"Dedim ya herkesin bir 15 Temmuz’u var. Bir yandan bedel ödeyen ve bedelini bile haya ettiği için söylemekten imtina edenler… Öbür gün yanda şahsi ve grup çıkarları için selden kütük çalmaya çalışan şerefsiz, alçak hatta çukurların en ön saflarda gerdan kırdığı pardon kıvırdığı…"
15 Temmuz’da ülkeyi büyük bir kaosun içinden çekip çıkaran, çok uluslu konsorsiyumlardan almış olduğu ihale ile “anahtar teslimi işgal, imha ve istila girişiminde” bulunanlara karşı; “Bana ne olur?” diye düşünmeden, “Ölecek miyim? kalacak mıyım?” diye düşünmeden akın akın sokaklara meydanlara çıkan, kolunu bacağın kaybeden yiğitlerin de bir 15 Temmuz’u var.
O gece 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde hem ayağına yediği iki kurşun yüzünden sağ dizine platin takılan ve belki aylarca yürüyemeyecek olan ve hem de işgal askerlerinin üzerine sürdüğü motosikletten düşerek yüzü, gül yüzü, çenesi parçalanan, eski haline gelmesi en az 10 estetik ameliyat daha olması gereken daha gelinliğini bile giyememiş F.B. Öğretmen'in de bir 15 Temmuz’u var hikayesini yazmamın yasak olduğu…
15 Temmuz geçti. 15 Ağustos da. Sırada 15 Eylül var. Ekim, Kasım, Aralık derken ver elini 2017 ve bir bakmışsınız aradan tam bir yıl geçmiş. Piyasa “Ben demiştim” diyenlerden ve “Valla ben bunların bu kadarını da yapacaklarını tahmin etmiyordum” diyenlerden geçilmez oldu. Bazen takılıyorum onlara: ”Pardon ne kadarını yapabileceğini tahmin buyurmuştunuz?”
Memleketimin neresine giderseniz gidin ister sahile, ister dağ başına, yaylaya gidin konu hep aynı. Fetö ve paralel muhabbeti. Bu yaşıma geldim ben böyle bir icma görmedim. Bu ülke ne “Yunan’ın Düşmanlığında”, ne de “Moskof’un Gavurluğunda” böyle icma edemedi. Abi gel senin mevzu konuşuluyor denilen sohbetlerden ilk günden sonra kaçar oldum. O kadar bilir kişi var ki! En çok konuşanlar da önceki yıllarda "Çok abartıyorsun abi” veya “İslami bir camia hakkında böyle bir üslupla konuşmanızı tasvip etmiyorum” diyenler…
Önceki yıllarda ve geçen yıl söylediklerim üzerine; ”Bu adam kafayı yemiş, kafayı paralelle bozmuş, paranoyak olmuş” diyen öğretmen bir kuzenim bu yaz helallik dileyerek kelimden öptü. “Kendi kendime söz verdim müsaade et” diyerek… Şaka bir yana hem kel, hem terli bayağı iğrenç olmuştur! Üstelik bu işlemi iki defa tekrar etti. Bunu niye anlattım. Sohbet sırasında “Şimdi bazı şeyler söyleyeceğim onlara da yok artık diyeceksiniz” dedim. Ve o bazı şeylerden kısaca bahsettiğimde hakikaten “Yok artık” dediler! İlerde size de anlatacağım.
Dedim ya herkesin bir 15 Temmuz’u var! Çok fonksiyonlu -siz ona işlevsellik diyorsunuz – gerektiğinde bilirkişi oluyorsunuz, en kötü ihtimalle sakız niyetine çiğneyebileceğiniz… Hele televizyonların halini hiç sormayın. İncir çekirdeğini dolduracak kadar bilgi kırıntısı bile vermeyenler, herifin- herifin kim olduğunu biliyorsunuz artık- terli atletinin, sümüklü mendilinin hatta boklu donunun tiryakilerini, kolleksiyoncularını anlatıyorlar.
Bir tane haberci de sormuyor “Be şerefsiz bunu o zaman neden söylemedin de şimdi anlatıyorsun?” diye! Fehmi Koru’ya ev almışmış, Hakan Şükür’e bilmem ne yapmışmış. Eeee! Sen bu bilgiyi kaç yıldır biliyorsun be adam?
“Neden daha önce veya sana ilk anlatıldığında olmayan miden ayağa kalkıp da isyan etmedin?” diyen gene olmadı. Laf aramızda Fehmi Koru’yu daire karşılığında kafakola aldığını ben bile 1990'lara daha gelmeden biliyordum. Varsa taze dedikodu onları söyleyin bari!
Herkesin bir 15 Temmuz’u var! Konuştukça artan, mala mülke, makama mevkiye evrilebilme ihtimali olan… Şöyle yapalım böyle yapalım. Asalım keselim. Hatta kazığa oturtalım. Yok olmaz direk kurşuna dizelim. Yok kurşuna yazık basalım zehri topluca gebertelim. Biri hakkında Fetö’cü lafı çıktı mı yeter aga! O ispat etsin Fetö’cu olmadığını!
“Masumiyet Karinesi” mi? O da neymiş? Geçici bir süre için “Mahkûmiyet Karinesi” olarak değiştirilmiştir efendim. Neden? Çünkü amigolar öyle istiyor! Aynı amigolar daha düne kadar: “Ama adamlar…, ama adamlar çocuk okutuyor ya…Ama adamlar dünyanın her tarafında bayrağımızı dalgalandırıyorlar….. Ama adamlar, ahhh adamlar…”
Herkesin bir 15 Temmuz’u var. Aylar önce bilet aldığı halde, bütün sıralı amirlerine veda telefonu ettiği, resmi ıslak imzalı izinle, kızı ve damadını ziyaret için işgal girişimi gecesi gittiği Amerika’da darbeyi öğrenen ve hemen yerine vekalet eden altındaki komutana, ”Sivil irade ve hükümetin yanındayız, bize bağlı birliklerde hiç bir hareketlenme olmayacak!” talimatı geçtiği halde, daha sonra kendisini arayan X. Ordu komutanına aynı durumu söyleyen ve uçak seferlerinin açıldığı ne tesadüf ki gittiği uçakla San Francisco’dan geri döndüğünde Atatürk Havalimanı'nda derdest edilerek gözaltına alınan ve halen tutuklu olan Ş. Generalin de bir 15 Temmuz’u var. By pas ameliyatı olan Anacığına kalpten gitmesin diye “Devlet, bilgisine başvurmak için almış anacığım” diyen, diyebilen ablasının, akrabalarının, sevenlerinin hatta bütün köyünün de bir 15 Temmuz’u var zindandaki Yusuf’larını sabır ve vakarla bekleyen…
Dedim ya herkesin bir 15 Temmuz’u var. Bir yandan bedel ödeyen ve bedelini bile haya ettiği için söylemekten imtina edenler… Öbür gün yanda şahsi ve grup çıkarları için selden kütük çalmaya çalışan şerefsiz, alçak hatta çukurların en ön saflarda gerdan kırdığı pardon kıvırdığı…
Bunları neden ve nasıl mı yazıyorum?
Birincisi bu ülkede CB Erdoğan da dahil Fetö’cü denilecek en son kişilerden biri olmanın verdiği güven -küfür hazneye sürülmüş mermi gibi duruyor ona göre! -, ikincisi “Ne olursa olsun, içinde yüz katil, ama bir tane masum olduğunu bildiğin gemiyi batıramazsın” diyen Hz Ali atamın yolundan gitme azmi, adalet ve adaletin olmazsa olmazı olan vicdanı hiç kimse için, hiç bir şey için değil satmak kiraya bile vermemek irade ve kararlılığı…
“Yok artık” veya “Herkesin bir 15 Temmuz’u var” serisine devam edeceğiz… Kalın sağlıcakla…
Naim Okur, 31.08.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları