yere sürüklemek isteyenlerin piyonu oldukları gerçeği dışında ana paydaları bence gizlilik, şeffaflıktan uzaklık, kapalılık, gerçeğin yerine karmaşık ve muğlak bir fikir kümesinin boca edilmişliği…"


26 Mayıs 1960 Perşembe günü öğleden sonra Genelkurmay Başkanlığı'nda görevli subay İstanbul 1. Ordu'daki irtibatını aradı. Telefonda, “Emekli Sandığı'ndan istediğin 2 bin 740 lirayı aldım. 10 lirasını kestiler, 2 bin 730 lira kaldı. Eskişehir'deki havacı arkadaşın da parasını aldım ama bildiremiyorum. Onu da sen hallediver” dedi.

Artan darbe söylentileri ve ayrıca rutin uygulamalarla telefonlar dinleniyordu ve bu yüzden bu konuşma dinlenilse bile şüphelenmek, şüphelenilse bile ne demek istenildiğinin anlaşılması zordu. Ama konuşma aslında bir şifreydi.

Darbenin şifresi…

Anlamı, ayın 27'sinde saat 03.00'te harekete geçilecekti.

Birlikler 04.00'te hedefleri ele geçirecek, Eskişehir'de bulunan Başbakan Adnan Menderes'i tutuklama işini de havacıların yapmasının beklendiğini bildiriyordu karşı tarafa.

Bu konuşma, Cuntanın Ankara ve İstanbul arasında darbeden önceki son ve kesin kararlaştırmaydı.

Darbecilerin bu saklanma, gizli çalışma, iz bırakmama, şifre parola kullanma kuralları hem çok eski hem ortak.

Son darbe girişiminde FETÖ Cuntasının üzerinde çıkan 1 dolarlar da şaşırtıcı değil.

Gizlilik nedeniyle birbirlerini tanımayanlar çok olduğu için bu ve benzeri yöntemlerin ortaya çıkması akla yatkın.

60 Darbesi'nde de cuntaya katılanların, darbeyi destekleyenlerin hazırlıklar son aşamaya geçtiğinde ceket yakasına toplu iğne taktıklarını hatıratlarından biliyoruz. O yıllar, bir toplu iğnenin yakaya takılmasının normal karşılandığı, şüphe çekmeyecek bir işti.

O zamanlar tabanca üzerine yemin ederek üye almak, evrak taşımanın yasak olması, buluşmaların çok dikkatli gerçekleşmesi ve sadece şifreli konuşmalar, mesajlaşmalar yaygındı.

Bugün de sorgularda anlatılan inanılmaz dikkatli, kurallara bağlanmış uygulamalar temel prensibin değişmediğini gösteriyor.

Günümüzde de hücreler halinde örgütlenilmiş, çoğu doğrudan görüştüklerini ancak tanıyor; bazılarının gerçek isimlerini bile bilmiyor hatta…

56 yıl önceki darbelerin anası olanla 15 Temmuz'da yaşadığımız girişim arasında şüphesiz derin farklar kadar temel benzerlikler de ortada işte.

Bütün farklara rağmen nihayetinde tek bir konu ortak paydaları.

Demokrasi düşmanlığı, halktan nefret, attıkları bütün nutuklara rağmen ülkeyi kendi istedikleri yere sürüklemek isteyenlerin piyonu oldukları gerçeği dışında ana paydaları bence gizlilik, şeffaflıktan uzaklık, kapalılık, gerçeğin yerine karmaşık ve muğlak bir fikir kümesinin boca edilmişliği…

56 yıl önce başımıza gelen ve sonra defalarca karşılaştığımız bugün de etkilerini yaşadığımız şey hem yöneticileri hem katılanlar açısından hem de darbenin fikriyatı inancı açısından sadece ve sadece bu oluşturulan karanlık.

Şimdi tanıklar araştırmacılar konunun uzmanları FETÖ'nün inanç yapısındaki çarpıklıkları inanılmaz örneklerle anlatıyor.

Muhtemelen anlatılamayan, anlatılmayacak daha niceleri var.

Meselenin tam da altını çizdiğim şey olduğunu gösteren en iyi örnek bizzat bu yapılanmanın fikir, inanç, psikoloji düzeyindeki analizi.

Bu analizin din, hukuk, demokrasi, toplumsal yaşam, kanunlar yönünden varacağı tek yer var; ne kadar kapalıysa o kadar bulanık; ne kadar karmaşıksa o kadar anlaşılmaz.

Oysa bizzat dayandıklarını iddia ettikleri dinimiz basit, açık, net ve şeffaf.

Son 20 yılda literatüre giren “takiyye” bile biraz dikkatli tarayın geçmiş haberleri, sadece bu örgütün marifetiyle haksız yere Müslüman camianın üzerinde kaldı.

Şimdi tanıklar anlatıyor ve herkes görüyor ki kılık değiştirmede ve sonuca ulaşmak için her yolu mübah görmede üzerlerine ne tarihte ne dünyada benzer bir örgüt var.

Velhasıl bu başımıza gelenle ve tortusuyla ve muhtemel tehlikelerle başa çıkmanın aktüel temizlik, mücadeleden sonra geleceğe aktarılabilecek biricik yolu var; açık olmak, şeffaf olmak, basit olmak, adil olmak.

Bir daha benzeri bir örgütlenmenin yeşermemesi için bu dinin sade, açık, şeffaf ve adil olduğunu;
Akla sığmayanın makul de olmadığını söylediğini;

Niyetler kadar uygulamanın da temiz, haklı olması gerektiğinin altını çizdiğini unutmamak, bunu öğretmek, vaaz etmek.

Kanunlar, yasal düzenlemeler, örgütlenmeler, icraatlarda da yine açık, net, sade, şeffaf ve adil olmak benzer örgütlenmelerin önünü alabilecek tek yol.

Hepsi tükendiğinde bile insanın güzelim Hadis'te olduğu gibi “Vicdanına sor”masını sağlayacak bir bilincin tek tek bireylerde de toplumda da yöneticilerde de devlette de daima canlı kalmasını sağlamak.

Yoksa tabii ki hepsi yakıp yıktıklarına döktükleri kana rağmen gelip geçiyor…

Darbeci cuntacı da o gün başarılı olsa bile sonra yaptığının karşılığını alıyor.

Cumhurbaşkanlığı gibi askerî açıdan güçlü, teslim alınması zor 1960'ın Köşkünün ele geçirilmesini sağlayan Muhafız Alay Komutanı Osman Köksal hayatı boyunca cuntacı arkadaşları tarafından ettiği yemine sadık kalmadığı için aşağılanmıştı meselâ.

Ve başka bir darbede, 1980 darbesinde TKP'li oğlunun tutuklanmasıyla geçirdiği kalp kriziyle ölürken son nefesinde kimbilir ne düşünmüştü?...


Yaşar Taşkın Koç, 04.08.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak, 

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasar_taskin_koc/toplu-igneden-1-dolara-2030863

Seçkin Deniz Twitter Akışı